Köşemi Özgür kara kardeşimle paylaşmayı sürdürüyorum: Allah'ı isimleriyle tanır, sıfatlarıyla biliriz. Allah bize kendisini anlayabileceğimiz, algılayabileceğimiz kadarıyla tanıtır Kuran'da. Dolayısıyla Allah'ı tanımak için Kuran'ı anlayarak okumamız gerekiyor. O'nun vahyini okumadan Allah'ı anladığını, tanıdığını sananlar O'nu tanımlamak gibi büyük bir aymazlığın içerisindedirler. Bu durum, Müslümanlık iddiasında bulunup da vahiyden bihaber olmak gibi bir şaşkınlığın girdabında olmaya benzer.
 
Maalesef Rasulullah’ın vefatından kısa bir süre sonra sosyolojik, psikolojik, teolojik (dinsel) vs. sebeplerden dolayı uydurulan hadislerle ve dinin içine sokulan İsrailiyat safsatalarıyla ve bunların üzerine ortaya çıkan mezhep, tarikat, meşrep, ekol taraftarlarıyla oluşan tekfircilik (ayrıştırma), tekzipciliklerle (yalanlama) Allah'ın dininin yerine başka bir şey geldi. Yani indirilen dinin yerine uydurulan din geldi. Uydurulan din yutturuldu. Bu saçmalıkları yutan insanlara da Allah'ın vahyini anlattığınızda, hadis inkarcısı, sünnetsiz, Rasulullah düşmanı hatta kafir olarak yaftalanıyorsunuz. Halbuki Rasulullah kendi kafasından bir din oluşturmadı bilakis sadece Allah'ın vahyine tabi oldu. (7-203,10-109,33-2)Vahiyle doğru yolu buldu. (93-7,34-50)Din adına kendi kafasına göre konuşmadı sadece Allah ne vahyettiyse onu insanlara iletti. (50-45,21-45) Hikaye, masal anlatmadı ve daveti sadece Rabbineydi.(12-108,13-36,41-33) Bazıları gibi haşa kendi mezhebine, mektebine, meşrebine, hizbine davet etmedi. O çok iyi biliyordu ki, dinin tek kaynağı Kuran'ı Kerim’di. Kuran'ın yanında başka bir kaynağı dini kaynak olarak görmek, Allah'ın vahyine ortak koşmak demekti. (Fukahanın uydurduğu dinin kaynaklarına bakın Allah aşkına Kuran, sünnet, kıyas, icma) Biz, Buhari'nin, Müslim'in, Ahmed bin Hanbel'in vd. hadis kitaplarından ya da bilmem kimin içtihadından ya da imam Azam'ın, Şafi'nin, Maliki'nin görüşlerinden, falancanın siyer kitabından hesaba sokulmayacağız. Biz sadece vahye uyup uymadığımızdan sorguya çekileceğiz (43-43,44) Yani sorular Allah'ın kitabından gelecek dolayısıyla Allah bize Buhari'deki, Müslim'deki vs. hadisleri okuyup neden hayata taşımadın diye sormayacak. Müslümanlar sorgulanmayacakları bu kitaplarla o kadar uğraştılar ki Allah'ın kitabına bir türlü yönelemediler, O'nu bir tarafa attılar.(25-30) Ve Allah'ın dinini tanınmaz hale getirdiler. Sonuç olarak Allah'ın kitabı dolayısıyla O'nun içinde bulunan Allah'ın isimleri özellikle de RAB, İLAH ve MALİK sıfatları bilinmeden bu bilgi kirliliğinde şirkten kurtulmak imkansız görünüyor.

Rab ismi Kuran'da 962 defa geçer. Tedavülde olan Esmaul-Husna listesi Tirmizi ve Ibni Mace rivayetlerine dayanır. Ancak ne gariptir ki bu iki listede de Rab ismi yer almaz. İnen ilk 20 surede Allah ismi 27 defa, Rab ismi 46 defa geçmesine rağmen. Kuran'da Allah isminin geçmediği sure sayısı 30, Rab isminin geçmediği 20 iken bu listelere inananlar Allah’ın Rab isminden haberdar değildirler. 178 yerde Rabbim, Rabbimiz şeklinde dua formunda gelir. Bunların ikisi hariç (25-30,43-88) ya (ey) nidası kullanılmaz. O ikisinde de Rasul’un kıyametteki şikayeti dile getirilir. (Kuran da Rasulullah ın şefaati değil şikayeti geçer) Rab ismi genel olarak terbiye eden, efendi anlamlarıma gelir.(Kuran’daki tanımı 17-24,20-49-54,26-23-28,77-83) Ancak Müslüman aleminin çoğunluğu özellikle tarikat ve tasavvuf çevreleri sanki Allah ın Rab ismi yokmuş gibi O'nu hiçe sayarak kendilerine başkalarını terbiye edici, efendi (Rab) edinmiş durumdalar.(9-31) Neymiş efendim bunlar sıradan insanlar değil Allah dostlarıdır. Biz bu günahkar halimizle Allah’a ulaşamayız. Ancak bu biz efendi vasıtasıyla Allah’a ulaşabiliriz. Bu ifadeler tam da Kuran da müşriklerin ağzıyla anlatılır (39-3) Şahdamarımızdan daha yakın bir Rabbimiz varken o araya kattığımız din tüccarlarının ne işi var hayatımızda (50-16,2-186). Efendi de, terbiye edici de Allah’tır. Dolayısıyla Allah’ın kitabı hayatta olmadığı sürece bizim mürebbimiz Allah değil de başkaları olacaktır. Rasulullah da vahiyle terbiye olmuştur (93-7)
Bazı kendini bilmezler, Allah’ın nebisi için "kainatın efendisi" sıfatını kullanırlar. Kainatım tek efendisi vardır o da Allah'tır. Rabbulalemin (Alemlerin Rabbi-efendisi) kalıbı Kuran da 42 yerde geçer ve hepsi Allah için kullanılır. İşte bir örnek: “O (Kuran) alemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. O (Rasul), bize isnat ederek bazı sözleri uydurup söyleseydi elbette biz O'nu kuvvetle yakalar sonra da O'nun şah damarını koparırdık.” (HAKKA 43-46) VESSELAM