Çok değil bundan iki yıl önce Zonguldak Valiliği, Bülent Ecevit Üniversitesi Afet Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Anadolu Üniversitesi Uydu ve Uzay Bilimleri Araştırma Enstitüsüne yaptırdığı bir proje ile Bahçelievler ve İncivez mahallelerindeki zemin hareketlerini araştırdı. Oldukça kalabalık akademisyen kadrosunun görev aldığı araştırmanın sonuçları bir rapor haline getirildi ve ilgili birimlere sunularak kamuoyuna açıkladı. Adı geçen mahallelerdeki afet riskini ortadan kaldırmak için bir dizi önerinin de bulunduğu rapor zamanın Zonguldak valisi tarafından “Dile getirilen hususlara uyulması” talimatıyla başta belediyeler olmak üzere ilgili dairelere gönderildi.

 

Rapora göre çalışma onlarca kentin yüzeyindeki bir milimetrelik değişimi bile saptayabilecek bilimsel bir yöntemle yapıldı. Proje tarihinden çok daha önceki verilerin de değerlendirildiği araştırmada 1995 yılında herhangi bir hareket gözlenmeyen alanlarda 2005 yılından 2011 yılına kadar sürekli gelişen yüzey deformasyonu tespit edildi. Kozlu’da süreklilik arz eden zemin hareketi de elde edilen bulgular arasındaydı. Madencilik faaliyetlerinin yarattığı risklerin, yeraltındaki karstik boşlukların (mağaralar) ve arazi formasyonunun da sismik tomografi yöntemiyle incelendiği çalışma sonucunda ulaşılan veriler değerlendirildi ve olumsuzlukları gidermek için öneriler sunuldu…

 

EN YÜCE DEĞER RANTTIR

“Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür” diyen eskilerin balıklar hakkında yeterli bilgisi yoktu galiba. Öyle bir bilgiye sahip olsaydı, Türk insanının toplumsal hafızasının balık kadar bile olmadığını anlatan veciz bir söz öbeği çıkarırlardı mutlaka ortaya…  Baksanıza, bir dönem neredeyse kıyamet alameti olarak hararetle tartışılan bu rapor çok kısa sürede kadük oldu. Olması gerekiyordu,  çünkü rant denen insanlık dışı kavram bilimin de, emeğin de üstündeki en yüce değer çünkü Zonguldak’ta… Toplumun kumaşı böyle dokundu ne yazık ki… Toplumun hararetinin sönmesinin ardından onca emeğin ürünü rapor, tozlu raflara terk edildi ve ardından hiçbir şey olmamış gibi eski kara düzene dönüldü hemen…

 

Tekrara düşme pahasına da olsa öneriler bölümün özetleyeceğim. Bilim insanları “Çalışma bölgesi yüksek heyelan riskli alan grubundadır. Kattan kazanmak amacıyla topografik bütünlüğü bozacak yüksek temel kazılarına izin verilmemelidir.” diyor o raporda ve ardından ekliyor: “Tasman hesapları dikkate alınarak kat sayısının belirli bir seviyede tutulması gerekir…” Bununla da yetinmeyip körün gözüne sokuyor adeta. “Bina sıklığı arttıkça gerilme etki derinliği artmaktadır. Bu bağlamda, afet riski azaltılmış bir yerleşim için, parsel bazında değil ada bazında imar ruhsatı verilerek bina yoğunluğunun azaltılması gerekir…”

 

HANGİ AKLA HİZMETLE

Yazmaya kalksam köşemin sınırlarını kat be kat aşacak diğer önerilerin yanı sıra son cümle olarak da ekliyor: “Bu bölgede yaşanan sorunlar, Zonguldak’ın kömür üretiminin gerçekleştiği hemen her yerde gözlenmektedir. Bugün sorun gözlenmeyen ama gelecekte üretim yapılması planlanan alanlarda da yaşanacaktır. Bu bakımdan, söz konusu önerilerin diğer bölgelerde de dikkate alınması yerinde olacaktır.”  Derdini bu kadar açık ve herkesin anlayacağı dille anlatan kaç tane bilimsel rapor vardır bilmiyorum. Bildiğim tek şey var, o da, bizi yöneten zat-ı muhteremlere hiçbir şeyin kâr etmediği… Bilim insanlarının İncivez Mahallesi’nde “Yapı yoğunluğunu mutlaka düşürün, yüksek temel kazısı yapmayın” şeklindeki uyarılarını –yakışıksız olacak ama- “osuruktan tayyare” sayan belediye meclisi, aldığı akıllara zarar kararla o alanda yüzde kırk olan yapılaşma oranını seksen beşe çıkardı…

 

Ülkede bilimi hakim kılan aslan sosyal demokratların bu bilim dışı kararına, ülkenin yarısını götürdükleri halde hale “ak kaşık” kalmayı başarmış illüzyonistlerden da en küçük itiraz gelmedi. Mesele rant olunca muhalif, muvafık anında mutabık kaldı Zonguldak Belediyesi’nde… Benim zoruma gidense tüm bunlar şehircilik ahlakına en çok güvendiğim Turan Demirtaş’ın başkanlığındaki bir komisyon tarafından yapılmasıydı… Sormak hakkım o halde: Atatürk’ün “İktidara sahip olanlar gaflet ve hatta hıyanet içinde olabilirler” sözünü Zonguldak ölçeğinde başka nasıl okuyacağız Turan Ağabey?

 

Not: Perşembe günkü yazımda kullandığım “La havle” sözcüğünü hangi akla hizmetle bilmiyorum, “le havle” olarak yazmışım… Hem de pek çok kez yaptığım bu hatadan dolayı okurlarımdan özür dilerim… “Ellere veriri talkını” sözünün iyi bir örneği olan bu yanlışın kulağıma değil aklıma küpe olmasını dilerim…