Gazetemiz yazarı Ahmet Öztürk, bugünkü köşe yazısında Pusula Gazetesi'nde çıkan iddialara yanıt verdi.

Mustafa Özdemir için çektiği kredi borcunu ödemediği, bu borç karşılığında kendisini bazı işlere yerleştirdiği şeklindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını ifade eden Öztürk, "Mustafa Özdemir’le aramızda “kardeşlik hukuku” vardır. Kredi Mustafa'ca son kuruşuna kadar ödenmiştir. Ali Rıza Tığ yalan söylüyor" dedi.

Öztürk'ün "basın özgürlüğü"ne atıfta bulunarak yazdığı o köşe yazısından bir kesit: 

KÖTÜLÜKTE YARIŞMANIN NERESİYLE ÖVÜNÜYOR
İnsanlara bile isteye kötülük yapma gibi ruhsal ve vicdani bir problem de içeren bu hal, Zonguldak’ta çok eski bir gazetecilik tarzı ne yazık ki. Üzülerek yazıyorum, başkaları da var da, Pusula gazetesi ve sahibi Ali Rıza Tığ bu tarzın doruklarında dolaşıyor. İlginç olan şu ki, Tığ, “Ayıp oluyor” diyenlere, kötüyü örnek gösterip, “Onlar da yaptı” diyerek “Tencere dibin kara” yarışına geçiyor. Kötülükte yarışmanın neresi övünülecek bir şeyse, bulunduğu pozisyonla şişinmeye başlıyor sonrasında da, …

İzleyen bilir, Tığ, yazılarında, zaman zaman benim de adımı geçiriyor. Şu ana kadar yanıt vermedim, düzeysiz tartışmaların içinde olmak istemedim çünkü. Ama başkalarını da işin içine dahil edince, onların hukukunu korumak için bir şeyler yapmanın zorunlu hale geldiğini düşündüm. Ömrü özgürlükler mücadelesiyle geçmiş biri olarak, kendime yediremesem de, içinde “açık yalan” bulunan bazı yazılarıyla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulundum, sonra da bu yazıyı kaleme aldım…

ALİ RIZA TIĞ YALAN SÖYLÜYOR
Gelelim iddialarına: Savcılık dilekçesinde de yazdım, Mustafa Özdemir’le aramızda “kardeşlik hukuku” vardır. Kredi çekip ona verdiğim de, ödemesinde sorunlar yaşadığım da doğrudur. Kredi, iddia edilen gibi kıdem tazminatımı aşacak boyutta olmadığı gibi son kuruşuna kadar da Mustafa’ca ödenmiştir. Ödemediği borç karşılığında, Mustafa’nın, beni bazı işlere yerleştirdiği, tüm bunları ona anlattığım iddiası gibi kuyruklu yalandır. Anlatmam da mümkün değildir, Tığ’la öyle bir hukukum yok çünkü…

Bürosuna bir ilan nedeniyle bir kez gittiğim Tığ’la, ayaküstü birkaç kez görüştüm, biri bu iddialar olmak üzere taş patlasa, 5-6 telefon konuşması yaptım. Yıllar önce aynı şeyleri yazmış, yukarıdaki izahı ayrıntılarıyla ona da yapmıştım. O ise gerçeği bildiği halde, bambaşka hikâye anlatıyor. Olasılıkla aynı şekilde devam edecek. Varsın etsin, herkes onu da, beni de biliyor. Tarihe not düşmek için söylüyorum: Tığ pek çok konuda olduğu gibi şahsımla ilgili yazdıklarında da yalan söylüyor. Ne yalan söyleyeyim, tüm bunları basın özgürlüğü altında yapmasıysa çok zoruma gidiyor…

Muhabir: TE Bilişim