Yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada, yaşam enerjimizi tüketen, tarihin bu diliminde, bu dünyada yaşadığımıza pişman eden çok kötü şeyler oluyor…

Tam Ankara acısı içimizde küllenmeye başladı derken, bu kez Paris, nerden geldiği anlaşılmayan paslı bir ok gibi saplandı yüreğimize…

Ölümler yalnızca bizim değil, içinde insandan yana hasletler taşıyan herkesin yüreğini yaktı…

Tümümüz için böyle mi oldu?

Hayır, içim kanayarak izledim, Yunanistan’la oynanan milli maçta da tıpkı Konya’daki gibi ıslıklar yükseldi stattan…

Tribünleri dolduran vahşiler, saygı duruşu sırasında yaptığı tezahüratla ölümlerden duyduğu hazzı, en çirkin yüzleriyle gösterirken, acımız bir kez daha katlandı…

Yalnızca bu zamanda bu dünyada yaşamanın değil, bu insanlarla aynı dili konuşuyor olmanın, aynı havayı solumanın utancı yayıldı her yanımıza…

Siz de farkındasınız mutlaka, bu gibi utanç sahnelerine artık daha çok tanık oluyoruz…

Öyle anlaşılıyor ki, evde tutmakta zorlanılan yüzde elli, sandıklardan sonra şimdi de statlara koşmaya başladı…

İnsan yapımız çok bozuldu ne yazık ki…

MC hükümetleriyle başlayıp, 12 Eylül’le tavan yapan ve AKP iktidarlarınca ısrarla sürdürülen politikalar sonucunda, empati yoksunu, başkasının acısına saygı duymaktan aciz, kendi çıkarından başka hiçbir şey düşünmeyen kötünün de kötüsü bir insan tipi çıktı ortaya…

Bu tipler, toplumdaki bir azınlıktan ibaret de değil ne yazık ki…

 

EN ÇOK DOLAP ÇEVİREN EN BAŞARILISI OLUYOR TOPLUMUN

O büyük kalabalığa da acıyamıyorum, on yıllardır insanı insanın kurdu yapan politikalar en acımasız yüzüyle uygulandı çünkü bizim ülkede…

Toplumsal dayanışmanın, hakça paylaşmanın, hümanist yaklaşımın adının bile anılmadığı bir sistem, devlet zoru ile yaşama geçirildi ve babanın oğula güvenmediğibir garabet çıkarıldı ortaya…

Herkesin birbirine kazık atmaya çalıştığı ahlaksızlık kimseyi rahatsız etmiyor artık…

Gülünç olan da şu ki, en usta yalan söyleyen, en çok dolap çeviren en başarılısı oluyor toplumun, en çok alkış onlara yükseliyor…

İşsiz, aşsız, geleceksiz bırakılan toplumun büyük kesimiyse haklı olanın değil de güçlü olanın yanında safı tutuyor…

Güce tapan bir toplum yaratan tiranlar da, doğrusu ya, işini çok iyi biliyor…

Evrensel akla şaşı bakıp, insanlığın bu zamana değin biriktirdiği değerleri hiçe sayan Türkçü, İslamcı bir söylemi içi boş, hamasi nutuklarla yeniden yeniden üreterek önümüze koyuyor…

Televizyonlardan gazetelere, radyolardan internet sitelerine değin tüm kitle iletişim araçlarıyla bu kof ideolojinin propagandasını yapıyor…

İlkokuldan üniversitelere tüm eğitim kurumlarını bilim değil de, inancın başat olduğu ideolojik kaygılarla şekillendirerek, topluma yön veriyor.

Sonuç olarak da kimsenin acısına saygı duymayan büyük bir vicdansız sürüsü çıkıyor ortaya…

 

BEN DE KATILDIM O EYLEMLERE

Biz, “Bu insan tipini nasıl değiştirir, evrensel değerlerle kucaklaşmayı beceren bir toplumu nasıl kurarız?” sorusuyla boğuşurken, diğerleri de, yeni kült adamlar, mitler yaratma peşinde…

Kraldan çok kralcılık yapmaya teşne birilerinin de katkılarıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı değil eleştirmek, yan bakmak bile yasak olacak yakında…

Erdoğan’a hakaretten açılan dava sayısı egale edilmesi mümkün olmayan bir rakama doğru koşuyor...

Kendini eleştirenlere en üst perdeden yanıt vermeyi görev bilen bir siyasi kişiliğin eleştiriye bunca kapalı olması neyle açıklanabilir bilmiyorum ama hışmından Zonguldaklı bir grubun da nasibini aldığını bir kez daha belirtmeliyim…

Ankara katliamını Zonguldak’ta protesto eden 9 kişi hakkında dava açıldı geçenlerde…

Ne yalan söyleyeyim, kıskandım kendilerini, öyle ya, bu devran böyle gitmeyecek, gün gelecek, başka yüzler egemen olacak ülkenin kaderine…

O gün gelip eski defterleri karıştıran çocuklarım, “Baba, bu insanlar mücadele ederken, sen hangi kuytuluklarda gizleniyordun?” derse ne yanıt veririm, bilmiyorum…

Bunun korkusu inanın şimdiden içimi sardı…

En çok bu nedenle, buradan Zonguldak Cumhuriyet Savcılığına ihbar ediyorum kendimi:

Sayın savcım, ben de o yürüyüşteydim, ben de atılan sloganları en gür sesimle  haykırdım…

Arkadaşlarım hangi suçu işlemişse benim de işlemiş olmam kaçınılmaz bu yüzden…

Üstelik bir sivil toplum örgütünün yöneticisiyim, sıklıkla, Zonguldak Demokrasi Platformu’nun toplantılarına katılarak alınan eylem kararlarına fikri destek sağlıyorum…

Yani bu tip eylemlerin yalnızca katılımcısı değil, örgütleyicisi ve azmettiricisi de sayılırım…

Hakkımda gereken işlemin yapılarak, dava dosyasına onuncu isim olarak yazılmamı dilerim…