Ferhan Topçu, öğretmen-avukat-yazar.  1957’de Artvin-Şavşat'ta doğar. İlkokulu Ardanuç'ta (Artvin), ortaokulu Bursa'da bitirir. Edirne Erkek Öğretmen Okulu'na girer, Çanakkale Erkek Öğretmen Okulu'nu bitirir. 1976 yılında Kdz. Ereğli'de öğretmenliğe başlar.

            Altı yıl Ereğli'de, bir yıl da sürüldüğü Kahta'da (Adıyaman) sınıf öğretmenliği yaptıktan sonra görevinden istifa ile ayrılır. Ereğli'ye dönerek 2007 yılına kadar dershanecilik faaliyetlerinde bulunur.  1997’de kayıt olduğu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni de bitirerek, 2008'de Zonguldak Barosu'na kayıtlı avukat olur. Yazar Ferhan Topçu, Kdz. Ereğli'de yaşamını sürdürmektedir. 

            Şimdi, Ferhan Topçu’nun son romanı olan Aşk Engelli’yi tanımağa çalışacağız.  Bundan önce “Aşk Olsun” 2013’de,  “Şifre Giz’li 17” 2011’de romanları da yayınlanmış.

      *****

      4.Mart.2015 tarihli yazımda Halkın Sesi Gazetesi’nde,  Aşk Engelli romanı ile ilgili olarak şu cümleleri yazmışım.   Ekin Yazın Dostları düzenli olarak okumağa ve tartışmağa devam ediyor. Duyurularından onları izliyorum. Gruptan Gül Hanım’la kitap üzerine bilgi alış-verişi de yapma olanağı bulabildim.  Yakın tarihte (Ekim-2014) yayımlanan  Ferhan Topçu’nun, “Aşk Engelli” romanında;  çok genç yaşta verem hastalığı nedeniyle yitirdiğimiz Zongudaklı şairler Muzaffer Tayyip Uslu, Rüştü Onur ve Kemal Uluser’den söz edildiğini  de  onlardan öğrenmiş oldum. 

      Bu nedenle konu beni yakından ilgilendirdi.  Çok genç yaşta yitirdiğimiz şairimiz üzerine her türlü kaynak beni yakından ilgilendiriyor. Beni bu kitapla buluşturan Gül Hanım’a ve kitabın yazarı Ferhan Topçu’ya buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.”

            *****   

            Muzaffer Tayyip Uslu’nun ölüm günü olan 3.Temmuz 2015 günü yayınlanan “Ölümden Sonra” başlıklı yazım üzerine 2/3 Temmuz gecesi saat 00.52’de  Face’de yaptığımız yazışmada  yazar Ferhan Topçu şu cümleleri yazmıştı.

            Ferhan Topcu- Hocam, elinize gözünüze sağlık, güzel özetlemişsiniz. Rüştü Onur ve Muzaffer Tayip Uslu'nun Aşk Engelli romanımda etkin rolleri vardır. Bir bakıma romanın görünmez karakterleridir. Romanı yazdığım süreçte, onlarla aynı kaderi paylaşan, genç yaşta hayatını kaybeden, başka bir arkadaşları olduğunu öğrendim: Kemal Uluser. Arkadaşlarını da romana aldım, elimden geldiğince tanıtmaya gayret ettim. Böyle değerlerimizin yaşatılmasının ve gelecek kuşaklara tanıtılmasının gerekliliğine inanıyorum.

            Hamit Kalyoncu- Aşk Engelli şu an elimdeki kitap. Şubat’ta gönderdiğiniz kitabı ne yazık ki görme sorunu nedeniyle okuyamamıştım. Ameliyattan ve gözlük camlarını değiştirdikten sonra şimdi tatil yerinde okumaktayım. Kemal Uluser hakkında Doğu Karaoğuz’un yazdığı bir kitap yakında çıkacak.

            Daha sonra 23 Temmuz günü Ferhan Hoca, Didim’de hanemizi şereflendirmiş, kitap, dil-edebiyat üzerine epeyce söyleşmiştik. Bu söyleşme sırasında roman kahramanı Onur’a esin kaynağı olan Soner Albuz’un da Bakacakkadı  beldesinde yaşadığını öğrenmiştim. Ferhan Topçu, romanın yazım sürecinde Soner Albuz’la çok yakından iletişim içinde olduklarını belirtmişti.

            *****

             Tomson Kadir”i tanımazsınız. Ona bu adı bizim M.Özkan Oral takmış, biz de benimsemiştik. 80’li yılların başlarında bir grup öğretmen ve yakınları, Marmaris Gülş ah Pansiyon’da kalarak tatil yapıyorduk. Kadir Bey ile de orada tanıştık. Kadir Bey, bizim Özkan Hoca gibi boylu poslu idi. Evliydi, bir bankada çalışıyordu. Kastamonulu olan Kadir Bey, İnebolu’da denize girer,   bir kayanın üzerinden suya atlar, ancak  dalganın çekildiği bir anda kuma çakılır. Boynundan aşağısı tutmaz bir halde sudan çıkarılır. Uzun tedavi sürecinden sonra ancak koltuk deyneği ile küçük adımlar atabilir hale gelebilir.

