Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Zonguldak Bileşenlerince 2. Zonguldak Kent Sempozyumu geçtiğimiz hafta içinde yapıldı. Genel Maden İşçileri Sendikası Konferans Salonunda gerçekleşen sempozyumda pek çok kentsel mesele tartışıldı, bilim insanlarının sorunların çözümüne ilişkin önerileri dinlendi. Katılımcıları arasında yer aldığım konuşmacılar Lavuar Alanı’ndan ulaşım sorununa, kömür üretiminden turizmin geliştirilmesine, geleceğimizi karartan termik tehlikeden çevre sorunlarına kadar kent için yaşamsal önemdeki pek çok meseleyi masaya yatırdı. Kimilerinde önemli tespitler yapılırken, kimi sorunlar içinse son derece yenilikçi fikirler atıldı ortaya.

 

Sunulan tüm bildirilerin bir kitapta toplanarak yayımlanması ise başlı başına alkışlanması gereken bir iş oldu. Sempozyum hiç yapılmamış olsa bile kent üzerine düşünen onca insanın fikirlerinin yan yana getirilmesi çok önemliydi bence. Bir kere önemli bir kentsel birikim çıkarılmış oldu ortaya. Dahasıbin bir sorunla boğuşan kentin önüne tartışılmak üzere konulan başlıklar, sorun-çözüm ekseninde yapılan ufuk turları, kentsel arayışlarla dileyenin yol haritası olarak da kullanabileceği öneriler demeti, esin kaynağı yaratacak şekilde kalıcı hale getirildi.Bu konuları önemseyip de çeşitli gerekçelerle sempozyumu izleyemeyenler içinse fırsat yaratıldı böylece.

 

SİYASETÇİLER HER ŞEYİ BİLİYOR GALİBA

Kitap gelecek kuşaklara bırakılan değerli bir kültür hazinesi, güzel bir armağan da aynı zamanda… Kentinsempozyumun yapıldığı tarihteki ruh halini, içinde bulunduğu açmazları, olanaklarla olanaksızlıkları yansıttığı için de ilerideki dönemlerde kent üzerine çalışacak insanlara değerli bilgiler sunuyor. Önümüzdeki yüzyıllarda Zonguldak üzerinde düşünenler, iki binli yılların ilk çeyreğindeki kentin entelektüel birikiminden, toplumsal ilişkilerine, sosyal hayatından tartışma başlıklarına, yaşam kalitesinden çalışma hayatına kadar pek çok veriyi bulabilecekler orada. Satır aralarından çıkardıkları ipuçlarıyla önemli sonuçlara ulaşacaklar…

 

Sempozyumun “Yalnız ve unutulmuş kent” şeklindeki teması bile başlı başına bir sorunsalı ortaya koyuyordu zaten.Eksik kalmış bence, yalnızca “unutulmuş” değil “uyutulmuş” kent demek de gerekliydi. “Sevdalısı” olarak ortaya çıkan kimsenin Zonguldak’ın keline merhem olmak gibi bir derdi olmadı çünkü bugüne kadar… Tamamı kendi ikbali için duyguları acımasızca sömürdü. “Yalancı sevdalılar” semirip, devletin zirvelerine bir bir tırmanırken, kent bir dipten bir başka dibe savruldu. İktidar gücünü elinde tuttukları halde ülkenin yaşam kalitesi en düşük illerinden birini yaratan siyaset esnafları, “Büyük devlet adamı”olarak kutsandı daha sonra...

 

KENTİN KARA YÜZÜ: YESARİ SEZGİN

Tam da seçim arifesinde yapılan ve kentsel meselelerin en üst düzeyde tartışıldığı toplantıya siyasetçilerin katılımı neredeyse sıfırdı. Kentin bir halden başka bir hale evrildiği, paradigmasının değiştiği bir zamanda, kenti şekillendirmeye talip olanların, bu düzeydeki bir toplantıya katılmaması sözcüğün tam anlamıyla hazindi. Hadi “Çok biliyorlar da onun için katılmadılar” desek ortaya çıkardıkları kentin hali meydanda. Bilmiyorlar ve bilgiden de korkuyorlar ne yazık ki… Dağ bayır dolaşıp yalan söylemek, halkı kandırıp oylarını aldıktan sonra, yaslandıkları ceylan derisi koltuklarda gününü gün etmek çok daha büyük sevda onlar için.

 

Tamam, siyasetçiler böyle, onları anladık da ya adında Zonguldak sosu bulunan derneklerle Kent Konseyi’ne ne oluyor? Bu derneklerin başkanları, ortalıkta kasım kasım dolaşıp, buldukları ilk fırsatta bir yerlere aday olmaktan başka ne halta yarıyor Allah aşkına? Kent Konseyi Başkanı Bay Yesari Sezgin sempozyumu düzenleyen TMMOB’un bir temsilcisi aynı zamanda. Bu vasfıyla düzenleme kurulunda da adı yazıyor. Kentsel arayışlara öncelik etmesi, fikri çabalara herkesten çok katılması gereken zat-ı muhteremin bırakın çalışmalara katılmayı, açılış töreninde bile olmaması neyle açıklanabilir sizce? Daha geçtiğimiz hafta bilmem kaçıncı kez seçim kazanan bu hırsı yaptığı işlerden büyük zat, inanın Zonguldak’ın karanlık yüzü olarak geçecek tarihe… O

bunun ne kadar farkında bilemem ama torunlarımız herkesten çok ondan hesap soracak… Yüzü kızarır mı bilmem ki?