Genel

Bütün engelleri aşmayı ‘Başar’dı…

Bütün engelleri aşmayı ‘Başar’dı… Adı Hasan, Başar’dı…

Zonguldak kamuoyunda ‘kekeme memur’ olarak bilinen konuşma engelli Hasan Başar’ın hukuk mücadelesi, bütün engellilere örnek olacak nitelik taşıyor. Konuşma engeline rağmen haksızlığa uğradığını düşündüğü konuda mevki – makam ayrımı yapmaksızın dava açan Başar, görev yaptığı kurumlarda istenmeyen adam ilan edildi.

O, işitme engelli eşi ve kendi tedavisi için daha donanımlı rehabilitasyon merkezlerinin bulunduğu İstanbul’a naklen tayininin yapılmaması üzerine, 2004 yılında kurumlar ve yöneticiler hakkında hukuk mücadelesi başlattı. 2 kez atıldığı kuruma Danıştay kararıyla geri dönen Başar, en sonunda dini ve siyasi sebeplerle aldığı üç yıl üst üste olumsuz sicillerle üniversiteden atıldı.

Bu defa 2010 yılında Sağlık Bakanlığı Merkezi Engelli Memurlar Sınavını(E-KPSS) Zonguldak il birincisi olarak kazanan Başar, İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi'nde tekrar memur oldu. O, gecikmeli de olsa bütün engelleri aşarak 2015yılında İstanbul’a gitme hayalini ‘başar’dı. Azmi sayesinde ailesiyle birlikte sağlıklı bir hayata kavuşan Başar, yakında gelecek emekliliğin hayalini kuruyor.

Halkın Sesi, sıra dışı memurluk hayatı sürdüren Hasan Başar’ın 2004-2018 Dönemi Hukuk Mücadelesi ve sonrasındaki gelişmeleri, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü anısına gündeme getirdi.


2004-2015 YILLARINDAKİ HUKUK MÜCADELESİ

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo ve Televizyon Bölümü mezunu 50 yaşındaki evli ve 2 çocuk babası Hasan Başar, 1999'da İstanbul Üniversitesi'nde engelliler kontenjanından memur olarak işe başladı. Ailevi sorunlar ve kira sorunları yüzünden İstanbul'dan Zonguldak’a geldi.  Ancak eski adı Zonguldak Karaelmas Üniversitesi olan BEÜ’de huzurlu çalışma ortamı bulamadı ve iş yerinde amirleriyle sorunlar yaşadı. Onun ilk davası, 2004 yılında, İstanbul Sağlık Müdürlüğü’ne naklen atamasının ret kararına karşı oldu. Davayı kazandı. Ancak bu sefer Sağlık Bakanlığı’nın kurumlar arası naklen atamaya getirdiği ‘kura şartı’ nedeniyle ailesinin tedavisi için naklini istediği İstanbul hayali gerçekleşemedi.

TELEKOM’A AÇTIĞI DAVAYLA TANINDI

Hasan Başar en çok 2005 yılında Telekom’a açtığı davayla tanındı. Telefonda normal insanlara göre daha yavaş konuştuğu için Telekom’dan tüm engellilere indirim yapılmasını istedi. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın araya girmesine rağmen bu talebi reddedilen Başar, Telekom’a 50 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Başar, bu olayın ardından ‘kekeme memur’ olarak tanınmaya başlandı. Telekom davası, sonrasında 2009 yılında AİHM’e taşındı. Fakat 12 Eylül 2010 referandumu sonrası kabul aşamasında bekleyen binlerce dosya ile birlikte dava dosyaları Türkiye ye çekildi. Bu  dava dosyası ortadan kayboldu.

