Bilir misiniz, son zamanlarda en hızlı ilerleyen ne “hızlı tren”, ne uçak, ne uygarlığımız ne de çağdaşlığımız! Ne mi? Menfaatimiz. Dur durak yok. Yola devam. Önünde hiçbir engel tanımadan son sürat gidiyor. Ne inançlar, ne maneviyat ne de fikirler, düşünceler… Dev bir dalga oluşturan “tsunami” gibi. Ya da lavları ile etrafı yakıp yıkan bir koca yanardağ misali. Hani bu felaketler, bir müddet sonra durur ve yaraları sarmaya başlarsınız. Lakin bu duyguda yakıp yıkmaktan daha çoğu var. Yok ediyor. Tamiri mümkün değil. Öyle bir canavar ki bu duygu, insanın beyninden girip oradan yüreğine en sonunda da midesine çörekleniyor. Çıkması da mümkün değil! Çünkü bu duygunun adı: “Menfaat”.

Bu duygu, insanı dinden imandan çıkarıp; bugün savunduğu düşünceleri yarın inkar ettiriyorsa, o bir canavardır. Günahı- sevabı istediği gibi şekillendiriyor, gözleri görmez, kulakları ise duymaz ettiriyorsa eğer, şeytanın hissidir bu. İhtiraslarımızı tavan, sevgimizi yavan yapan bir düşüncedir de aynı zamanda. Elde ettiklerimizle yetinemeyen, aldıkça alma isteğimizi kamçılayan, saygıyı da yok eden beynimize yerleşen bir virüs gibi. Kemirdikçe kemirmekte beynimizi. Ruhsuz bir bedenin robotlaşan soğukluğu ile…Ve ağzımızdan çıkan: “Ben, ben, ben….” sözcükleriyle. Doyumsuzluğumuzun, hırsımızın en acımasız haliyle, tüm bencilliğimizle.

Menfaatlerimiz yüzünden ne tabuları, ne inançları ve ne kırmızıçizgileri yok ettik biliyor musunuz? Hem de fütursuzca, hayasızca. Adaleti sağlayan hukuku, dini inançları, yıllarca savunulan fikirleri, düşünceleri yıkıp dümdüz eyledik. İnançlarımızın kutsal mabetlerini, dalgalanan bayrağımızı, vatanımızı, el üstünde tuttuğumuz değerlerimizi feda ettik bu “menfaat” denilen şeytani duyguya. Ulan, Allah’ın selamını bile bir çıkar uğruna alet ettik bizler. Tühh… Yazıklar olsun bizleri ki, bencilliğimiz uğruna ayaklar altına aldık her türlü değerlerimizi. Bir gün hesap sorulacak hepimize; günahı sevap, sevabı da günah eylediğimizden, zalime zulmün hesabını sormadığımızdan, kul hakkı yiyenlerin yakasına yapışmadığımızdan. Her şeyden öte, birliğimizi, dirliğimizi bozup darmadağın eylediklerinden dolayı onların yakasına yapışmadığımızdan. Yazıklar olsun bizlere ki, dün sevmeyi en üst değer bilirken, içimize nefreti sokanları hala alkışlamaktayız.

Unutmayın ki, yükselmesi gereken değer sevgidir; menfaat değil! Menfaat, insanı yaşadığı bu dünyada da, ahirette de kahreden “haslettir”. Sırtımızda kambur olmuş bir yüktür. Bundan kurtulmak, yalnızlığımızı terk, mutluluğumuz ve huzurumuzun sağlanmasıdır. Sizlere, Necip Fazıl’ın: “Aldanma insanların samimiyetine / Menfaatleri uğruna gelirler vecde / Cenneti vadetmeseydi eğer / Allah’a bile etmezlerdi secde.” şiiri ile değil,  Konfiçyus’un, “Elde edilecek bir menfaati olduğu halde ‘adaleti’ düşünen insan, gerçekten mükemmel bir insandır” sözü ile bitiriyorum.

Sevginin dolu olduğu günlere….