İşte o yazı:
"2018 yılında ilk kez katılmıştım Çaycuma Uçurtma Şenliğine. Bende kalan izlenim şuydu; bir kent ruhuyla, insanının her katmanıyla şenlikteydi. Yarışma; düzenleyen Eğitim Sen’in değil tüm halkın olmuştu. Çaycuma o pazar günü yarışma alanındaydı.
Aradan yedi yıl geçmiş. Uçurtma şenliğini merak ediyordum. İsmet Öğretmenim davet edince heyecanlandım. Bende çok güzel fotoğraflar kalmıştı o günlerden. Fotoğraftaki güzel insanlar, heyecanlı, koşturan genç, emekli, çalışan öğretmen dostlar. Ve hiç bitmeyen enerjisiyle İsmet Öğretmen.
En çok da İsmet Öğretmenin enerjisini merak ediyordum. Rüzgâr hala kanatlarını havalandırıyor mu? Çünkü bir yandan uçurtma şenliğini havalandırırken diğer yandan da ihraç edilmiş bir öğretmendi. Sendikal mücadelenin yanında hukuki işlerle de hak mücadelesi veriyordu. Tekrar mesleğe döndüğünü öğrenmiştim bu arada.
Çaycuma’ya inince beni İsmet Öğretmen karşıladı. Ben onun heyecanını merak ediyordum. Arabasına biner binmez anlatmaya başladı… Yapılan hazırlıklar, şenlikle ilgili küçük küçük ayrıntılar. İlk gittiğimiz yer yeni uçurtma alanı. Kentin kuzeyinde, Filyos Irmağı’nın kıyısında bir alan. İsmet Öğretmen anlatıyor, dinliyorum. Hazırlıklar, etkinlikler, halkın katılımları, yaşadıkları olumsuzluklar… “Hepsini aştık, aşacağız!” diyor. Küçük bir ayrıntı. Uçurtmayı uçurmak için rüzgâra ihtiyaç var, en iyi hava durumunu öğrenebilecek kurum havaalanı meteoroloji birimiymiş. “Orayı araya araya çalışanlarla dost olduk.” diyor.
Yarışma arifesi;
Bir yandan yapılan hazırlıkları izliyorum. İsmet Öğretmenim aynı heyecan içinde. Yanında koşturan arkadaşları da görüyorum. Herkes bir şeylerin ucundan tutmaya çalışıyor. İsmet Öğretmenin deyimi ile bir de görünmez kahramanlar, dostlar var. Maddi sorunlarda tıkandığımızda bize destek oluyorlar. Bu sene çocuklara dağıtacakları kitapların paralarını bu kent dostları ödemiş. Dağıtılacak kitaplar birkaç gün önceden getirilmiş. Kitaplara Eğitim Sen’in armağanıdır damgasını vuruyorlar.
Uzaktan izliyorum çalışmaları, öğretmenevi bahçesinde çayları yudumlayarak. Emekli, çalışan öğretmen dostlarla konuşuyoruz. İsmet Öğretmen yerinde duramıyor. Bir anda kayboluyor, bir zaman sonra bitiveriyor yanımızda. Nezaketinden de ödün vermeyerek “Bir işi çözmek için gitmek zorundaydım. Kusura bakmayın!” sözleri ile açıklama yapıyor.
Kenti dolaşmak istiyorum. Fikret Bey emekli öğretmen. Beni yalnız bırakmamak için oturuyoruz. “Size arabayla biraz kenti gezdireyim.” diyor. Fikret Öğretmen de şenliğin bir ucundan tutunmak için çırpınıyor. Ben de merak ediyorum. Yedi yıl sonra Çaycuma nasıl olmuş diye… Güneyden kuzeye dolanıyoruz Çaycuma’yı. Sanki daha çok betonlaşmış mı ne? Göbeklerde heykeller, parklar, yapılar yapılar dolanıp duruyoruz. Yedi yılda ne değişmiş diye, yeşilden ne çalınmış diye…
Pazar sabah on gibi alandayız. Stantlar hazırlanmış. Hava sıcak ve nemli. Filyos Irmağı kıyısında mesken tutmuş Serhan Asker ve ekibi. Sanırım programdalar. Bizim tarafta çayırlıkta harıl harıl çalışmalar sürüyor. Görevli Eğitim Sen’li öğretmenler alanda hazırlıkta… İsmet Öğretmen her yere yetmeye çalışıyor.
Saat on bire doğru çocuklar ve aileler gelmeye başlıyor. Ellerinde boy boy ve renk renk uçurtmalar… Anneleri, babaları ve kardeşler, ablalar, abiler yanlarında… Nine ve dedeler de az değil. Kundakta bebeği ile gelen aileler bile az değil. Bu kent bu şenliği sevmiş, dahası sahiplenmiş. Köylerden, kasabalardan gelenler var. Abartı olmasın diye fısıltıyla yazıyorum. Komşu illerden gelenler bile var, deniyor.