KURUMLAR ATTI, O DÖNDÜ

Özlük haklarıyla ilgili kuruma yazdığı dilekçeler nedeniyle 2004'de üst üste soruşturma geçiren Başar, ikametgâhından 60 kilometre uzaktaki Alaplı'ya sürgün edildi. Ardından sağlık sorunlarını ileri sürerek rapor almadan 10 gün işe gitmeyen Başar, 13 Temmuz 2006'da müstafi (istifa etmiş) sayılarak görevine son verildi. Başar, Danıştay 2’nci Dairesi'nin kararıyla üniversitede yeniden işe döndü.

Ancak 16 gün sonra, 25 Ocak 2008'de, 2006'da aldığı olumsuz sicil gerekçe gösterilerek yeniden işine son verildi.

DİPLOMALI SİMİTÇİLİK DÖNEMİ GEÇİRDİ

İşsiz kalmasıyla zor günler geçiren Başar, bir taraftan uğradığı haksızlıklara karşı hukuk mücadelesini sürdürürken, diğer taraftan Kozlu ilçe merkezinde simit satarak ailesinin geçimini sağlamaya çalıştı. Simit arabasına astığı diploma ile “Üniversite Mezunu Simitçi” haberlerine konu oldu. 2011'de girdiği KPSS'yi il birincisi olarak kazanan Başar, Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü'nde yeniden memur olarak atandı. İl Sağlık Müdürlüğü'nde de çeşitli nedenlerle 4 kez yeri değiştirilen ve son olarak Kamu Hastaneleri Birliği'nde görevlendirilen Başar, memurluk hayatında karşılaştığı sorunları ve bürokratik engelleri hukuk yoluyla aşmaya çalıştı.

Akıcı konuşamadığı için yazmaya ağırlık veren Başar, 'Siyasete, adalete ve eğitime format' adlı kitabın devamı olan 'Siyasete format' adlı kitap yazdı.

KONUŞAMAYINCA DERDİNİ YAZARAK ANLATMAYA ÇALIŞTI

Akıcı konuşamadığı için yazmaya ağırlık veren Başar, 'Siyasete, adalete ve eğitime format' adlı kitabın devamı olan 'Siyasete format' adlı kitap yazdı. Başar’a kitabında milletvekilleri ve belediye başkan adayları ile onları seçecek olan halkın eğitim seviyelerine göre siyasal kültür, hukuk, tarih, Türkçe konularından sınava girmeleri gibi çılgınca ve çok radikal önerilere bulundu.

‘Neden böyle isteklerde bulunuyorsun’ diye soranlara, "Kronik sorunlar, radikal çözümler gerektirir" diyerek cevap verdi.

YAZDIĞI KİTAPLA İSTANBULA NAKLEN ATANABİLDİ

İstanbul’a gitmesinde İçişleri Bakanı’na gönderdiği kitabının etkili olduğunu savunan Başar, “2015 yılında dönemin İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk’e imzalayıp hediye olarak kitabımı gönderdim.  Siyasete Format kitabım sayın bakanın eline geçtikten iki saat sonra çalıştığım kuruma İstanbul’a naklen atanma talebimin kabul edildiği yazısı faksla gönderildi. Yıllardır İstanbul'a gitme hayalimize yazdığım Siyasete Format kitabıyla kavuştuk” dedi. .

“TEK TEK ENGELLERİ AŞTIM”

Halkın Sesi’nin sorularını cevaplandıran Başar, “Kendi hakkını savunamayan bir devlet memuru; çalıştığı kurumun, milletinin ve devletinin hakkını - hukukun savunamaz. Benim memurluk anlayışım budur. Haklı olduğumu düşündüğüm hiçbir konuda asla geri adım atmadım. Engelli olmak hiçbir zorluğa engel olamaz. Onlar engel koydukça ben hakkımı aradım. Tek tek engelleri aştım. Sonunda İstanbul’da yaşama hayalime kavuştum. Burada sosyalleşip kendimi geliştirebilme imkanları sağlayabildim. Zonguldak benim için yarı açık cezaevi gibiydi. Ama asla haksızlık karşısında eğilip bükülmedim. Çocuklarıma bırakacağım en büyük miras hakkını sonuna kadar savunma mücadelesidir” şeklinde konuştu. 

