Cemaat kelimesi kök anlamı C,M,A kökünden gelmektedir. En küçük anlamına göre cemaat, insanların bir gaye için bir araya gelmesi demektedir. “Cami”, “cuma” bu kökten gelmiş “cem olmak”, “cumhur”, “cumhurbaşkanı v.s kelimeler de buradan türetilmiştir.Cemaat toplumun en küçük bir şubesidir.  Sivil toplum örgütlerinin görevi devletin ulaşamadığı konularda vatandaşlara ulaşıp onlarla kaynaşmaktır. Hemen hemen bütün örgütlü yapılar içerisinde bireylerin varlığı görülmemektedir. Toplumumuzda dini referans noktasına koyan siyasi partilerden tutun da, sivil toplum örgütlerine, en büyük cemaatlerden en küçük tarikatlara ve camii cemaatlerimize kadar cemaat anlayışımız yanlış temellere oturtulmuştur. Bugün cemaat dendiğinde büyük isimler altında duran ya da büyütülmüş liderlerin etrafında duran insanlar akla gelmektedir. Aslında cemaatin ya da liderinin büyüklüğü değil de yetiştirdiği kişiler ön planda olmalı, yani cemaat kişiler yetiştirmelidir. Cemaat, içerisine giren insanlarını eğitip öğretmelidir. Eğer cemaatte insanları yetişmiyorsa o zaman orada bir sorun var demektir.  Ya cemaatin ismine çalışılmakta ya da cemaat liderinin ismini büyütmeye uğraşılmaktadır. Şayet durum bunun gibiyse o zaman cemaat olan insanların parasından, malından, kalabalığından istifade ederek cemaatın lideri büyümektedir. Orada küçük gözükse dahi bir sömürü düzeni kurulmuş demektir.

 

Kapitalist sistemi büyüten iki toplumsal katman bulunuyor. Birisi işçi sınıfı, diğeriyse militarist güçler, yani askeriye… Kapitalistler günümüzün putu olan paraya hükmetmek için bu iki güce büyük gereksinim duyuyor. İşçileri çalıştırıyor,  hakkını vermiyor. Ucuza kapatıp emeğini çaldığı alın terinin yarattığı artık değere el koyarak sermayesini çoğaltıyor. Militarist güçlerse dünyada savaş çıkararak silah ihtiyacını sürekli tırmandırıyor. Kapitalistler bol bol silah satıp,  üniformalı yoksulların canlarını, kanlarını sermayesine katarak büyüyor.

 

Cemaat aksine tam tersi olmalıdır, cemaat kişilikleri yetiştirmeli ve büyütmelidir. Asıl olan da budur o zaman kişilikler yetişir cemaat ve liderler değil. Nasıl ki okulun yada hocanın ismi büyütülmeyip okulda okuyan talebeler büyütülüyorsa cemaat anlayışı da bu şekilde olmalıdır. Yani araçları büyütmek değil asıl amaç olanın büyütülmesidir.  Yani okulun ismi ve hocanın adı değil okulda okuyan kişiler büyümeli ve kişilik sahibi olması gibi. Hatta hocaları İnsanlardan hiçbir bir bilgi saklamamalıdır, onlara tüm bildiklerini ulaştırmalıdır. Hatta hoca hiçbir şekilde cemaati çarpacak bir bilgiyi saklamayıp onlara dağıtarak infak etmelidir.Eğer onları çarpaçak bir bilgiyi kendinde saklarsa yine zaman içerisinde  onları korkutaçak tekrar ayni duzene dönülecektir. Talebeler nasıl okulun veya hocanın konumunu alıp devamlı onları med ederek onları büyütmüyorsa cemaat de ismini yada liderini büyütmek için kişileri harcamayacaktır.Cemaat asıl maksadı insanları yetişip topluma kaliteli kişiler  yetiştirmelidir.

 

Her bir bireyin saat gibi çalışan sistem içerisinde bir anlam ifade etmesi gerekirken, ne yazık ki değirmende öğütülen buğday mesabesindedir. Bu yapılanmaların tersine dönmesi yüzünden cemaatlerdeki liderler soru sorulamaz, eleştirilemez ve dokunulamaz adamlar haline gelmiştir. Bazen koca bir örgütlü yapı, üyelerinin kaderini tek bir liderinin eline verebilmektedir. Ve sadece bu alanlara tepedekiler müdahale edebilirler. Bu geleneksel yapılar içerisinde bir diğer problem de tepedekilerin ellerinde, üyelerin bilmelerini istemedikleri, sakladıkları kendilerine has bilgileri vardır.  Hitap ettikleri her bir kişinin kendileri gibi olmasına çalışmaları gerekirken, sürekli akıl verme ve yönlendirmelerle kişileri kendilerine bağımlı hale getirip kendi konumlarını sağlama almaktadırlar.

 

Çölün yağmurları yiyip bitirdiği gibi yanlış cemaat de kişilerin benliklerini yok edip bitirmektedir.

 İnsanlar “ben” olmadan “biz” olamaz,  “biz “olmadan da bir “cemaat toplumu” olamaz. Toplum olmadan da millet olamaz. Bunlar değişmez bir insanlık yasasıdır.  “Bakın Allah rızık bakımından kiminizi kiminizden zengin kıldı. Oysa zenginler mallarını arada fark kalmaz eşit hale geliriz diye yanındakilerle paylaşmıyorlar. Allahın nimetini mi inkar ediyor bunlar”. (Nahl 71)   

Demek ki her türlü örgütlü yapılarda ve toplum içerisinde insanlar ‘ben’ olma özelliklerini kaybetmeden var olacaklar. Hiç kimse de bir başkasının ‘ben’liğini ortadan kaldıracak, onu küçültecek bir tavır ve davranış içerisine girmeyecek. Ancak bu şekilde bir bütünün parçaları olarak anlamlı bir toplum meydana getirilebilir. İnsanlar ancak bu şekilde büyük bir aile olabilirler. Kuran bilinçsiz, kişiliksiz ve hedefsiz toplumlara cemaat değil sürü toplum demektedir. “Ey inananlar! Raina (bize çobanlık et) demeyin; unzurna (bizi gözet) deyin ve dinleyin. İnkarcılar için acı bir azap var.”  (Bakara 104)