ÖZEL HABER / Cevdet ALBAY
3 Ağustos Pazar (2025) Sıcak bir gün, öğleden sonra serin havada motosikletler ile yola çıktık. Türk Telekom’da uzun yıllar çalıştıktan sonra emekli olan Sedat Ilgın arkadaşla yola çıktık. Sedat Ilgın arkadaşım gideceğimiz köyleri tanıyan biri. Zonguldak’ın Çaycuma ilçesine bağlı köyleri gezip görmek için yola çıktık. 50 yılı aşkın bir süre yurtdışında yaşadım, köy hayatım küçük yaşlarda olduğundan köylerimizdeki yaşam koşullarını merak ettiğim için köy köy mahalle mahalle gezdik, gördük. Gittiğimiz her köydeki kahvehanelerde oturduk, köylülerle tanıştık, sohbet ettik, çaylarımızı yudumladık.
Çaycuma’dan çıktım, geçtiğimiz ilk köy Kerimler oldu. Köye varmadan orman ağaçlarının kesim yapıldığı arazinin yanından geçerken yüzlerce ağacın kesim yapılarak istiflendiğini gördüm.
Eskiden ormanları koruyan ve sahiplenen köylülerdi. Mevcut iktidar yasa değişikliği ile ormanların sahibi oldu. Köylünün ağaç kesmesine yasak getirince, kesim yapılan ormanlardan ağaçlar vatandaşa para karşılığı ile verilmekte. Kesim işi müteahhitler aracılığı ile yapılmasına karar verildi. Köylerde doğal gaz yok, kışın ısınmak için köylü ihtiyacını ücret ödeyerek karşılamak zorunda bırakıldı. Dar gelirli köylümüz sobada yakmak için ihtiyacı olan odunu alabilmek için sıkıntılarla karşı karşıya kaldı. Mevcut İktidar Ormanları koruma mevzuatında çok defa değişiklikler yaparak köylüye adeta ambargo koymuş.
Ormanlar ile ilgili çıkarılan çok sayıda maddelerden birinde şu yasaklar var.
III. Ormanların muhafazası:
Madde 14 – Devlet ormanlarında:
A) Yetişmiş veya yetiştirilmiş fidanları kesmek, sökmek, ekim sahalarını bozmak, yaş ağaçları boğmak, yaralamak, tepelerini veya dallarını kesmek veya koparmak veya ağaçlardan yalamuk, pedavra hartama çıkarmak;
B) Dikili yaş veya kuru ağaçları kesmek veya bunları kökünden sökmek veya bunlardan kabuk veya çıra veya katran veya sakız çıkarmak, yatık veya devrik ağaçları kesmek veya götürmek, kök sökmek, kömür yapmak;
C) (Değişik : 3/11/1988 - 3493/1 md) Palamut, ıhlamur çiçeği, her çeşit orman örtüsü, mazı kozalağı tıbbi ve sınai nebatları veya orman tohumlarını toplayıp götürmek;
D) (Ek : 3/11/1988 - 3493/1 md.) Ormanlardaki göl, gölet, baraj ve derelerde dinamit atmak veya zehir bırakmak suretiyle avlanmak;
E) (Ek : 3/11/1988 - 3493/1 md) Ticaret amacıyla olmaksızın kendi ihtiyacı için toprak, kum ve çakıl çıkarmak;
F) (Ek:23/3/2023-7442/9 md.) Nakil vasıtaları ile ormanlara yıkıntı veya inşaat atığı atmak ya da hafriyat veya çöp dökmek;
Yasaktır.
Orman Muhafazasının 14. Maddesi F şıkkında “ Nakil vasıtaları ile ormanlara yıkıntı veya inşaat atığı atmak ya da hafriyat veya çöp dökmek Yasaktır.”
Ne yazık ki; o yasaklar köylerde oturanlar dikkate almamış, yol boylarında çöp atıkları dökülmüş, bir kıvılcım ile yangın çıkma ihtimali yüksek. Kağıt parçaları kuru ot ve ağaç yaprakları, cam ve plastik atıklar mevcut. Bu konuda köy muhtarlarına atıkların bertaraf edilmesi için uyarılmaları önemli olduğu gözlerden kaçmamalı.
