Mehmet Güler'in "İPLERİNİ KOPARAN UÇURTMALAR" başlıklı yazısı ve "UÇURTMAM BULUTLARDAN YÜCE" başlıklı şiiri şu şekilde;

"

Çaycuma Uçurtma Şenliği’nden yeni döndüm. 18. kutlamaydı bu. Yanlış

duymadınız, on sekizinci şenlik. Dile kolay…

Silahla kendini vurarak canına kıydı! Silahla kendini vurarak canına kıydı!

Zaman ne çabuk da geçiyor. Yazar olarak bir kez daha davet edilmiştim. Yıllar
öncesinde de coşkuluydu. Bu coşkuyu şimdilerde daha da büyütmüş. Etkinlikleri çoğaltmış. Eğitim
Sen’in Çaycuma Belediyesiyle birlikte öncülük ettiği bu etkinliğe, her yaştan Çaycumalılar severek
katılıyorlar. Yetmiyor, çevre illerden, ilçelerden, kasabalardan, köylerden de büyük katılımlar
oluyor. Şenliği daha yakından izleyip katkılarda bulununca şu kanıya vardım: Bir ilçede bu denli
etkili olan, on sekiz yıla kol atan bu kültürel etkinliği önce Türkiye’ye, sonra da tüm dünyaya
duyurulması gerektiğine inanmaya başladım. Dünya ölçeğinde duyurulacaklar arasında UNESCO
başta gelebilir. Katılım belgesi alınarak daha kurumsal, daha evrensel hale getirilebilir…
OYUN VE EĞLENCENİN ÖTESİNDE
Uçurtma yapmak, şenlik düzenlemek kadim kültürlerden birisidir. Şoven,
dindarlık, günah gibi korkular içermez. Bu şenliklerin öznesi çocuklar olmakla birlikte, babalar,
dedeler, anne ve nineler de yabana atılmamalı. Çaycuma Eğitim Sen Temsilciliği bu şenliği
günübirlik eğlence olmaktan çıkarmış, kurumsal bir şenliğe, eğitim ve yaratma etkinliğine
dönüştürmüş. Uçurtmaların yanında neler yok ki. Yazar etkinlikleri, şarkıcılar, tiyatro gösterileri,
karikatür çalışmaları, yontu atölyeleri, seramik yapımları, say say bitmiyor. Her etkinlik kendi
alanında olağanüstü güzellikler ve yaratıcılıklar taşıyor…

Bütünün şekillenmesinde küçük gibi gözüken ayrıntılar çok önemlidir. Örnek vermek
gerekirse, uçurtmaları uçuran rüzgârlar olduğu kadar, uçurtmaların kuyruklarıdırlar da. Temel
özneleridir. Çok önemli gözükmeyen kuyrukları olmazsa uçurtmalar yerden kalkmazlar,
kalkamazlar. Ayrıntıları görmezlikten gelmek, bilime, fizik yasalarına ters düşmektir. Uçurtma
yapan, onu havalandıran her çocuk, bilim kurallarını farkında olmadan yerine getirir. Bu durum
yadsınacak küçümsenecek bir durum değildir. İşte bu yüzden uçurtma uçurmak, sıradan bir oyun,
eğlence değildir. Tüm yaratıcıkların eğlenceye dönüştürülmüş halidir. Uçurtmasıyla yerçekimi
yasalarını yenen bir çocuk, objeleri farklı yönleriyle, boyutlarıyla tanır. Ayrıntının ve öz benliğinin
ne olduğunu anlar, öğrenir. Doğayı bozmadan onun yanında, gerekirse karşısında olabileceğini,
ona kafa tutabileceğini öğrenir. Bu durum uçurtma uçuranı bilinçlendirirken özgürleştirir de.
Kendisi uçmadığı, uçamadığı halde doğayı bozmadan, doğa yasasının ötelerine aklıyla
ulaşabileceğini, bunu başkalarıyla paylaşabileceğini kavramasına yardımcı olur.
Eğitim Sen, ne yaptığının bilincindedir. Eğitim ve öğretim uğraşısını dört duvarla
sınırlamıyor. Bu görevini eğlence boyutunda dışarıya, kitlelere, günlük yaşantılara taşıyor.
Öğretmenin çağdaş, ekonomik sorunları yanında, çocukların, öğrencilerin okul dışında, doğayla
birlikte eğitileceklerini en iyi biçimde görüyor. Bu uğraşıyı en insancıl boyutta bilerek
gerçekleştiriyor. Kısacası eğitimin bu özgün durumunu eğlenceli, bilimsel, kitlesel boyutlara
taşıyarak yeni bir farkındalık yaratıyor. Sendikanın bu alandaki başarısını çok önemserken,
Çaycuma Belediyesinin emek verenlerini de yürekten kutluyorum…

UÇURTMA ÖZGÜRLÜKTÜR

Bir kez daha gördüm ki, uçurtma şenliklerinin üç temel öznesi var. Bunların birincisi
gökyüzü, ikincisi çocuklar, üçüncüsü uçurtmalardır. Yaratıcılık ve özgürlük içeren uçurtma eylemi
üç özneyle birlikte örülür ve kuvvetlenir.