Şu anda İstanbul Pendik Devlet Hastanesi'ne görev yapan Başar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Emekli olduğumda hukuk mücadelemi konunun uzmanı avukatlarla sürdürüp ağırlıklı olarak yazarlık, kişisel gelişim eğitimleri, kripto para girişimciliği, sağlık ürünleri girişimciliği ve sivil toplum alanlarında etkinliklerde bulunmayı planlıyorum. Tüm siyasi partilere dini cemaatlere uzağım ve hatta tüm siyasi partilerin kapatılması ile tüm cemaatlerin eğitim kurumların vd. tüm mal varlıklarına devletin el koyması taraftarıyım. Gerekçesi ve ayrıntıları İkinci Adam Yayınlarında satılmakta olan Siyasete Format kitabımda okuyabilirsiniz.”

Konuyla ilgili olarak şu taleplerimin yetkililerce öncelikli olarak değerlendirilmesini bekliyorum:

1-Tüm memur alım sınavlarında adaylara sınav salonundan çıkarken cevap kağıtlarının onaylı ve imzalı bir sureti verilmelidir. Değerlendirmelerinin noter ve basın huzurunda internetten canlı yayınlanmak kaydıyla bilgisayar ortamında değerlendirilmesi sağlanmalıdır. Sonuçların eş zamanlı olarak cevap anahtarıyla beraber internetten yayınlanması sağlanmalıdır. Mülakat yerine liyakat esas alınmalı yani sınav sonrası mülakat kaldırılmalıdır. Adaylık süresi 3 ay olmalı. Somut verilere göre başarısız olanların yerine puan sırasına göre yedek listeden aday memur atanmalıdır.

2-Devlet memurluğuna nasıl bir sürü sınavla giriliyorsa kendilerini kamu görevlisi olarak nitelendiren bakanlar, milletvekilleri, belediye başkan adayları, belediye ve il meclis üyeleri ve hatta muhtarlar KPSS benzeri sınava girmelidirler. Bunların sınavları normal memur sınavından daha zor olmalı en az 80 puan ve üzeri olanlar seçimlerde aday olabilmeliler. Sınavı kazananlara yıllık yenilemeli banka kredi sözleşmesi gibi eylem planı teminat sözleşmesi imzalatılıp muhtar onayı ile vatandaşlara dağıtılmalıdır. Memurlara nasıl sicil veriliyorsa vatandaşlar da her yıl başarıları sorgulanmalı başarısız milletvekili, bakan, belediye başkanı, muhtar re’sen vatandaş tarafından görevden alınıp kamuya verdiği zararlar kendilerine ödetilmelidir.

3-Mevcut tüm kamu yöneticilerinin ve yönetici adaylarının çok kapsamlı kişilik testleri ile duygusal zeka ve sosyal zeka testlerinden geçmeleri sağlanmalıdır.

4- Başta engelli personel olmak üzere kamu ve özel sektör personelinin uğradığı psikolojik saldırılara karşı etkin koruyucu mekanizmaların geliştirilmesine yönelik yasal ve yapısal uygulamalar hayata geçirilmelidir.

5-Çalışanların sicillerinin performanslarıyla, görevlerinin de eğitimleri ve yetenekleri ile ilişkili olması sağlanmalıdır.

6-Fazin ve fuhşun her türlüsü devlet tarafında derhal kaldırılıp rantiyeye aktarılan paralar çalışanlara ve emeklilere aktarılmalıdır.

6-Yargı süreci ile ilgili sürecin basitleştirilerek yargı harcamalarını azaltılarak dava sonuna bırakılması sağlanmalıdır. Ayrıca bu bağlamda tebligatlar e posta yoluyla yapılarak, dosya tetkiklerinin elektronik ortamda gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.