Demokrasinin olmazsa olmazlarından ‘konuşan vatandaş’ ve ‘seçim’ üzerine ahkâmlar kesile dursun… Seçimle gelinen Siyaset ve Sendikal mücadele koltuklarında oturanların etkili olmayışı, bürokrasi eziyeti olarak topluma yansırken, demokrasi’nin mutsuz yüzü ortaya çıkıyor.

Bu, hem yörelerin kalkınmasını hem de STK’ların (Sivil Toplum kuruluşları) etkinliğini engelliyor. Siyasetin gücü iktidar, merkezi yönetimlerle sandıkta etkin olmanın yolunu, hizmet ağı kurup sağlayabiliyor.

Ancak, STK’lar, iktidar ve Bürokrasi arasında ezilip, Demokratik Devlet’in alt yapısını oluşturan özgür birey ve örgütlü toplum ihtiyacına, yeterli desteği sağlayamıyor.

İşte, bütün mesele burada.

Örgütlü Toplum’un gücü, Özgür Bireyler den oluşmasına bağlı.

İktidar olmayı başarsa da, hür delege iradesi ile tespit edilemeyen vekil ve yerel yöneticiler, yöre kalkınmasında etkili olamıyor.

Aynı şekilde, STK’lar da yapılan sandık ayarları ve hemşericilik taktikleriyle organize olmuş seçmenler, sandığa irade kaybı yaşamış birey olarak yansıyor.

Sonuç malum; Bireysel hedefli, güçsüz yönetimler.

Hastane yeri belirleyemiyor, yarım kalmış tüneller için kaynak aktarımı yaptıramıyor, şehir meydanı üretemiyor, İmar rezaletlerine esir olup, 50 sene de Ereğli yolunu bitirtemiyor.

Bu açıdan baktığımızda Zonguldak, gerçektende ‘Seçme - Seçilme hakkı’ nın, Hakkını veremeyen siyasi ve sivil toplum örgütü çokluğu ile göze batıyor.

Parti ve tabelâ kuruluşlarının çokluğu, etkin olduğu anlamını taşımaz.

Gazete çokluğunun, çok seslilik olmaması gibi.

Siyasi Partilerin yerel temsilcilerine bakın. Daha ziyade şahsi menfaatleri ile ön plana çıkıyor ve kendi tabanlarından aldıkları rahatsızlık eleştirileriyle gündeme oturuyorlar.

Birkaç tane örgütten oluşan bir ‘birlik’ maalesef, tabelâ kuruluşu olmaktan öte gidemiyor.

On bin üyesi olan bir Sendika, bırakın yöre kalkınmasında aktif çözüm üretmeyi, üyelerinin çıkarına bile olsa iktidar ile diyalog kuramıyor.

Tüzük ve yönetmelikleri ne derse desin, Siyasi Parti ve STK’larda, atılan hamasi nutuklara inat, bireysel özgürlüklerin tamamı, şahsi çıkar üzerine bina ediliyor.

Örgütlenme üzerindeki tüm tarihi tecrübe ve beceri, makam saltanatı üzerine kuruluyor.

İktidar Partisi yöneticilerinin, Kozlu da AKP Dönemeci ve gölet içinde işyeri ile öne çıkması, Ana Muhalefet Partisi il yönetiminin basiretsizlik yüzünden Kayyum’a gitmesi, hep bunun içindir.

Zonguldak, siyasi parti, ve Sivil Toplum Kuruluşlarındaki bu saltanat kavgası yüzünden, hizmetten hep geri kalmış, nam- ı diğer 629 adımlık şehir olmuştur.

İster Siyasi Parti, ister tabelâ kuruluşu olsun, her kongre öncesi, ‘tecrübe, hayatta yenen kazıkların bileşkesidir’ denmiş, ‘vatan- millet’ nutukları atılmış, ancak; yine de önüne gelene kazık atmaktan imtina edilmemiştir.

Bu gün Zonguldak’ın acil ihtiyacı olan, siyasi çekişme ve rant (getirim) yüzünden yapılamayan birçok hizmet vardır.

Birçok hizmet yarım bırakılmış ve terk edilmiştir.

Bu karambol de, ‘laf olsun’ türünden yapılan ve yapılmaya kalkılan işler vardır.

Tüyü bitmedik yetim hakkı hiçe sayılıp, Milli Servet’in tarifi bile unutulmaktadır.

Yerel aktörlüğe soyunanların büyük bölümü, etkili olup, önce siyasi rant, olmazsa ‘selden kütük kapmak’ sevdası taşımaktadırlar.

Örnekleri, hemen her gün, yerel medya da, renkli – renksiz görüntülerle mevcuttur.

SONUÇ;

Önümüzdeki haftadan itibaren, yöremiz yine maksat-a matuf düşünceler içinde olanlarla seçim atmosferine girecektir. Zonguldak için yine/yeniden, hizmetin beklentisi açısından girdap (anafor) olmaması en büyük dileğimizdir.

Ancak; İktidar ve Ana Muhalefet Partilerindeki çalışmalar ile yörenin en büyük STK’larından Sendika bünyesindeki gelişmeler, Zonguldak için hiç de takdir-e şayan değildir.

İç bünyede ki rakipler için adeta Çerepali (At kılından karga tuzağı) düzenekleri kurulmaktadır.

Şovenist duyguların yerelleşip, komşu ve iş arkadaşına gayri ahlaki saldırı ittifakları yanında, iki kadeh rakı ve bir kap yemeğe, rakibine çalakalem yaptırmak yine mubah olacaktır.

Kongre öncesi Sendika ve Siyasi partilerde performansa dayalı kaliteyi düşürüp, hizmetin yolunu kavşaklarda kesip, topluma bürokrasi eziyeti ve kayyum şoku şeklinde dönecek çalışmaları yakından takip ediyoruz.

Seçme ve seçilme hakkı, demokrasi için elzemdir. Ancak: bu hak, yöre ve ülke çıkarları için, tarafsız ve bağımsız bir şekilde kullanıl(a)mıyorsa, insana eziyettir.

İnsana kazık atmak, Siyasi ve ekonomik getirim, Şahsiyetsiz koltuk, Şovenistlik, Özgür birey özellikleri değil, hastalık belirtileridir.

Hastalıklı toplum olmaktan kurtulmanın yolu, olaylar ve gelişmeler karşısında ahlaki duruş sergilemekten geçer.

Üfürdüğünde mangalda kül bırakmayanlar; Demokrasi, bürokrasi, iktidar ve Amerika’yı suçlamak yerine, önce vicdani muhasebe yapmalı.

Yoksa, 629 Adımlık Şehir statüsünden kurtulamayız.