İkinci Meşrutiyet öncesine kadar (1908) Osmanlı Devleti’nde bütün vatandaşlar tarafından kabul gören ortak bir millî gün yoktu. Herkes tarafından benimsenen önemli bir günün “millî gün” olarak kabul edilmesi II. Meşrutiyet sonrasında ortaya çıkan bir fikirdir. İlk defa bir milli gün kutlanması konusunda 27 Ocak 1909 günü Osmanlı meclisine verilen bir önergeyle 30 Aralık’ın Osmanlı Devleti’nin kuruluş günü ve II. Meşrutiyet’in ilânı olan 10 Temmuz tarihinin millî gün olması tartışıldı. Tartışmalar sonrası, 08 Temmuz 1909 tarihli ve 93 sayılı yasayla 10 Temmuz tarihi millî gün olarak kabul edildi. İkinci Meşrutiyet’in ilan tarihi, millî gün olarak kabul edilmekle birlikte, herkes tarafından onaylanmadı. Bazı Osmanlı aydınları ile üniversite öğrencileri Osmanlı Devleti’nin kuruluş günü olarak kabul edilen 30 Aralık tarihini benimsedi.

 

Yabancı tebaa ile kimsenin sorunu yoktu

Kutlamalar 17 Aralık 1913’de başladı, 1923’e kadar devam ettiBu kutlamalar sadece Türk-Müslüman ahaliye özel değildi. Kutlamaları Osmanlı tebaası Türk-Müslüman, Rum, Ermeni-Hıristiyan ahali ortak yapıyordu. 1923 Lozan anlaşması ve mübadele ile birlikte kültürel zenginliğimizi, yani bu toprakların yerli ahalisinden olan Rum, Ermeni-Hıristiyanları kaybettik. Özellikle Zonguldak ve yöresinde bulunan bu insanlarımızla kimsenin bir sorunu yoktu. Sorun Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında değil, yoksullarla zenginler-yöneticiler arasındaydı. Hem maden ocaklarında hem de ortak günlerde bir araya gelen ahalinin bu bir araya gelişinin en büyük kanıtı, aynı tarihte Fransız işgalinde olan Zonguldak’ta yapılan Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıldönümü bayram kutlamalarıdır*.  

 

Her yer yeşille donatıldı

Osmanlı’nın kuruluş gününü kutlama programı Zonguldak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ndeki ikinci toplantıda onaylandı. Müftü İbrahim Efendi’nin başkanlığında İstihbarat Müdürü Ragıp, İktisat Müfettişi Bedri, Maarif Müdürü Talât Onay, Jandarma Mülazım evveli Abdulkadir, Orman Fen Memuru Ali Rıza, Orman Muamelât Memuru İhsan Beylerden oluşan uygulama komitesi kuruldu. Program 30 Aralık 1920 günü saat 08.00’de bir törenle başladı. Şehir defne dallarıyla süslendi, her yer baştanbaşa yeşille donatıldı. Bayraklar önceden dikilmiş, Kız Mektebi’nde rozetler hazırlanmıştı. Bütün iş yerleri, evler ve resmî kurumlar bayraklarla süslendi, maden ocakları ve şimendiferler tatil edildi.

 

Gruplar sıra oluşturdu

Önde davullar, zurnalar, kemençeler, tulumlar olduğu halde esnaf, amele ve mahalle heyetleri Erkek Mektebi’ne geldiler. Saat 09.30’da kortej şu sırayla hareket etti:

1. İki süvari jandarma mangası,

2. Polis ve jandarma müfrezeleri,

3. Gazi Osman’ın Akçakoca ve Konuralp arasında tahta oturduğunu temsil eden resim, çiçekli, kurdeleler, defnelerle donatılmış bayraklar arkasında aksakallı ve abani sarıklı iki ihtiyarın taşıdığı Mithatpaşa Mahallesi’nin büyük ve süslü bayrağı ve bu bayrağın altında elinde teber bir derviş,

