Yerel gazetelerin siyasete boğulduğu şu günlerde, farkında olmadan galiba biz de aynı girdaba giriyoruz…

Beş yılda bir yapılması nedeniyle muhakkak ki, yerel seçimler hepimiz için büyük önem arz ediyor… Aday adayları yerel basında yer bulabilmek için her yolu deniyor…

Gazeteciler olarak, tüm bu koşuşturmacada, ister istemez kentin arka sokaklarında, varoşlarda devam eden yaşamdan kopuyoruz…Olayların perde arkasına, devlet eliyle yapılan ihmallere bazen seyirci kalabiliyoruz…

Dün sabah haber toplantısı saatinde ofise gelen orta yaşlı bir bayan ve anlattığı hikayeden sonra…

“Ne bu telaş… Nereye koşuyoruz?” dedim kendi kendime…

Gazeteci Harun Ersoy’dan sonra gazeteci ağabeyimiz Çetin Sezgin’in de ciddi bir sağlık problemi yaşamış olması da, içsel dünyamdaki hesaplaşmada etkili olmuştur şüphesiz…

Bir kadının eşi için gerektiğinde neler yapabileceğinin canlı örneğiydi Naile Hanım’ın hikayesi… Çantasından çıkardığı vesikalık fotoğrafı görünce tanıdım “Simitçi Ali”yi…

Ali ağabey, Doğan Haber Ajansı Büro Şefi olarak görev yaptığım yıllarda her sabah ofise gelir kapıdan içeriye başını uzatarak “Taze simiiit” diye bağırırdı… Çalışkan ve mülayim bir kişiliğe sahip olduğu için karnınız aç olmasa da bir simit almak ihtiyacı duyardınız…

Yine o sabahlardan birinde parmaklarının ucunda yürüyerek içeri giren simitçi Ali, milyonda bir rastlanan “24 saat ağlama” hastalığa yakalanan küçük kızının sağlığına kavuşması için haber yapmamı istedi kısık bir sesle…

Sahiden de yanlış tedavi kurbanı olan küçük kız, 24 saat uyumadan gece gündüz ağlıyordu… Yaptığımız haber, ulusal gazete ve televizyonlarda çıkmıştı çıkmasına ama simitçi Ali ve eşinin derdine çare olamamıştık…

Çok geçmeden kızıyla ilgili acı haberi yine Ali Ağabey’den öğrendim…

Epeydir görmüyordum simitçi Ali’yi…

Allah Allah! Aslında sepetindeki simitleri bitirmek için girmedik pasaj, gitmedik sokak bırakmazdı simitçi Ali… Eminim bu satırları okuyup resmini gördüğünüzde sizde tanıyacaksınız Ali Ağabey’i…

“Kalbinin temizliği yüzüne vurmuş” derler ya öyle bir adamdı simitçi Ali…

Dün gazeteye gelen eşi vesikalık fotoğrafını çantasından çıkarıp, başından geçenleri çaresizce anlattığında bir şeyler yapmam gerektiğine karar verdim… Kızını kurtaramamaıştık ama belki Ali Ağabey’in ışığı olabilirdik…

Hikayenin özeti şu:

Göz tansiyonu şikayetiyle devlet hastanesi ve üniversite hastanelerinde kapı kapı dolaşan simitçi Ali, yakın zamanda bir gözünü kaybetti. Diğeri de büyük risk altında… Devlet hastanesine güvenleri kalmadığı için tavsiye üzerine eşini Bursa’da özel bir hastaneye götüren Naile hanım,14 bin liralık bir ameliyat masrafı çıkınca gerisin geriye Zonguldak’a dönmüş. Bankadan ancak 5 bin lira kredi çeken çaresiz kadın, ameliyatın acilen yapılabilmesi için geri kalan parayı bulabilmek umuduyla tavsiye üzerine Halkın Sesi’ne gelir…

Şimdi…

İçinizi karartmak istemezdim ama, hep birlikte bir şeyler yapmamız lazım… Haberi internet sitemize koyup duyarlı okurlarımızdan destek istedik… Ali Ağabey’in eşinin telefon numarasını da yayınladık. Kendisi de kimsenin aklına bir olumsuzluk gelmemesi için bu çağrıya yanıt vermek isteyen yurttaşlarımızın direk hastane ile bağlantıya geçebileceğini söyledi…

Sevgili okurlar… Şüphesiz yaşam koşulları ortada… Hepimizin ayrı ayrı dertleri var… Ama dünyada iyi insanlar da var… Ekonomik durumu iyi olan okurlarımız lütfen biraz empati yapıp şu işe bir el atsa nasıl olur?

Sevdiklerinizi, tabiatı, ışığı bir daha göremeyecek olmak kim bilir nasıl bir duygudur?

Lütfen gözlerinizi kapatıp karanlığı hissedin!

Ve lütfen şimdi bir şeyler yapın!