Bundan sonra Zonguldak’ta olan münferit olayları fotoğrafsız, değerlendireceğim
Yayla İlkokulunda meydana gelen bir olay var gündemde.
İddiaya göre; okulda bir öğretmen, sınıfta bir öğrencisine kağıt yediriyor. Çocuk bunu akşam babasına anlatıyor ve baba ertesi gün okula giderek müdüre çıkıyor. O sırada müdürün odasına giren öğretmene’’ ben de sana bunu yedireyim mi ?’’ diye sorunca ,aralarında kavga çıkıyor. İkisi de karakolda ifade vererek , bir birinden şikayetçi olmuyor. Çünkü ikisi de hatalı davrandığını biliyor.
Olay yerel basına yansıyor.
Bunun üzerine Zonguldak’taki bir öğretmen sendikası ‘’öğretmene şiddete hayır ‘’eylemi yapıyor.
Bu olayda bir sürü davranış hatası var. İhmal var. Görevi kötü kullanmak var. Mesleğine aykırı davranmak var. Öğretmene şiddet var, öğrenciye şiddet var . Ama bu olayda bir tek pedagog yok.
Bu olaya maruz kalan çocuk ömür boyu unutamayacağı bir travma yaşadı ama uzman birinden destek görmedi.
Velisi okula gitmek yerine polise şikayet etmeliydi , bunu tercih etmeyerek direk hesap sormaya gitti.
Bu olayda çocuğun beyanına ve sınıfta herkesin gözü önünde olmasına rağmen öğretmen açığa alınmadı Çocuğun ağzına bir kağıt sokarak yedirmeye çalışan birinin eğitimci olmaması gerek.
Bir de lafım sendikaya ; meslek kutsaldır ama kişiler kutsal değildir. Her meslekte olduğu gibi okullarda olmaması gereken görevliler var. Keşke yaptığınız protestoda sadece öğretmenlere şiddeti değil, çocuğa şiddeti de protesto etseydiniz. Şimdi siz bir öğrencinin kendisine uygulanacak her türlü baskı ,muamele ,tacizi ailesine anlatırsa ne olacağını göstermiş oldunuz.
Zonguldak’ın en prestijli olan bir okulda olanlara bakın.
Oysa; çocukların ders haricinde davranış bozuklukları varsa uzmanlar tarafından değerlendirilip ,durumuna göre aile yönlendirilmeliydi. Bu durumu organize etmek sadece okul idaresine ait olmamalı. Destek kurumlar olmalı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çocuk Dairesi devreye girmeliydi. Çocuğun davranışlarına göre gidecekleri bir yol bulunmalıydı. Batı da davranış bozuklukları olan çocuklar için faklı kategoride okullar var. Yoksa çocuğun ağzına kağıt tıkarak disiplin sağlamanın eğitim ile yakından uzaktan ilgisi yoktur.
Türkiye’deki şiddet ; sadece öğretmene, çocuğa , kadına diye ayrı ayrı değerlendirilmemeli.
Türkiye’deki şiddet toplumsal bir hastalıktır. Bu hastalık güçlünün güçsüze uyguladığı bir eğilimden kaynaklanır.
Yani ahlakidir.
Panzehiri ise yine ilk önce eğitimdir. Sonrasında hukuksal yaptırımla çözülebilir.
Herkes bir ülkenin okul sisteminden geçer, İşte burada anlaşılır ileride kimin kim olacağı. Tedbir eğitim sistemi içinde alınmalı. Bir öğrencinin ileride potansiyel suçlu olup olmayacağı , bir öğretmenin eğitimci olup olamayacağı bile eğitim sistemi içinde anlaşılmalı. Eğitimin sadece hesap kitap olayı olmadığını anladığımızda düzeleceğiz, toplumsal ahlak çöküntüsünü yeneceğiz.
Bu olayı yaşayan her yüz veliden sekseni , polise gitmek aklına gelse de bunun yerine okulu gidip, basar. Çünkü şikayet ettiğinde bir işe yaramayacağı düşüncesine kapılır. İşte bu bile eğitim sistemi ile alakalı bir algıdır.