4. Başları kırmızı örtülü, beyaz kurdeleli ve ellerinde bez bayrak bulunan Türk Kız Mektebi talebeleri.

5. Önlerinde öğretmenleri ile gayet güzel giyinmiş Rum kız Mektebi talebeleri,

6. Göğüslerinde kırmızı-beyaz kurdele, ellerinde bayraklarla Türk Numune Mektebi (İlkokul seviyesinde eğitim veren okul) ve Rum, Ermeni mektepleri müdür ve öğretmenleri,

7. Önlerinde bayrakları Müdâfaa-i Hukuk, Evkaf-ı İslâmiye, Hilâl-i Ahmer (Osmanlı Kızılay’ı) cemiyetleri ve Belediye heyeti ve Mithat Paşa, Terakki, Meşrutiyet, 10 Temmuz ve mahalle ihtiyar heyetleri, on davul ve zurnadan oluşan ve kıyafetleri dikkat çeken mehteran takımı. Maksut Çivi Bey, Süleyman Sırrı Bey, Boyacıoğlu, Rumbaki ve diğer ocakların memur ve amelesi. Başlarında Dursun Reis olduğu halde millî kıyafetleri ile Trabzon Laz amelesi, hamallar heyeti, liman amelesi, şimendifer amelesi, kayıkçılar, Maden Havzası sanatkarları grubu, umum terzi esnafı ve diğer esnaf heyetleri.

 

İlk konuşmaları Rum ve Ermeni cemaati önderleri yaptı

Kafile hükümet konağına ( İlk hükümet konağı şimdiki Ketenci İş Hanı’nın olduğu yerde idi) geldi. Konuşmacılar için buraya daha önceden kürsü konmuştu. Kürsünün önünde Numune Mektebi’nden sekiz erkek, Kız Mektebi’nden sekiz öğrenci nöbet bekliyordu. Osmanlı bayrağı önünde Sancak Marşı okundu. İlk konuşmaları Rum ve Ermeni cemaati önderleri yaptı. Bunda amaç, böyle törenlerin sadece Türkler tarafından yapılmadığını göstermekti. Bu durumu gören yüksek rütbeli bir Fransız subayı şunları söyledi:“…Türkler, ne kadar âlicenap insanlar ki kendi tarihlerini tezyin eden gururu ilk terennüm etmek şerefini bu memlekette hamisi bulundukları ve yalnız merhametle, adaletle kalplerini kazandıkları Hıristiyanlara verdiler.”

 

“Türk ve Hıristiyan daima kardeş gibi yaşamıştır”

Rumlar adına konuşan dava vekili Eftim Efendi de şunları söyledi: “Her kavmin hususî eyyamı-ı milliye ve diniyesi olduğu gibi bir milleti teşkil eden muhtelif kavimlerce millî bayramlar ve büyük günler vardır. Bütün İslâmlar ve Hıristiyanlarca kabul edilen bugünkü İstiklâl Bayramı gibi; din ve mezhep farkı gözetmek geçmiş asırlarda yaşamış ecdadımızın Türk ve Hıristiyanların hatırından bile geçmezdi. ‘Herkes diniyle dinlensin’sözü Türklerin ne kadar hürriyetperver, hürriyeti-i vicdana ne kadar riayetkar olduğunu gösterir. Binaenaleyh hükümet-i Osmaniye’nin teşkilinden bu güne kadar geçen sene zarfında Türklerin en kuvvetli zamanlarında bile sair milletlerin mezheplerine tecavüz ettikleri görülmemiştir. Çünkü Türk ve Hıristiyan daima kardeş gibi yaşamıştır. Hacca giden, asker olan Türkler daha düne kadar ailesinin işlerini Hıristiyanlara bırakırlar, mallarını emniyet ederlerdi. Her Hıristiyan alışverişinde yüzlerle liralık mal vermeden çekinmez, onların sahabetine mazhar olurdu. Her hakikatşinas Osmanlı Hıristiyan’ı ister ki, o peygamberin bile bahşettiği bu kardeşlik bundan sonra da devam etsin, bari bundan sonra ecdadımızın ruhları bizden memnun olsun. Bize yedi yüz senelik bir varlık bahşeden bu muazzam devletin banisi Sultan Osman’ı hürmetle selâmlarım. Sulhta olduğu gibi, harpte de âdil ve müşfik olan kardeşlerim Türklere Allah’tan nusret dilerim.” Eftim Efendi; “Kahrolsun bugünkü düşmanlarımız ve var olsun Osmanlılık” sözleriyle konuşmasını bitirdi.