      Özkan Hoca, Kadir Bey’in metal koltuk değneklerini   “tomson” adı verilen bir silaha benzeterek Kadir’e de “Tomson Kadir” lakabını takmıştı. Birlikte kaldığımız sürede Özkan Hoca onu her gün odasından alır, birlikte sahile gelirler, birlikte  denize  girerlerdi. Başka birimizin gücü ona yetemezdi. Ancak suda biz de onlara katılabilirdik. Özkan Hoca, Kadir’i sırtüstü suya yatırır, on-onbeş metre çeker, sonra geri dönerdi. Kadir bu gidiş-gelişlerde ancak hafifçe ayaklarını oynatabilirdi.

      Dıştan biraz da eğlencli gelirdi bize Kadir’in yüzmesi. O da katılırdı bu eğlenceye ve esprilere. Ama bilemezdik Kadir’in iç dünyasını. Nihayetinde  engelli” idi, evliydi ve çalıştığı bir işi vardı. Yalnız Özkan Hoca’dan, Kadir’in belden aşağısı pek tutmadığı için kendi durumuna çok üzüldüğünü öğrenmiştik..

            *****

            AŞK ENGELLİ romanını okurken önce bu tatil dönemini anımsadım. Ama romanda anlatılan vaka daha ağırdı. Ben daha önce “Engelli” bir insanın yaşamını veya yaşamından kesitleri anlatan bir roman hiç okumamıştım. Türk Edebiyatında da bu tür yapıtlar olduğu hakkında bilgim yoktu. Ama, yazarın duru yalın bir Türkçe ile sıcak anlatımı kısa zamanda beni romana bağlamıştı.

            Romanda ilgimi çeken durumlardan biri de yazarın, “aşk üzerine çeşitlemeleri /saptamaları” oldu diyebilirim.Mucizedir bazen aşk...Aşkın zamanı, yeri yoktur; birden gelir. Nereden, nasıl geleceği önceden bilinmez. "Neden o?" sorusuna boşuna yanıt aranır. Yoktur nedeni, niçini. Aşk varken bu soruların hiçbiri akla gelmez zaten. Aşk sadece yaşanır. Sevgiliye, aşkla bağlanırken özgürleşmek ve "o" nunla bütünleşirken "ben" olabilmek; ancak aşkın doğasındaki gizemle açıklanabilir.”

            Bu tür saptamalar kitabın içinde bir çok kez yer alıyor. Yazar adeta bu tür güç durumlarda “yaşama gücünün aşkla oluştuğu”, bir çok “engelin” bu “güçlü aşk duygusu”yla aşılabileceği düşüncesini veriyor gibidir.

            Roman kahramanı Eczacılık Fakültesini bitirmiş Onur’un bu ağır kazadan sonra sevgilisi, hatta evlenmeyi kurduğu Selen tarafından terkedilişi, büyük bir boşluğa düşmesi sonucunu doğurur. Bilgisayar ortamında, çok sevdiği eşi Zafer tarafından terkedilen Emine Semiyye ile tanışması, birbirinin yaralarını onaran duygu yüklü sözlerle yazışmağa başlamaları yeni ve güçlü bir aşkın doğmasına yol açar.

            Romanda artık iki sevgili olan Emine ile Onur’un, şairlerimiz Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip’in ve Kemal Uluser’in şiirleriyle birbirlerine seslenmeleri, beni kitaba daha çok bağladı diyebilirim. Romanın önemli karakterleri olarak; Köy ebesi olan anne Mukadder Hanım,  köy öğretmeni olan   baba Cemal Bey,  İstanbul’da yaşayan Zonguldaklı avukat Türkan Hanım, Zonguldak Baro Başkanı Kerem Ertem ve bu gerçek kişilerin yanında romanın esin kaynağı Soner Albuz ile “Huzur” adlı kadın başarıyla romanda yerlerini  alıyorlar.

            Ben bir ara kendimi, Bakacakkadı’daki evde Onur’un odasında, arkada kimsenin görmediği bir sandalyede, Onur’un kendiyle hesaplaşmalarını, anne ve babasıyla Onur’u, Onur ile Emine’yi, Av.Kerem Ertem ile Onur’un konuşmalarını izlerken buluyorum. Elbette Kerem ile Onur’un arkadaşlık bağının ötesindeki dayanışma ve yardımlaşmaları da insani duyguları yükselten davranışlar olarak çok önemli örnekler  biçinde  yansıyor okura. Bedeni ve yüreği yaralı Onur, ancak bu sıcak ve içten bağlar sayesinde hayatta kalabiliyor çünkü. Tabii ki bu kadroya Rüştü Onur’un ve Muzaffer Tayyip’in manevi varlıklarıyla şiirlerini de katmak gerekiyor.

            Romanın eleştirilecek yanları hiç yok mu? Var  elbette. Ama ben, kendi bölgemizin doğal  dekoru içinde, kendi insanlarımızı bir roman içinde yaşatarak, “Engelli olmak” gibi yaşamsal bir sorunu sıkıca araştırarak, bir roman içinde bize veren ve hatta bana göre “biz sağlamları”  dolaylı yoldan uyararak “engelli bir dünyaya” başımızı uzatmağa neden olan; öğretmen, avukat, yazar Ferhan Topçu’ya içten teşekkürlerimi sunmayı  öncelikli bir görev kabul ediyorum.