KENDİNİ HER TÜRLÜ İHTİYACIN ÜSTÜNDE GÖREN İNSANI BANA BIRAK
 
Allah, Alak Suresi’nin ilk beş ayeti ile 40 yaşında kendine elçi olarak seçtiği Muhammed’e kendisini tanıtıp resmen peygamber yapmıştı. Peygamber hiç kimsenin adamı olmayacağını ve kimsenin hesabına çalışmayacağını ve bundan böyle de yalnızca,  “Alemlerin yaratıcı Rabbi ve en büyük kerem sahibi” olan Allah adına, çalışacağını anlamıştı.Alak,Müzzemmil ve Kalem Sureleri ile de hem peygamberlik konusunda hem de müşrikler ile mücadelekonusunda eğitip öğretmişti. Peygamber MüddessirSuresine kadar kendisine vahiy geldiğini ve peygamber odluğunu hiç kimseye anlatmadı.Çünkü kendisi henüz öğrenim aşamasındaydı.Müddessir Suresi ile “Kalk ve insanları topla”, Fatiha Suresi ile “İslam’a davet et uyar” emri verildi. Peygamberin bu görevi 23 yıllık sürdü.Bu davetiyle ona inananlar İslam’ı hayatlarına yerleştirdi.Kuran yaşanan bir hayat kitabı olduğunu, hem kendisi hem de beraberindeki inananlar hayatlarına uygulayarak gösterdi. Allah, böylece Muhammed Peygamber’in ilk Müslüman olduğunu Kuran’ı hayatına uygulatıp örnek olarak insanlara gösterdi..
 
Muhammed Peygamber’inKureyş’in ileri gelen zengin kodamanlarına tebliğ ederken yanlarına gelip soru yönelten kör –fakir bir kişiyi azarlaması olayıAbese Suresi’nin ilk on ayetinde anlatılmaktadır.Bu sure, Muhammed Peygamber’in, Kur’an ayetlerini kendisinin yazmadığının kanıtı olarak özel bir örnek teşkil etmektedir.NecmSuresi’nden  sonra,Mekke’de, 24.sırada inmiştir.
 
“Tefsir kaynaklarında yer alan meşhur rivayete göre; Peygamberimiz Kureyş’in ileri gelenlerinden Utbe b. Rebia, Ebu Cehil, ÜbnHişam ve Abbas b. Abdülmuttalib ile konuşurken daha önce Müslüman olan İbnÜmmüMektum yanlarına gelmiş ve bir soru yöneltmiştir. Peygamberimiz o sırada Müslüman olmalarını çok istediği kimselerle konuşmakta olduğu için İbnÜmmüMektum’un sorusuyla ilgilenememiştir. Sorusuna cevap almak isteyen İbnÜmmüMektum’un ısrarlı talebi üzerine peygamberimiz yüzünü asmış ve arkasını dönerek diğerleriyle olan konuşmasına devam etmiştir. Rivayete göre sure, Peygamberimizin bu davranışı üzerine inmiştir.”
 
“Şii kaynaklar, “hulûk-u azim [büyük bir ahlâk]” sahibi olan peygamberimizin böyle düşük bir hareket yapmayacağı gerekçesi ile İbnÜmmüMektum’a surat asan ve arkasını dönen şahsın aslında Osman b. Afvan olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak ayetlerin devamında Allah’ın peygamberimizi muhatap alması, burada nazik bir üslûpla kınanan şahsın peygamberimiz olduğunu göstermektedir.”Halbuki bu rivayetlerin aksine, Kuran, surenin onuncu ayetinde konuya açıklık getirmektedir.
 
Elçi, kendisine, o kör adam geldi diye yüzünü ekşitti ve sırt çevirdi.” (Abese, 1-2) Dikkat edilirse, belirtilen davranışlarda bulunanın kim olduğu bu ayetlerde henüz belli değildir.
 
Ne bilirsin, belki o da arınıp temizlenecek, belki öğütlenir ve de öğüt kendisine yararlı olur.(Abese, 3-4) Ayette yüzünü ekşiten kişiyi değil de soru soran kişinin temizleneceği, öğüt alıp kendinse yararlı olacağının vurgusu yapılmaktadır.
Kendini her türlü ihtiyacın üstünde gören o kişiye gelince de; onun arınmamasından sana bir sorumluluk olmadığı hâlde sen ona yöneliveriyorsun.” (Abese, 5-7)Yani ayette,“Kureyş’in ileri gelen zengin para babaları,var ya onlar kendilerini dev aynasına görmektedirler.Bu ensesi kalın zengin kodamanlar bırak fakirlere zırnık vermeyi onlarla bir arada oturup konuşmayı dahi gururlarına yediremezler. Allah’ın kullarını, Allah adına kandırıp insanları kula kulluğa davet ederler. Ey Peygamber o kişiler var ya onların arınmasından sana ne” denilmektedir.
 
