35 yıldır basında, TV’ler de yan yana yatırılmış, bazılarının kulağı kesilmiş, bazıları Toma’ların arkalarına bağlanıp sürüklenmiş, bazıları soyulup çırılçıplak teşhir edilmiş cenazeler operasyonun başarısı olarak gösterildi-gösteriliyor. Bu tarafta, bayrağa sarılmış tabutlar içinde Asker-Polis cenazeleri.
Kaybettiklerimiz bu toprakların birbiriyle savaştırılan çocukları. Birine ağlamak öbürüne sevinmek için insanlıktan nasipsiz olmak lazım. Nedense “Solfobik” ‘ler kendi saflarında olmayanları; hep düşman-öteki sayıp devletin memuru gibi saldırıyorlar. Devleti yönetenlerde daha rahat yönetmek için yıllardır kendilerinden olmayanları ötekileştirme çabasından hiç vazgeçmedi, 
Hükümetin başlattığı ve adına “Operasyon” dediği bu sancılı dönem zamanla geçecek ama son bulmayacak. Otuz beş yıllık bir zaman diliminde her iki tarafta yükselen milliyetçi-şoven duyguların sönümlemesi zaman alacak.
Emperyalizmin Balkanlar ve Kafkaslarda uyguladığı halkların birbirini boğazlatma politikası Anadolu’da tutmadı.
Anadolu halkının bu duruşu, emperyalist küresel sermayenin istikrarlı bölge oluşturma yönünde şimdilik mecburen geri çark etmesini sağladı.
Öldürmek çözüm olsaydı 40 lı yılların başında Dersim’de (Tunceli) çocuk, kadın, yaşlı genç binlerce Kürt katledildiğinde sorunlar bu güne taşınmazdı.
Hükümet, AB’nin istemi ve uluslararası sermayenin yatırım yapacağı bölgelerde istikrar istemesi sonucu, beğenilir veya beğenilmez bu istikrar ortamını sağlamak için  “Demokratik açılım” politikasıyla çatışmaları sona erdirmek istiyordu, bu barış süreci sırf Tayip Erdoğan’ın “Başkanlık” egosu nedeniyle kısa sürdü..
A.Öcalan yargılanma öncesi; sömürgecilik, ulusal kurtuluşçuluk, ayrılma, uluslaşmayı bağımsız devlet kuruluşlarıyla tamamlama Tezleri’ni savunuyordu. AB ye gidişi sonrası ve Türkiye’ye getirildikten sonra ve yargılanma döneminde bu tezleri yerine “Demokratik Cumhuriyet” ve ardından “ Devletsiz Demokratik Konfederalizm” tezlerini savundu. Demokratik Cumhuriyeti; “… Tam demokrasinin her zaman halkları, gurupları, hatta sınıfları azami yarar seviyesinde tutan biricik rejim olduğu üstünlüğüyle kanıtlanmıştır (1).” diye tanımlayan, A.Öcalan’ın bu tezleri ilk savunmasından bu yana 15 yıl geçti. Tarihte 50 yıllık bir zaman dilimi olayların gelişimine göre bazen fazla değildir, bazen ise bir günlük bir zaman aralığı tarihin akışını birden değiştirir. Yaşadığımız süreçte böyle. Tüm kesimlerin ikna olması için zaman gerekli. Bu zaman dilimi içinde silahların tümden susacağını da kimse beklemesin.   
 
KAYNAK:
                1-A.Öcalan. Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru. Cilt II.                  
28.Eylül. 2001. tarihinde İmralı’da kaleme alıp Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne verdiği savunma. Mem Yayınları. İstanbul -2001. sayfa 125-126