Her şeyden önce mavi gökyüzü büyük bir sonsuzluktur. Güneşiyle, bulutuyla,
rüzgârıyla evrenin gücünü, büyüklüğünü, sınırsızlığını düşündürür bizlere. Çocuklar havalanan
uçurtmalarına bakarlarken, bu sınırsız gökyüzüne de bilinçli olarak bakmaları gerekir. Bakmak da
yetmez, onu içlerine çekmeliler, gökyüzüyle dolmalılar. Evlerine giderken mavi, sonsuz, ışık dolu
kocaman bir gökyüzünü de beraberlerinde evlerine götürmeliler.
İkinci özne çocuklardır. Yüzlerce, binlerce çocuk uçurtmalarıyla birlikte rüzgâra karşı
koşarken bir direncin, yaratıcılığın, rekabetin de habercisidirler. O anda yeni şeyleri
öğretmenlerinden değil, doğadan öğrenmektedirler. Uçurtmalarıyla yer çekimini yenerken, yok
ederken yeni bir güç kazanmışlardır. Kendilerine karşı özgüvenleri artmış, tazelenmiştir. Doğanın
da bir öğretmen, öğretici olduğuna inanmışlardır. En çok kendi güçlerine, yaratıcılıklarına…
Bu şenliğin üçüncü öznesi uçurtmalardır. En iyi uçanların dengelerinin, ölçülerinin
en doğru kullanılanlar olduklarını anlamışlardır. Renkleri, püskülleri, süsleri ve her türlü
güzellikleri kararan içlerine yeni renkler katmıştır. Tüm bunlar hoş sürprizlerin birer simgesi
olmuşlardır. Hiçbir renk sıradan bir renk değildir. Hiçbir kâğıt yabana atılamaz. Hiçbir ölçü
dengesiz kullanılamaz; israf edilemez, eksik bırakılamaz. Hiçbir çıta burada ağaç sayılamaz. Hiçbir
ip işlevsiz kullanılamaz. Görevleri ve tanımları değişmiştir. İşte bu dengeler bütününün yeni adı
uçurtmadır.
SONUÇ
Çaycuma’daki Eğitim Sen’li öğretmenler, 18 yıllık deneyimleriyle sıradan bir şenlik
yaratmamışlardır. İçeriği öz be öz eğitim olan özgün bir şenlik zinciri oluşturmuşlardır. Uçurtma
şenliğinin sıradan bir eğlence olmadığını kanıtlanmışlardır.
Bir kez daha altını çiziyorum; bu şenliğe, eğitime ulusal anlamda destekler bulunmalı.
Etkileri ulusal, uluslararası boyutlara taşınmalı. Unutmayalım ki ulusları kurtaracaklar olanlar
özgür, yükseklerden uçan, yepyeni özgünlükler yaratan çocuklarımız, gençlerimiz olacaklardır.
Sevgili çocuklar, gençler, hep güzelliklere açın uçurtmalarınızı, hep umuda koşun.
Atamızın dediği gibi gelecek göklerdedir. Unutmayın, sizlerin yapacağınız başarıları ve güzellikleri
yalnız yeryüzü beklemiyor, gökyüzü de bekliyor…
ŞİİR

UÇURTMAM BULUTLARDAN YÜCE
Uçurtmam mor, pembe
Sevdalı çocuklar gibi ışığa renge
Sadece uçmuyor o
Her uçuranın gönlünü
Pembe, mor renklere boyuyor
Uçtuğunda evler, apartmanlar cüce
Uçurtmam hepsinden yüce

Benimki de sarı, yeşil bir uçurtma

Çiçeklerden, çayırlardan alıyor rengini
Gökyüzündeyken hep yeryüzünü selamlıyor
Gün yetmiyor ona
Şimdi zaman gece
Uçurtmam zamandan da yüce

Mavi, kahverengi bir uçurtma benimki de
Yükseliyor
Yükseliyor
Az gelmiş gibi rengi
Bir de gökyüzünün mavisine bulaşıyor
En çok rüzgârları, fırtınaları seviyor
Rüzgâr, fırtına ne ki küçük birer hece
Uçurtmam onlardan yüce

Kırmızı, beyaz bir uçurtma benimki de
Her gören onu Türk bayrağı sanıyor
Alı al
Akı ak
İpi kısa gelmiş olmalı ki
Dar gelince gökyüzü
Koparıverdi ipini
Yükseldi de yükseldi
Şimdi aşağıdaki dağlar ece
Uçurtmam dağlardan da yüce

Bilir misiniz?
Çocuklar da birer uçurtmadırlar
Hem de şimdiden geleceğe
Görünmez kanatlarıyla uçarlar

Yolları inişli, çıkışlı, düzce
Gerçek umudumuz onlar, özce

Mehmet GÜLER"

HABER MERKEZİ

Editör: Bilge ÖZKUL