Çok geniş kapsamlı bir “kamu zararı tahlili” değil konumuz.
Gözümüze çarpan aksaklıklar çerçevesinde değerlendirme yapacağız.
Mesela, Belediye… Belediyeler, halkın birlikte yaşama karar verdikleri kurumlardır.
Özel İdareler gibi, halk hizmeti veren devlet organıdırlar. Yani, kamu/amme...
Dolayısıyla bu idarelerin kaynakları da kamu kaynağıdır. Bunların sevk ve idaresi, keyf-e keder değil; maddi olarak yasalara, manevi olarak vicdani müdahaleye açıktır.
Vicdani müdahale; aleyhte tezahürat ve seçim/sandık müdahalesi şeklinde olurken, ihbarın değerlendirilmesi yoluyla maddi/ yasal ve ceza-i işlem şeklinde gelişebilir..
ÖZEL İDARE
30 Mart 2014 seçimleri öncesi seçim vaatleri çerçevesinde, Beycuma /Kaleoğlu köyüne, ihtiyaca binaen tespit ve ihale yoluyla temin edilip kanalizasyon boruları ve kum-briket gönderildi.
Çeşitli sebeplerle yüzlerce metre boru gazellere karışmış/ atıl vaziyette.
Kamu görevlisi ‘ben verdim, gerisi köylüye ait’ diyebilir mi?
Takip etmek zorunda değil mi tüyü bitmedik yetim hakkını?
Akıllara ‘birine para kazandırmak için ihale yapıp, borular etrafa saçıldı’ şaibesi gelmez mi?
Bu borular, kamu zararı değil midir?
BELEDİYE AÇISINDAN
Genelleştirmeden, sadece Zonguldak Belediyesi açısından birkaç örnek verelim.
700- 750 taşeron personeli var. İrade eksikliği nedeniyle tam verim alınamıyor diyelim. Ücretlerin şişkinliği de çabası. Norm kadrosuyla birlikte bin personeli kaldırmıyor demektir bu.
Göz göre göre zarar değil mi?.
Otobüs servisleri düzenli çalışmıyor. Dolmuşlar şehri işgal etmiş. Taksi durakları yatak yeri olmuş. Trafik, işleyiş ve görüntü kirliliği açısından tam bir rezalet…
Kaldırımlar rezalet, yollar perişan, kanalizasyonlar ha keza!
Halk hizmeti/ kamu açısından bakılınca, yandı gülüm keten helva
SAHİL DE KAMU
OoooO kadar incelersen işin içinden çıkılmaz’ diyorsanız, bir başka açıdan bakalım.
Sahildeki AVM yanındaki boş arazi İsmail Eşref’in Belediye Başkanlığı döneminde 49 yıllığına ‘yap-işlet-devret’ modeliyle üzere kiraya verilmiş.
Üzerinde yapılacak açık- kapalı yüzme havuzuLokantaspor kompleksiticaret alanı ve otopark’ı kapsıyordu sözleşme. Ciro üzerinden lokanta %5havuz %10Ticarethane %1 kar payı   ödeyecekti Belediye’ye. Otopark ve spor kompleksi ciroları devre dışı! Kapalı havuz hiç ama hiç olmadı..!!
Farkında mısınız, ticarethane yani şu anda çalışan Süpermarket (Carrefour) %1 ödeyecek.
Yani, kirası 80 bin lira ise; araziyi kiralayana 80 bin liraBelediye’ye 800 lira ödeyecek!
Sözleşme ne kadar ustalıkla hazırlanmış değil mi?
Lokanta kapatıldı, yüzme, havuzu ‘kıyı- kenar çizgisi ihlali’(!)nedeniyle yıkıldı.
İkisi de Belediye açısından kamu zararı değil mi?
Peki, yüzme havuzunun yıkımına sebep olan kıyı- kenar çizgisine sokulmasına ‘neden olandan’ zarar tazmini istendi mi?   İstenmedi. Külliyen zarar. Yani böyle bir şey olur mu.?  Belediye’nin arsaları üzerinde iş yapanlar Belediyeyi yönetenlerden daha yetenekli, daha gayretli ve daha akıllı gibi görünüyor..!
SAHİL KAFELER
Aynı güzergâh’ta Alaborina lokantası var. Onunla da sözleşme yapılmış. Ancak, 20 yıllığına.!
Davut Acar’la neden 49 yıllığına’ diye sorulmaz mı?
Ben hatırlıyorum, Alaborina yapılırken çok yoğun bir çalışma yapıldı, emek ve sermaye harcandı.
Alaborinada yapılan harcamalar, Davut Acar’ın yaptığı harcamanın yanında kıyas bile kabul etmez. Ee bu nasıl bir Adalet ve eşitlik anlayışıdır. Bir gariplik yokmu sizce de..!!
 
