Bin bir emek ve çaba ile,,

Olağanüstü stres içinde..

Tüm aile bireylerini peşine takarak..

Katıldığın yarışta ipi göğüslemeyi başardın.

Üniversiteye kapağı atacaksın.. Ne mutlu..

 

Kayıt heyecanı sarmış seni.

Gidiyorsun üniversite kapısına..

Çevrede polis otobüsleri ve TOMA’lar.

Düşünüyorsun telaşlı: “kayıta mı geldik, yoksa savaşa mı?!”

 

Marmara Üniversitesini kazanmışsın mesela..

Polisler eline bir bildiri tutuşturuyorlar; korkulası ve şaşılası ‘uyarılar’ var bildiride.

Okuyorsun bildiriyi: “..Üniversiteli arkadaş; Nereden bileceksin! Karanlığın içinde tek aydınlık olduklarını söyleyenlerin; gerçekte ışığı kapatan kara örtü olduğunu.. İnsanca yaşama olanağı bulduğun bu ülkeyi; kanla boyamak istediklerini..”

Bildiri başlı başına karanlık ve korku saçıyor!

 

Ürperiyorsun önce..

Anlamakta zorluk çekiyorsun bildiride yazılanları.

“Daha baştan çuvalladık” diye geçiriyorsun usundan. “Ne zormuş üniversiteli olmak”

“Kimler bu karanlık içinde aydınlık olduklarını söyleyenler?”

“Hangi ışık bu? Kapatıldığı iddia edilen ışık? nur ışığı mı, ampul ışığı mı?”

“Kimler bu ülkeyi kana boyamak istiyor?”

Bir sürü soru çengelleniyor kafanda.

 

Sonra babanın öğütlerini anımsıyorsun.

“Oğlum ülkene, kendine ve üniversitene güven!”

“Atatürk devrimciliğini kendine kılavuz edin. Çünkü o doğru rotadan hiç şaşmayan kılavuzdur.”

Üniversitene hoş geldin delikanlı.

Haydi, kolay gelsin.

Yolun açık olsun.