Hacıbadi köyünde Hayati Karaoğlu’nun sahip olduğu kıraathanede tanıştığım Feridun Çubukçu adındaki genç çöp atıkları konusunda ilginç görüşünü dile getirdi.
Çubukçu; “Abi, köylünün çöp atma konusunda bilgisi yok. Ben karton çöpümü kışın soba yakmak biriktiriyorum. Bunun yanı sıra tavuk ve hayvan yiyeceği çöpleri çöpe taşımam. Örneğin; patates kabuklarını besi hayvanlarımıza veririz. İhtiyaç olmayan çöp elbette çöpe gider. Size başka bir atık çöp örneği vereyim. Adam evinde bakım onarım yaptırmış, eski tuvalet taşı yerine yenisini taktırmış. Eskisini olduğu gibi çöp konteyneri yanına bırakıyor. Buna benzer beton ve taş parçaları var. Neyin nereye harcanacağını bilmeyen vatandaşlar var. Bu konularda bilinçlendirme yok. Bunları yazarsan belki okuyanlar da bilinçlenir. İnşaat atıkları ve daha birçok çöp çeşitleri ile yol boyları atıklarla dolu. Köylerdeki çöp konteynerleri ayda bir İl Özel İdaresi’nce boşaltılır. Bazen zamanında gelmezler. Tabi bu zaman zarfında konteynerler dolup taşar. Bu durum sıcak havalarda mikrop yuvasına dönüşür, sineklerin üremesine yol açarak çevreyi sinekler basar. Köylerde ilaçlama yok. Hijyen açısından olumsuz sonuçlar ortaya koyar. Tuvalet taşına gelince, Ben olsam o eski tuvalet taşını parçalar bir yeri doldurmak için kullanırım. “ dedi. Çubukçu’nun anlattıkları ilginç geldi.
Gurbetçilere denk geldim.
Tatillerini Türkiye’de geçirmek için köylerine gelen gurbetçilere denk geldim. Onlara bazı sorular sordum. Almanya’ya giderek kazandıkları birikimlerini köylerde çok katlı binalar yaparak içinde oturamadıklarını söyleyenler var.
Ortaokulu birlikte okuduğumuz gurbetçi Recep Koz ile karşılaştım.
Koz, “ Köyde iki evimiz var.Yıllar önce buralardan ayrıldık, birikimlerimi köye ev yaparak harcadım. Üç katlı evde oturanım yok. Çocuklar Almanya’da iş güç sahibi oldu, evler boş duruyor. Onlar artık oraya yerleştiler. Köyünden gurbete çıkan birçok gurbetçi yanlış yatırım yaptığını yıllar sonra anladı ama iş işten geçti. Çaycuma ilçesinde ev yaptıran veya daire satın alanlar bu gün çok kârlı durumdalar. Köyümüzde aynı durumda olan sadece ben değilim, diğer köylerden birçok gurbetçinin ev kapıları kilitli, kepenkleri kapalı. Üçüncü nesil genç kuşak buralara gelip, binlerce lira harcadığımız evlerde oturmayacak. Zamanla evlerimiz atıl durumda kalacak. Şu bir gerçek; gençler yaşadıkları şehirlerde ev veya daire satın alarak bulundukları ülkeye yerleşiyor. Şu şartlarda Türkiye’de yaşamanın zor olduğunu onlar da anladı. Doğruyu söylemek gerekirse onlar için Türkiye tatil ülkesi konumunda ”
O eski Basat Köyü yok
Ortaokul çağlarında gidip gördüğüm Basat Köyü yolları asfaltlı. Rahat gidebildik. Köyün meydanına vardığımızda Kıraathane orta yaşlılarla karşılaştık. Nezaketli misafirperver insanlar. Birçoğu kim olduğumuzu merak ederek nereden geldiğimizi ve kim olduğumuz konusunda ilgilendiler. Basat Köyünü olumsuz yönde anlatırlardı. Oralarda yaşayanların birbirlerine karşı husumetli, geçimsiz olarak anlatırlardı. Ben de bir fırsatını bulup şimdiki durumunu öğrenmek için kafamdaki soruların cevabını alabilmek için fırsat kollarken birlikte gittiğimiz arkadaşım Sedat Ilgın’ı tanıyanlar çıktı. Masada koyu sohbetimiz oluştu. Türkiye Taş Kömürü İşletmesi’nden emekli olmuş yaşlı Ali Hamaratoğlu adında emekli dayı ile tanıştık, sorularımı sorma fırsatı buldum.
