Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesinden yapılan açıklamada; “17 Mayıs 2010 Pazartesi günü Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessese Müdürlüğü içinde bulunan "Karadon Yeni Kuyu"da -540 kotunda meydana gelen ve aralarında 2 maden mühendisinin de bulunduğu 30 maden emekçisinin hayatını kaybetmesine neden olan büyük bir facia yaşanmıştır. Bu kazada (!) hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, ailelerine, yakınlarına ve ülkemize tekrar baş sağlığı diliyoruz.
Karadon Yeni Kuyu -540 kotundaki hazırlık galerisinde meydana gelen faciada söz konusu galerinin sürülmesi (açılması) işi, alt işveren (yüklenici firma) tarafından yürütülmüştür. Grizu (metan gazı + hava karışımı) patlaması sonucu oluşan yüksek sıcaklık, karbon monoksit gazı (çok zehirleyici) ve darbe etkisi ölümlere neden olmuştur. Ocaktaki işçiler genellikle çevre köylerden sağlanmakta sendikasız ve düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır.
Bu olay, Türkiye’de işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda süregelen ihmaller zincirinin bir halkası olarak tarihe geçmiştir. Facia sonrası yetkililer tarafından kamuoyuna yapılan açıklamalar, ihmallerin ne kadar derin ve sistematik olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Karadon faciası, "doğal bir felaket" ya da "kader" değildir. Aksine, önlenebilir bir iş kazasıdır. Türkiye’de sıkça rastlanan "kader" söylemi, sorumluluğun üstünü örtmeye yönelik bir kaçış noktası haline gelmiştir. Oysa maden ocakları gibi yüksek risk içeren çalışma alanlarında, en küçük bir ihmalin dahi ölümcül sonuçlar doğurabileceği bilinen bir gerçektir.
Kazadan sonra yapılan incelemelerde, grizu patlamasına yol açan temel nedenin, havalandırma sisteminden kaynaklandığı ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra, gaz ölçüm sistemlerinin yetersizliği ve riskli bölgelerde yapılan denetimsiz çalışmalar da faciaya zemin hazırlamıştır. İşçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin yetersizliği, sadece Karadon’da değil, Türkiye'nin dört bir yanındaki madenlerde ortak bir sorundur.
Bir diğer nokta ise denetim mekanizmalarının zayıflığıdır. Türkiye’de kamu kurumları ve özel sektör işbirliğiyle yürütülen madencilik faaliyetlerinde, denetimlerin göstermelik olduğu, birçok raporun masa başında hazırlandığı defalarca ortaya çıkmıştır. Denetimsizlik, işverenleri sorumsuzluğa teşvik ederken, işçileri ölümle burun buruna getirmektedir.
Ayrıca kazadan sonra yetkililerin açıklamaları, toplumun acısını paylaşmaktan çok uzak ve sorumluluktan kaçan bir nitelikte olmuştur. Yeterli saydamlık sağlanmamış, kamuoyuna net ve samimi bilgi verilmemiştir. Ailelerin, toplumun ve kamuoyunun güvenini sarsan bu iletişim eksikliği, iktidarın vatandaşına karşı duyduğu sorumluluğu sorgulatır hale getirmiştir.
Sonuç olarak Karadon maden faciası, sadece 30 işçinin yaşamını yitirdiği bir kaza değil; asıl işin bölünerek taşerona verilmesi sonucu işçi haklarının, güvenli çalışma koşullarının ve kamusal denetimin ne kadar zayıf olduğunu gösteren acı bir ders niteliğindedir. Bu ve benzeri faciaların bir daha yaşanmaması için bilinçli yönetim, etkin denetim ve önleyici politika anlayışı ile iş güvenliğini önceleyen bir çalışma kültürü oluşturulmalıdır. Aksi halde Karadonlar, Soma’lar, Ermenekler olmaya devam edecektir. Faciada hayatını kaybedenleri tekrar saygıyla anarken yakınlarına ve ülkemize başsağlığı diliyoruz” denildi.