Yaş elli beş ! Yolun…
Yarısı mı yoksa üçte ikisi mi eder onu bilemem ! Duygusal şairimiz, Cahit Sıtkı’nın şiirinde “otuz beş yaş” yolun yarısı idi. Ehh… bizde yazdık bir benzerini ve dedik ki; “ elli beş, ederyolun yarısı…” Bilmem fazlamı iyimseriz acaba? Yoksa,henüz bir kısmı dökülmüş,birazda aklaşmış saçlar, hafif sırt ağrıları, birazda yorgun ayaklar bize yalan mı söyler…Vallahi biz ne Danteyiz ne de Cahit Sıtkı…Bizler, yani elli beşliler(bir iki aşağı, bir iki yukarı),çok badireler atlatmış, çok sıkıntılar yaşamış, aşık olmuş, tertemiz sevgiler-ilişkiler yaşamış, dürüstlüğü ilke edinmiş, onurlu, gururlu, dik durmuş ,mert yaşamış,mertçe dövüşmüş,hata yapmış ve o hatalarından ders almış bir kuşağın fertleriyiz. Okuyan,sorgulayan,soran,cevaplayan bir anlayışın hakim olduğu bir nesilden geliyoruz. Hiç yaşlanmayı düşünmeyen,ölene dek genç kalmayı ilke edinip her zaman öğrenilecek çok daha şeylerin olduğuna ve bunun sonsuzluğuna inananlardanız.
İnandıklarımız o ya da şu değil; toplumun yararına olan fikirlerdir,inançlardır.Asla, kula kulluk etmeyen,menfaatçi düşüncelerden uzak duran gerekirse doğru bildiklerimiz uğruna kendimizi feda edebileceğimiz bir düşüncenin neferleri olduk. 70 li ,80li ve 90 lı yılları doya,doya yaşayıp neşeli anlarımızda kahkahalarımızı saklamayıp her tarafı çınlattığımız,kederli günlerimizde, göz yaşlarımızı saklamayıp akıttığımız yılların insanlarıyız. Korkumuz, kendimiz için değil etrafımızdaki sevdiklerimiz içindi. Sevgimiz, kalbimize sığmayıp taşan sel gibiydi.Saygıda kusur etmeyen ,kavgada kalleş olmayan  kocaman yürekli gençlerdik bizler.Ve o güzel günleri anmakta kalmayıp hala yaşayabilen, ve de görebilenlerdeniz.Yani bazen bir kokunun,  bazende bir rengin bizleri o günlere alıp getirdiği anları yaşamaktayız.
Hey gidi günler…Ne de güzeldi o yıllar. Şimdi,fotoğraflar her yanımda, halının üstünde,kanepede, koltukta her yerde.Tek, tek bakıyorum her birine.Her baktığımı dün gibi yaşıyorum.Güldüğümde oluyor,burnumun sızladığı ve bazen de gözyaşı döktüğüm de… Yaşadıklarımın güzelliğini duyabildiğim gibi,keşkelerim de oluyor çoğu kez. Bak Fevkani köprüsünde çektirmiştik bu fotoğrafı.Orhan Turan,Ömer Şentürk ve Şaban Çakır…Şimdi onlar yok bu dünyada.Mekanlarınız cennet olsun sevgili arkadaşlarım.Ve daha niceleri terk-i diyar ettiler buraları.Canlarım,arkadaşlarım,dostlarım benim. Çelikel lisesindeki yıllarım sanırım en dolu geçen yıllarımdı.Çok anılar bıraktık gerilerde.Ve bizi geleceğe hazırlayan nice muhterem hocalarımız vardı o yıllarda.Rahmetle andığım Didar,Durmuş,Vedide,Yıldız,Akay ve Sabri hocalarım ile sevgiyle,saygıyla hatırladığım Nimet Ergün’ü,Can babayı,RıfkıEsengün’ü,Hamdi Kütükçü’yü,Mücahit Oğuzu tabiki de hepimizin aşkı Mualla Karatekeli’yi hiçbir zaman unutmayacağım
Rahmetli üstadım Cahit Sıtkı Tarancı; şimdi baktıkça resimlere gördüğüm benim ben olmadığını,hayal meyal hatırladığım aşklarım şimdi yok gibiler,bak o gülen yüzlü delikanlı ben değilim.Nerde o yağızlık,yakışıklılık ? Nerde o şevk,o heyecan ? Her şey yalan sanki. Sen otuz beşinde ben ise elli yedisinde yazıyorum bu şiiri :
Yaş elli beş, bu mudur yolun yarısı ?
         Kaybolan yıllarda saklı birikmiş anılar,
         Söylenemeyen sözler, unutulmayan gözler,
         Bir türlü dinmeyen ahlar ve de vahlar,
Sararan  fotoğraflardaki solmuş yüzler,
Sığınılan sakin bir limanda, ardından bakılan yıllar…”
Ve kulaklarda çınlayanSarkis Efendinin şarkısı;“Kimseye etmem şikayet, ağlarım benhalime.”
Sevgili Cahit Sıtkı,işte bu şiirde benden üstadım.Senin dizelerinle başladım ve seninle bitirelim istedim.
“ Ayva sarı,nar kırmızı sonbahar!”
Mekanın cennet,ruhun şad olsun!
 
Erol Çakır
Şubat 2016