Ali dayı, “O eski Basat Köyü yok” diye başladı anlatmaya..
“ Bizim gençlik yıllarımızda buralarda geçimsizlikler yaşanmış. Köylüler arasında doğan husumetten cinayetler yaşanmış. Yıllar önce Koramanlar Köyü deresinde husumetten kaynaklı cinayet yaşanmış. Bizim köy aşağı ve yukarı Basat diye ayrılır. Aşağı kısımda bazı kişiler hırsızlık ve dolandırıcılıktan hüküm giyerek hapse mahkûm olmuşlar. Huzursuzluklar yaşanmış. Artık o eski Basat yok. Cinayetler işlenmiyor. İşleyenler cezalarını çektiler, artık huzur var. Madene inerken canımızı cebimize koyarak, TTK’da ağır şartlar altında çalıştık. O dönemlerde eve gelir tarlamızı işler, yorgun halde madene çalışmaya giderdik. Emekli olduk rahatladık “
Ali dayı ile sohbetimiz değişik konularda devam etti. Masamızda çaylarımızı yudumlarken gelenler oldu. Biraz gülüşmek için ona, eski evliliklerin nasıl yapıldığını sordum. Gülerek, “ eski evliliklerde eşler birbirlerini bile görmeden, beğenmeden gerçekleşirdi. Bu durumlar yaşandı. Günümüzde durum çok farklı. Köyde yeni yetişenler yarı çıplak, sosyete. Bizim zamanımız ile çok farklı”
Köylerde içme suyu sıkıntısı yaşanıyor
Muharremşah Köyüne vardığımızda lokanta Bahattin Özkuğum’un misafiri olduk. Lokanta önünde otururken dikkatimi yolun karşısındaki evin önünde eski ve küflü bir su tankerinden binanın üst katına uzanan su hortumu dikkatimi çekti.
Sordum, o hortum neyin nesi?
“ O tankerin içinde su var, kiremidin altındaki su deposuna su basılıyor” cevabını verdi. Köylerde kullanma suyu sıkıntısı çekildiği için vatandaş ihtiyacı olan suyunu tanker ile hallettiğini öğrendim. Çaycuma köylerinin bir çoğunda aynı durumun yaşandığı anlatılmakta. Köyün eski muhtarı Vasfi Yörübaş, “ benim dönemimde yapılan su deposu bile köyün suyunu karşılayamaz duruma geldi. Şebeke suyu yetmiyor, köylerimizde su sıkıntısı çekilmekte” diye söyledi.
Köyde ATATÜRK büstü..
Köyün ortasında Vasfi Yörübaş döneminde yaptırılan ATATÜRK büstü gözüme çarptı. Gidip baktım, büstte boya ve yazılar eksik. Yörübaş bu konuda;
“ Yeni muhtarımız çalışkan, genç ve aydın fikirli biri. Ben uzun süredir köye uğramadım, farkına vardığın bu durumu kendisine iletir gerekeni yapacağından kuşkum yok. İyi ki fark etmişsin, eksikler yerine getirilir, merak etme” sözünü verdi.
Köyleri dolaşma gezimiz Hacıbadi körüyünde Çubukçular Kıraathanesi ile son buldu. Kıraathane sahibi Hayati Karaoğlu’nun misafirperverliğine teşekkür ederiz. İmkan buldukça farklı köyleri de dolaşarak yazmaya devam edeceğim.