Savaş ‘kış kışlığını, puşt puştluğunu bilir’ cinsinden kuralsız bir oyun.

Daha ziyade ‘puştluk’ konusunda ehliyetli ve liyakatli olanların kazandığı bir oyun.

Hele aktörleri bol olan bölgelerde, oyun kurmak ve oyunu bitirmek için, puştluk konusunda uzman olmak da yetmez. Biraz da şansın yaver gidecek.

Yer Ortadoğu. Yer altı kaynaklarının iştah kabarttığı bir bölge.

Burada Emperyalist Amerika Baş aktör ülke.

Herkes piyon olabilir, ancak bir numaralı aday: PYD Peşmergeleri.

Yani PKK’nın Suriye uzantısı terör örgütü.

Hedefleri, eline geçirdiği Kobani’yi yurt yapmak, bağımsızlık ilân etmek.

Hem de nerede? Amerika, Rusya, İran, Türkiye’nin avucunun içinde…

İngiltere, Fransa, İsrail ve Arabistan’ın fink attığı bir arazide!

Bu bölgede herkesin bir hedefi var. Suriye parçalanırsa, sınırı olan ülkeler komşu seçme derdinde. Süper güçler ise kendilerine payanda oluşumlar yaratmak…

Anlaşılan odur ki, Esad’ı götürmek kolay da sonrası için anlaşma sağlanamamış.

Bu arada, ortaya çıkan üvertür sanatçı Kürt Terör Örgütü PYD ‘düşünme faslında’ çerez yapılıyor.

Muhatap alınmanın verdiği şımarıklıkla, etine butuna bakmadan savaş ahkâmları kesen bu Terör örgütü, şımarıklığını sürdürüyor.

Türk Silahlı Kuvvetlerini, Barzani ve Talabani peşmergelerini istemiyor. Kobani’de bir Kürt Devlet’i kurup, tek başına kahraman olmak istiyor.

Sonrası malum. Bölgedeki Kürtlerin lideri biziz diye ortaya çıkıp, bölge de kimseye rahat vermeyecekler.

Bu Amerika’nın işine gelir mi? Amerika üç ayrı Kürt devleti yerine, tek Kürt devleti ister, Barzani’ye yarım yamalak bir devlet kurdurtmuş zaten.

Irak petrolünün satılması ve parasının Türk Bankalarına yatırılması konusunda bir sıkıntı yaşadılarsa da Barzani ile yeni şartlarda anlaşmaları daha mantıklı.

Aslında, PYD’nin şımarıklığının bir emaresi de ‘savaşçı desteği değil, ağır silah istiyorum’ demesi.

Daha ne ağır silahı istiyorsun arsız ? Amerika, hava kuvvetlerini emrine vermiş…

Daha ne istiyorsun? Türkiye, sana ayak bağı olacak çoluk çocuğu sınırları içine almış.

Daha ne istiyorsun: Yaralılar cephede cırlayıp moral bozmuyor, Türkiye’deki hastanelerde ameliyat ediliyor.

Daha ne istiyorsun: Türkiye, Kobani ile tek irtibat kapısı olan Mürşit pınarı kapısını (tezkere maddeleri gereği) açmış, PKK’lı katillerin katılımını sağlıyorsun!

Orta doğu bataklığı, Türkiye için, tam da çözüm sürecinde, üç bilinmeyenli denklemdi.

Şimdi artık değil.

Birincisi, Orta Doğu da, Amerika da biliyor ki: Türkiyesiz bir çözüm yok.

Kara kuvvetlerin yoksa, havadan sadece mazot yakar, bomba atar, masraf yaparsın.

İki tane çakal (PKK/PYD) için, Türkiye gibi bir müttefiki kaybetmek, Ortadoğu’da savaşı kaybetmekten pahalıya patlar…

Türkiye’nin ‘güvenli bölge’ fikrine karşı olmak, Türkiye’yi şimdilik sıkıntıya sokmaktan başka bir şey değil. Çünkü güvenli bölge yapılmak istenen yer, Suriye’den kaçan 1.5 milyon insanın yaşadığı Azzaz, Kobani, Haseko, Kamışlı güzergahı. Güvenli bölge oluştuğunda, şu anda Türkiye’de ikâmet eden bu insanlar bölgeye taşınacak. Türkiye’nin sırtından maddi- manevi yük azalacaktır.

Amerika, iç muhalefet korkusuyla, kendi askerini gönderemediği Suriye-Irak bataklığında, ucuz figüran ve piyonlar arıyor.

Bu pahalı bölgeyi, öyle ucuza yedirmezler, adın Amerika olsa bile.

Türkiye’ye isteğini kabul ettirmek için, içerdeki uşaklarını (PKK) ayaklandırıp ‘Kobani düşerse, çözüm süreci biter.’ diye bağırtmak işe yaramaz.

Etrafı yağmalayan, bu hırsız çetesi PKK severler; Su ve biber gazı sıkmayla kaçacak kadar korkak, hasta aracı ve kütüphane, okul yakacak kadar alçak.

Hatta Kurban eti dağıtan 16 yaşındaki çocuğu üçüncü kattan atıp, başını taşla ezecek kadar, insanlıktan nasiplenmemiş.

En önemli konu ise, çözüm süreci tabanda Kürtler tarafından onay gördü.

Türkiye genelinin de desteği var. 2012’de Doğu ve Güneydoğu’da turizm can çekişiyordu. 2013’te 2 milyon turist gitmiş. Bölgenin 2023 hedefi ise 5 milyon turist.

Saldırı ve gelişmeler gösteriyor ki; PKK dışlanıyor. Taşıma suyla değirmen dönmez. Kobani onların da son durağı olacaktır. Türkiye’de Muhalefet de manzarayı böyle okumalıdır.

SONUÇ;

Bir nasihat, bin musibetten iyidir.

Irak- Suriye çıkmazı bu noktaya geldikten sonra, elbette birileri kaybeden/ kazanan kürsülerinde olacaktır.

Misak-i Milli sınırlarımız içindeki Musul/Kerkük’ün, Lozan antlaşması ile avucumuzdan nasıl uçtuğunu unutmayalım.

Tecrübe hayatta yenen kazıkların bileşkesidir. Son yüzyılda yediğimiz kazıklar ortada.

Ve son ‘yüzyıl’da ayakta kalıp güçlenme, bölgede aktör olma yolunda büyük mesafe aldık. Dünya’nın kuralı: büyük balık küçük balığı her zaman yer.

Biz Orta Doğu’da küçük balık değiliz. Avrupa’da bile…

Dünyada aktör olmak istiyorsak Orta Doğu gibi küçük denizlerde boğulmamalıyız.

Şimdilik iyi gidiyoruz. Biraz şansa ihtiyacımız var.