 

“Türkler adalet önem verdi”

İkinci olarak Ermeni cemaati adına Aramyan Efendi konuştu. Eftim Efendinin konuşmasına aynen katıldığını, Türklerin altı asırdır hiçbir kavmin dinî ve millî hislerine dokunmadıklarını ve adalete önem verdiklerini ifade etti. Aramyan Efendi; ”Eğer bu topraklardan Türkler gitsinler; ne Müslümanlar kalır, ne bizler, Allah o günleri bize göstermesin” dedi.

Aramyan Efendinin nutku çok beğenildi. Orada bulunan ecnebi bir kişi; “Adana’da Ermeniler Türkleri katlediyor, diğer yandan Anadolu’da Ermeni papazı hiçbir baskı ve zorlama olmadığı halde yardım duasında bulunuyor” deyince orada bulunan Ermeni gençlerinden birisi aynen şunları söyledi: “Miladi İsa’dan beri hükümet tesis edemeyen hakiki Ermenilik, yeni teşkil eden Büyük Millet Meclisi Hükümetiyle tesis edecektir.” Bu sözler Zonguldak’taki Ermenilerin B.M.M. hükümetine; dolayısı ile Mustafa Kemal Paşa’ya güvendiklerini göstermektedir.

 

Daha sonra iktisat müfettişi Bedri Bey konuşma yaptı. Sonra Tahir Karauğuz Bey kürsüye geldi ve “Milletime” adlı kendi yazdığı şiiri okudu. Liva encümen üyesi Nuri Bey’in hararetle alkışlanan konuşmasından sonra Zonguldak Mutasarrıfı Nusret Bey kürsüye geldi ve bugünün yaşanmasından duyduğu sevinci dile getirdi, “Böyle bir zamanda büyük bir günü kutlamayı bahşeden B.M.M. hükümetinin her türlü desteğe lâyık olduğunu” ifade etti. Kız Mektebi öğrencisi Melahat Fuat Hanım, Nusret Bey’e hitaben, “Hür Türk Hükümetinin reisini, hür milletin evlâtları namına selâmladığını” ifade eden kısa bir konuşma yaptı.

 

Konuşmalardan sonra Kadı Halil Efendi’nin duasından sonra buradaki tören sona erdi.

Hükümet önünden hareket eden kafile Fetvahane önüne geldi, burada tekbir getirildi, dualar edildi. Kadı Efendi Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin hizmetlerini öven bir konuşma yaptı. Bu konuşmaya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Müftü İbrahim Efendi övgüyle cevap verdi.

Daha sonra kortej Madenciler Kulübü önünden geçerek Belediye önüne geldi. Burada bıçak oyunu oynandı. Reji Müdürü Sırrı Bey milletin mümessili olan belediyeyi selamladıktan sonra Belediye Başkanı Nuri Bey de “Millet bu vahdeti gösterdikçe muzafferiyet bizimdir” dedi ve İslâm dünyasının düşmanı olan ceberut Britanya Hükümeti’nin mutlaka yıkılacağını ifade etti (Zonguldak Fransız işgali altında ama tepki İngiltere’ye gösteriliyor? K.T.)

 

Gece yapılan törenler.

Geceleyin fener alayları düzenlendi. Madenciler Kulübü balkonundan İktisat Müfettişi Bedri Bey ile Hamit Şevket Bey’in konuşmalarından sonra çeşitli millî oyunlar oynandı. O gece belediye tarafından 80 kişilik çay ziyafeti verildi. Fransız kumandan hasta olduğu için gelemediğinden yerine 6 Fransız subay gönderdi. Çay ziyafetinde, Nusret Bey’in sağında Fransız subaylar, solunda İtalyan Konsolosu yer aldı. Saat 21.00’de başlayan ziyafet 24.00’de son buldu.

 

KAYNAK:

*Kastamonu’da yayınlanan “Açıksöz Gazetesi”. 22.Ocak.1921. Sayı: 114

 

Not: Bu yazı daha önce Karaelmas Gazeteciler Derneği’nin yayımladı Bayram Gazetesi’nde yayımlandı.