Sahil kafeler… On metreden küçük, büfe statüsünde tasarlanıp, ihalesi yapılmış. 600 metre kare olmuşlar… Bunu ben söylemiyorum. Konu ile ilgili mahkeme dosyalarında bu bilirkişi raporları ile açıklanmış. Belediye ye gelen müfettişler de bunları görmüş ve raporlarına yazmışlar. Davalar açılmış ve hala devam edenlerde var. Mahkeme dosyasından ulaştığım bir takım bilgiler koca yapılar yapılırken Belediye den hiç kimse görmemiş, hiç kimse bilmiyor..!
İşin en garip tarafı ise, Mahkeme yıkım kararı vermiş yıllar önce bu yapılar için. Gelin görün ki garibanın kömürlüğünü 10 dakikada yıkan Belediye buraları yıkmak için makine bulamamış.!
 
Kamu vicdanı ve hukuku açısından bir bakın hele şu rezilliğe….
 
KAÇAK BİNALAR
Deve’ye sormuşlar ‘boynun neden eğri’ diye. Kızmış, haykırmış ‘nerem doğru ki!’ demiş.
İmar rezaletleri birbiri ile yarışıyor.
Yağmur suları kaldırım’a dere gibi akıyor. Kaldırım’a direk dikiliyor. Caddeler bedava otopark yapılıyor. Kaldırımlar ticarethaneye çevriliyor vs…
 
Öne çıkmış, balkonu örtmüş, duvarına pencere açılmış bina, bahçesine kömürlük yapmışlar mumla aranıyor. Onlar, imara aykırılık bile sayılmıyor(!), şehrin imarcıları, mimarcıları,plâncıları tarafından.
 
SONUÇ:
Yukarıdaki örneklere ‘Yurdum insanı’ başlıklı mizansenle bakamayız.
Kişinin temel hak ve özgürlükleri açısından ve kamu kaynaklarının hederi açısından bakılması şarttır. Kişinin sahip olduğu temel hak ve dokunulmazlıklar ve kamu’ya verilen zararın temini
Kamu’ya zarar veren ve verdiren cezalandırılmazsa, ‘kamu hakkı’ oluşuyor.
Peki, kamu’ya zarar verensebep olanları görmezden gelenler de suçlu değil midir?
Diyeceksiniz ki, “bürokratın bürokrat’a tezgâh yaptığı yer de; seçilmişin çevresine dümen tutması kadar doğal ne var ki?
İkisinde de ‘çıkar’ hâkim. Birinde makam çıkarı, diğerinde para çıkarı… İkisi de ahlaki değil.
Her iki açıdan bu konular üzerine gidiyoruz, gideceğiz.
 
‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ Hadis-i Şerif’ine saygılı, kamu görevi yapan sorumlu gazetecilik anlayışı ile hareket eden biri olarak diyorum ki,  Kamu’ ya zarar veren, verdiren kadar, görmezden gelen/ örten de suçludur…..
KAMU VİCDANI ve CÜZDAN… Sizce hangisi önemli?