 “Amma! bilgiyle, sevgiyle, saygıyla ürpererek koşa koşa sana gelen var ya; sense yapmakta olduğun işi daha iyi sanarak, ondan rahatlıkla uzaklaşıyorsun.”(Abese, 8-10) Bu üslûp, peygamberimizin belirtilen davranışları nedeniyle yadırgandığının nazik bir şekilde ifadesidir. Bir bakıma Rabbimiz bu ayetlerde peygamberimizi insanlara isim vermeden şikâyet etmiştir.
 
Kesinlikle onların düşündüğü gibi değil! Kur’ân, değerli sayfalar içinde, yüceltilmiş, tertemiz temizlenmiş, saygın, iyi yazıcıların ellerinde bir düşündürücüdür. Dileyen onu düşünüp öğüt alır.Onulmaz bir duruma düştü o insan! Ne tuhafça kâfir; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden  biri oldu o insan!”(Abese, 16-17)Bu yönetici zengin kodaman kadrosu söyle söylemekteydi: “Allah,yüce olan gökyüzüne hâkimdir yeryüzüne tenezzül etmez. Bundan dolayı da yer yüzünde bizler yetkiliyiz.”Bu açgözlü insanların iktidar nimetleri ve ganimetleri gözlerini o kadar kör etmiş ki, sağlıklı bir şekilde düşünemiyorlar.Peygamberimize“Bu sözleri uydurdu”şeklimde iftiraatıyorlardı. Onların bu iftiralarına karşı Allah, her an onların görüp yaşadıkları doğanın/ Allah’ın yani kainatın kanunlarına dikkat çekip, tüm bunların nasıl var olduğunu derin derin düşünmelerini istenmektedir.
 
İNSAN HANGİ ŞEYDEN YATRATILDI
Allah, hangi şeyden oluşturdu kendisini? Bir spermden! Allah, oluşturdu da ölçümlendirip-biçimlendirdi. Sonra, yaşarken elçi göndererek, kitap indirerek hak yolu kendisine kolaylaştırdı. Sonra onu öldürdü, kabre koydurdu. Sonra dilediği zaman diriltip ortaya çıkardı. Kesinlikle kendisinin düşündüğü gibi değil!O insan, Allah’ın kendisine emrettiğini şimdiye kadar hiç yerine getirmedi. Hadi, bakıversin insan kendi yiyeceğine!Biz suyu döktükçe döktük. Sonra toprağı yardıkça yardık.Böylece yeryüzünde, size ve hayvanlarınıza geçimlik olarak daneler/ hububat, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalar, gür çimenli, sık ağaçlı bahçeler, meyve ve otlak bitirdik.(Abese, 18-32)Her yaratılışın bir sonu olduğu gibi evrenin de bir sonu olacağı belirtilirken insanın akıbeti de gözler önüne serilmektedir.Okuyalım:
 
Sonra, şiddetle çarpanın çıkardığı korkunç ses geldiği zaman; öyle bir gün ki o, kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden, oğullarından kaçar. O gün onlardan her kişi için, kendisini boş bırakmayacak bir uğraş vardır. Yüzler vardır o gün, pırıl pırıl; gülen, müjdeleyen.Ve yüzler vardır o gün, üzerlerinde toz-toprak; tozu-toprağı da bir is bürümüştür. İşte bunlar, evet bunlardır küfreden; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler, din-iman tanımayıp kötülüğe batanlar.”(Abese, 36-42)Bu ayetler grubunda, genellikle mal ve evlatlarına güvenerek küfrü tercih eden kâfirler, mal mülk ve yakın çevrenin yarar sağlamadığı, kimsenin kimseye yakınlık duymadığı, kendi dertlerine düşmeleri nedeniyle insanların birbirinden kaçtığı bir günün geleceği bildirilerek uyarılmaktadır.O gün insanlar telaş ve panik içinde birbirinden kaçmalarının sebebi şu gerekçelere dayandırılabilir.Herkes anayı, babayı, eşi ve evlâdı gözü görmeyecek derecede kendi derdine düşmüş, kendinden başkasını umursamaz hâlleri anlatılmaktadır.
 
Not 1:Kuran yaşanan bir kitap olmasına rağmen,Peygamberin vefatından kısa bir zaman sonra taraftarları,ne yazık ki onu mabetlerde,kutsal gecelerde, cenaze merasimlerinde okunanölü kitabı haline getirdi.Okudukları Kuran’ı Arapça tecvit üzere, güzel sesler ile dinleyicileri büyüleyip,uyutup,uyuşturmaktadırlar. Hatta onu alınıp satılan bir ticaret eşyası gibi tezgahlara koyarak satmakta ve para kazanmaktadırlar.Bu şekilde okumak Allah’ın tertil üzere konu konu anlayarak okumanın tam karşısındadır!!!
 
Not 2:Tüm dünya bir şiddet sarmalı içine girdi. Masum insanlar terör saldırıları sonucunda toplu olarak katlediliyor. Nereden gelirse gelsin, kim ne adına yaparsa yapsın terör saldırılarını kınıyorum.