Stantlarda yazarlar, şairler var. Öğretmen Mehmet Türkçelik, Denizden Gelenler, Elimizden Gelenler Atölyesi kuruyor. Ağaç dallarından objeler, heykeller yapan hünerli eller faaliyete başladı bile. Uygur Orhan ve Gizem Canlı heykel atölyesi etkinliği yapıyor. Yıllarca Çaycuma’da Milli Eğitimde yönetici olarak görev yapan Seyfettin Ceylan stantta… Bu bölgenin tarihi ve kültürü konusunda kitaplaştırdığı yapıtlarını imzalıyor. Her standın başında onlarca öğrenci, yanlarında aileleri. Diğer yanda saat bire yaklaşırken uçurtma heyecanı…
Saat onda oturduğum masadan kalkıp yürümeye bile fırsat olmuyor. Her yaştan çocuklara kitap imzalıyor, sohbet ediyorum. Öyle ki anne kucağında daha yaşını almamış bebekler bile karşımda… Çocukların bir elinde kitap diğer elinde dondurma, başlarında şapka. Eğitim Sen’in çocuklara armağanı.
Filyos Irmağı kıyısında Serkan Asker mutlaka “boş çuval dik durmaz” metaforunu söylüyordur. Ama ne hikmetse bu muhteşem uçurtma şenliğinden ve kitap imzalayan yazarlardan, dağıtılan kitaplardan söz etmiyor. Bunu sonradan öğreniyoruz. Ben çocuklara kitap imzalıyorum. Yüzlerce kitap. Seyfettin Öğretmenim bölgeyi anlatan kitaplarını imzalıyor. Uygur heykel atölyesinden başını kaldırdığında birkaç şiir kitabını imzalamaya fırsat buluyor, okurlarına.
Koca alan insan renkleriyle doluyor saat bire doğru. Her yaştan insan alanda, çocuklar heyecanlı… Ama hava sıcak ve rüzgâr yok. Yüzler endişeli. Herkesin gözü havada ve İsmet Öğretmende. O biraz gergin… O kadar alana yetişmeye çalışıyor. Soruyorlar rast gelenler İsmet öğretmene; “Hocam rüzgâr…?” “Merak etmeyin birden sonra esecek! Meteoroloji görevlisi öyle dedi. Esecek siz hazırlıklarınızı yapın.” diye rahatlatmaya çalışıyor.
Saat bir gibi güneş yoruldu. Bulutların gölgesinde dinleniyor. Rüzgâr belirdi boğazdan. Uçurtmalar nazlana nazlana mavi gökte salınmaya başladı. Karşımızda müthiş bir manzara… Yeşilin yorulmamış tonunda yamaçlar. Mavi bir gökyüzü, beyaz bulutlar. Bulutlara kardeşlik etmeye çalışan yüzlerce uçurtma. Renk renk mavi gökte, bulutların gölgesinde uçurtmalar… Aynı anda gökte yüzlerce uçurtma ve uçurtmayla çarpan minik yürekler… En yükseğe uçan uçurtmanın sahibi kendisi olması için çabalıyor. Madalyasını alıp ertesi gün okulda arkadaşlarına gösterecek… Bazı anne ve babalar çocuktan daha heyecanlı yüzlerinden, hareketlerinden anlaşılıyor. Tüm alanda hakemler yayılmış. Belirledikleri ölçütlere göre uçurtmaları değerlendiriyorlar.
Masal Kahramanım Çocuk Grubundan İbrahim, Esra, Burak ve Anıl Yusuf öğretmenler şenlik alanında çocuk şarkıları konseri veriyor, Fahri Bozbaş ve Bingül Öz çocuklarla drama ve oyun etkinliği gerçekleştiriyor. Uçurtma şenliği büyüyerek devam ediyor. Kentin kalbi sanki bu yarışma alanında atıyor. Alan dışında arabaları park etme sorunu yaşanıyor. Tüm Çaycumalılar burada…
Törende yarışmaya katılan her öğrenciye madalya veriliyor bugünün anısına. Dereceye girip ödül alanlara madalya ve kitap armağan ediliyor. Tören alanında izliyorum. Çocuklar mutlu, aileleri mutlu, şenliğin mutfağında koşturanlar da en az çocuklar kadar mutlu… İsmet Öğretmenin mutluluğunu ölçecek bir alet mümkün değil. Rahatlamış görünüyor. Bu etkinliğin yükünün önemli bir bölümünü sırtladığı için kendisine Çaycumalılar ve Eğitim Sen minnettar olmalı…
Şenliğin heyecanının hiç dinmemesini diliyorum. Bir etkinliğin bir kentin ruhuna yansıdığını görmek güzel şey! Dahası o güne kadar Eğitim Sen adını bilmeyen, yolları çakışmayan binlerce ailenin evine bir şekilde sendikanın logosu girdi. Şapka ile, armağan kitap ile, şenliği düzenleyenler adı olarak… Darısı diğer etkinliklere…"