Herhalde sözün bittiği denilen yer burası olsa gerek. İçinde insandan yana hasletler taşıyan herkesin vicdanı ağır yaralı bugün. Acıdan oyuk oyuk olmuş ruh haliyle anlamaya çalışıyor olan biteni… 31 yılını yerin altındaki kör karanlıklarda geçirdikten sonra emekli olmuş bir madenci olarak, gözyaşlarımı içime akıtmakla kalamıyorum yalnızca… İğreti bir yüzle yalanları art arda sıralayan yöneticilerin, adının önünde bir sürü san bulunan bilirkişi kılıklı sahtekârların hiç sıkılmadan söyledikleri yalanlara isyan ediyorum bir de… Kazayı duyduğum andan itibaren anlatmaya çalışıyorum herkese, bu sözcüğün tam anlamıyla bir cinayet… Adı konulmamış bir büyük katliam hatta…

 

Doğrudur, bir işyerinde bir olay olmuş ve sonucunda insanlar ölmüşse bu kategorik olarak bir iş cinayetidir… Bunu tartışamayız kesinlikle. Eğer anlatılanlar doğruysa -ki gerçekliği konusunda ciddi şüphelerim var- Soma’da olan bir ihmaller silsilesi sonucunda işlenmiş taammüden bir cinayet... Katliamı yapan şirketin, özelleştirme yoluyla kamudan aldıkları sahada beşte biri fiyatına nasıl kömür elde ettiği daha iyi anlaşılıyor şimdi. Ucuz işgücü, güvenliksiz çalışma koşulları, standardı düşük malzeme ve hükümetle al takke ver kurnazlığıyla oluşturulan suç ortaklığı… Gözü dönmüş kâr hırsı denklemi nasıl kurar ki başka?

 

OCAKLARDA KULLANILAN TRAFO PATLAMAZ

Yalan söylüyorlar. Madenciliğin “m”sinden vazgeçtim değil, “a”sını bilen herkes biliyor ki, maden ocaklarında kullanılan trafolar şayet standardında üretildiyse patlayamaz. Patlamaması için, yüksek akım rölesinden ısı sensörüne kadar pek çok koruyucu düzenekle güvenlikli hale getirilmiştir çünkü. Bu düzenekler devre dışı bırakılıp, patlamasına müsait ortam oluşturulsa bile anti grizu (alev sızdırmazlık) özelliğinden dolayı ortama zarar vermez. Kendimizi bir an için bir film setinde hissedip, etrafa alev topları yayan büyük bir infilakın meydana geldiğini varsayalım. Bu durumda bile ancak en yakınındaki insanlar etkilenir ve olay kaza mahallinde sönümlenir… Trafoların konulduğu yerlerin tüm olasılıklar göz önünde bulundurularak beton tahkimatla yalıtılması gerekir çünkü…

 

Lafa bakın, neymiş yangın galerilere kablolarla yayılmış. Hepimiz biliyoruz ki, yeraltında kullanılan kablolar yüksek güvenliğe sahiptir. Dış zırhı nedeniyle baltayla kesemeyeceğiniz kadar sağlam olan bu kablolar alev geciktirmelidir de ayrıca… Ancak uzun süre, büyük miktarda ısıya maruz kaldıkları takdirde tutuşabilir. Yangını büyüttüğü söylenen konveyörlerde kullanılan PVC esaslı bantlar da aynı şekilde yüksek ısıya dayanıklı olmalıdır. Ortalama ısıda alevlenmesi düşünülemez… Akıl alacak gibi değil, elektrikler kesik olduğu için mahsur kalan insanlarla haberleşme sağlanamıyormuş. Ortamda gaz birikmesi durumunda ilk iş olarak elektriklerin kesileceği doğru bilgidir. Ancak hiçbir şartta haberleşme ve gaz izleme sistemlerinin enerjisi kesilemez. Ortama zarar vermeyecek kadar düşük gerilimle çalışır çünkü. Arama kurtarma çalışmaları sırasında yaşamsal öneme sahiplerdir de ayrıca…

 

GAZ İZLEME SİSTEMİ VAR MI?

Hem yetkililer, hem de şirketlerden danışmanlık ücreti aldığı apaçık belli olan sözde uzmanlar, olayın,  teknolojiyi en yoğun olarak kullanan bir ocakta meydana gelmesinin şaşırtıcı olduğunu söylüyor. Bu nasıl teknoloji yoğun bir şirket ki, daha ocağa giren işçinin sayısını tespit edemiyor. Yedek jeneratör bulundurmadığı için “elektrik kesik” diye kurtarma çalışmalarına hız kazandırabilecek sistemleri çalıştıramıyor. Kamuoyuna açıklanmadığı için haksızlık etmek istemem, düzgün çalışan bir gaz izleme sistemi olduğunu bile düşünmüyorum. Öyle olsaydı yükselen karbon monoksit gazı anında tespit edilir, hızlı bir şekilde müdahale edilirdi…

 

Kâğıt üzerinde kalan acil eylem planlarına, göstermelik risk analizlerine bakıp dostlar alışverişte görsün türünden yapılan denetimlerin faturası taburlar dolusu ölüm olarak çıkıyor karşımıza. Gözü dünmüş kar hırsının eşlik ettiği ihmaller zinciri yalnızca madencilerin değil ülkenin de canını alıyor. “Trafo patladı” ile başlayan yalanlar geliyor ardından… Tarih soracak mutlaka: Soma ocaklarında gaz izleme sistemi var mıydı? Varsa yükselen karbon monoksit, hangi noktada, ne zaman tespit edildi? Yapılan tespitin ardından ne yapıldı? Havalandırmanın yönü, dumanın mahzur kalan insanların üstünden geçmeyeceği şekilde ne zaman değiştirildi? Şayet gaz izleme sistemi bile yoksa bu nasıl teknoloji yoğun ocak?