Bir sav söz vardır : “Bir kitap bin hapishane kapatır.” Ben hep şöyle yorumlarım bu sözü. Ne gelirse başımıza bilgisizlikten gelir. Bu cehaleti ancak kitap okuyarak aşabiliriz. Peki, bu nice okumaktır? Okuduğumuzu anlamak ve özümsemekle kazanılır bu yetenek, bilgi birikim ve elbette uygulayarak.
***
Denir ki, “Bir kitap okudum, dünyam değişti.” Ne güzel ve anlamlıdır bu söz. Gerçekten kitaplar, okuyan insanların dünya bakışlarını ve ufuklarını çoğaltıyor. Ben de bir okur-yazar olarak, gazete ve dergilerde yazdıklarımı, 70 yıllık birikimimi- 75 yaşıma armağan olarak kitaplaştırdım. Ben de bir kitap yazdım dünyam değişti. Kitaplar sayesinde farkına vardığım yüzümü değerlendirdim. “YÜZÜM BANA BENZER” dedim adına.  Yüzü kendine benzeyenleri anlattım bir bakıma. Bu nedenle, bu anlamlı günde karşınızda olmaktan da mutluyum.
***
Kütüphaneler Haftası, ülkemizde 53 yıldır kutlanıyor. Ne yazık ki, buna karşın kitapları yakanları, basılmayan kitapları yasaklayanları, uğraşan- emek veren yazar eşlerinin kitapları kendileri için kuma sayanları kınıyorum. Kitaplar vitrin süsü değildir. Kitaplar okunmak için edinmelidir. Kitap imzaları, kitap fuarları okurla yazarı buluşturan etkinliklerdir. Onca coşku ve kalabalıklar varken, kitapları çok pahalı ilan edenleri,  vakit bulamadıklarını söyleyenleri de unutmayın. Burada konu şurada düğümleniyor: Okuma alışkanlığı sorunu. Oysa bunun doğrusu okuma bilincidir. Kitapları okumuş olmak için satır aralarını çizmek (döne döne okumayı) engelliyor. Bilinçli okuma engelleniyor
***
Ülkemizde yaklaşık 30 bin dolayında çeşitli kurum ve kuruluşlara ait kütüphane var. Bu kütüphanelerdeki kitap sayısı ise 4 milyon dolayında. Bu kütüphanelere üye sayısı artarken, kitap sayısındaki azalmayı ne yazık ki açıklayamıyorum. Hele bilgi iletişim  ve bilgisayar çağında bunu bir çelişki olarak değerlendiriyorum. Okullarda tablet dağıtarak ezberciliğe prim vermemizi de yanlış buluyorum. Ezberleyerek ve bilgisayarlardan ödev yaparak çağdaş eğitimi sağlayamadığımızı görüyoruz.
***
Artık kitabıma geçebiliriz- Niye geç kaldım? Bunu açıklamam uzun sürer. Ancak şunları neden olarak sayabilirim:
1- Gazete, dergi için yazdığımdan başka uğraşlarımdan zaman bulamadım kitabı hazırlamaya. Kızım imdadıma yetişti. Bu kitabı ona ve dizgicim Sabire Özdemir’e borçluyum.
2- Yaklaşık 35 yıllık bir yazı uğraşım-gazeteciliğim var. Malum, bu yazılarda tekrarlar çok olur. Bunları ayıklamak çok zor oldu; âdeta yeniden yazdım çoğunu. Düşünün ki, yazımda, dili kullanmada, sözcüklerin en yenilerini kullanmadaki özenim de bu gecikmede önemli bir nedendir. Kuşkusuz maddi olanaklar da var. Dahası, beni desteklemesi gereken dostlarımın çekimser kalmalarını da saymalıyım.
3-  Ankaralı dostlarımın yaklaşımı da önemli bir nedendi. Beni yazmaları için tanımaları gerektiğini söylemeleri, kitapsız oluşumu öne sürmeleriydi. Oysa 15 yıllık bir birlikteliğimiz vardı. Onlar ünlüydü, ben onları kaç kere yazmıştım. Beni herkesin dostu Anton (Stefan ZWEİG’ın bir öykü kahramanı) ilan bile edeni vardı dostlarım arasında. Demek ki, 75. yaşıma kısmetmiş kitapsızlıktan kurtulmak
Not: Bu yazıyı, Zonguldak’ta, Kütüphanecilik Haftası nedeniyle, ZOKEV tarafından düzenlenen imza günümde okumak için hazırladım. Ancak sağlık sorunlarım nedeniyle Zonguldak’a gidemedim. Yazının okura ulaşması için de gazetede yayımlamayı uygun gördüm. Etkinliğe katılamadığım için tüm Zonguldaklı dostlardan özür diliyor, sağlıklı günlerde, bir arada olmayı diliyorum.