SGK İL MÜDÜRÜ İHSAN ŞAN ZONGULDAK TSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI METİN DEMİR’İ ZİYARET ETTİ SGK İL MÜDÜRÜ İHSAN ŞAN ZONGULDAK TSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI METİN DEMİR’İ ZİYARET ETTİ

İşte o yazı: MAPEG’in 27 Şubat ve 3 Mart 2025 tarihlerinde web sitesinde duyurduğu ihale ilanlarına göre, 14-28 Nisan 2025 tarihleri arasında Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki Kastamonu, Bartın ve Karabük illerinde IV. Grup (altın, bakır, çinko, demir ve manganez vb.) metalik madenlerin aranması için 36 adet maden sahası ihale edilmiş.
Alpin Orojenezinin bölgemizdeki yansıması olan Pontit dağ kuşağının gelişimi aşamasında, İstanbul-Zonguldak Zonu olarak isimlendirilen kara parçası kıta hareketleriyle kuzeyden güneye doğru kayarak Sakarya Zonuna eklemlenmiştir. Anadolu’nun kuzeyinde Pontit dağ kuşağının oluşumunun da gerçekleştiği bu dönem Üst Kretaseden başlayarak Miyosen dönemi sonuna kadar sürmüştür. Bu zaman diliminin bir bölümünde de magmatik kayaçlar bölgemizde yüzeye çıkmışlardır. Magmatik kayaçlar bünyelerinde ekonomik değeri yüksek, nadir bulunan ve genellikle korozyona karşı dayanıklı olan altın, gümüş, platin vb. metalleri barındırırlar. Yazılanlardan anladığımız kadarıyla bölgemizde bulunan magmatik kayaçlar söz konusu metalik madenleri üretmek için madencilik şirketlerinin iştahını kabartmış durumdadır.
Başlangıçta toplayıcı ve avcı olan zamanla tarım yapmayı öğrenen insanoğlu madenleri çıkararak işleyerek bugünkü uygarlık düzeyine ulaşmıştır. Günümüzde gelinen aşamada ise insanoğlu daha fazla kar hırsıyla ihtiyaç duyulmadığı halde doğaya zarar verme pahasına zorunlu olarak ihtiyaç duymadığı madenleri de üretmektedir. Örneğin, altına olan talep nedeniyle orman özelliği olup olmadığına bakılmaksızın tonlarca kayaç kazılmakta, öğütülmekte ve siyanür vb. doğaya zararlı kimyasallarla ayrıştırılmaktadır. Çıkarılan altının sadece %5’ine sanayide kullanılmak üzere ihtiyaç vardır. Geri kalan % 95’lik kısım süs eşyası olarak veya yatırım aracı olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla dünyaya sanayide kullanılmak üzere çok uzun süre yetecek miktarda altın bugüne kadar yapılan madencilik çalışmalarıyla zaten çıkarılmış durumdadır.
Magmatik kayaçlar tüm karalarda bulunmasına karşın altın üreten şirketler; zengin ülkelerde çevre bilincinin yüksek olması, doğayı koruyan yasaların etkin uygulanması, ücretlerin yüksek olması vb. nedenlerle daha fakir ülkelerde çalışmayı yeğlemektedirler. Örneğin nüfusu Türkiye’nin yarısından daha az olan ve Türkiye’den yaklaşık 12,5 kat daha geniş topraklara sahip olan Kanada’nın (9.984.670 km2) şirketleri kendi ülkelerinde değil doğamıza zarar verme pahasına bizim ülkemizde altın madenciliği yapmaktadır. Zengin ülkelerde ancak bir ton kayaçtan 4-5 gr altın üretmek ekonomik olurken, altının güncel olarak değer kazandığı zamanlarda işçilik ücretlerinin çok düşük olduğu, çevre bilincinin yeterince gelişmediği ve çevre mevzuatının yeterince denetlenemediği bazı ülkelerde bir ton kayaçtan 0,5 gram altın elde etmek bile ekonomik olabilmektedir. Bu durum diğer değerli madenler için de benzer şekilde geçerlidir.
Doğaya verilen bunca zarar ortadayken ülkelerinde metalik madenler bulunan zengin ülkeler doğalarını koruyan yasalarını etkin şekilde uygulayarak madencilik şirketlerine izin vermezken, maalesef özellikle gelişmemiş ve ekonomik yönden ihtiyaç duyan ülkeler madencilik şirketlerine kapılarını açmaktadırlar. Bu nedenle söz konusu ülkelerde aşırı ve kontrolsüz madencilik çalışmalarından kaynaklanan ve kimyasal atıklar çevreye yayılmakta, toprak, su ve hava kirlenmekte sonuçta canlı yaşamı tehlikeye girmektedir. Böylece üretim daha fakir ülkelere kaymasına rağmen, daha çok tüketen zengin ülkeler doğalarını koruyabilirken, daha az tüketen fakir ülkeler çevresel zararlara daha çok karşılaşmaktadır.
Bunun çözümü için doğayı korumak adına başta insan olarak bizler ancak zorunlu ihtiyaçlarımızı talep etmeliyiz. Çünkü aşırı talep şirketleri zengin ederken, her noktasına ulaştığımız tek yaşam alanımız olan dünyamızı kirletmekte ve dolayısıyla tüm canlı yaşamını tehdit etmektedir. Yanı sıra insanlığın ihtiyacı olan maddeleri doğa en az zarar verecek teknolojiler kullanılarak sürdürülebilir bir madencilikle elde etmesi gerekir. Güzel doğamıza ve geleceğimize sahip çıkma adına zorunlu olmayan madenciliğin bölgemize, ülkemizde ve dünyamızda olmamasını diliyorum.

Editör: Sercan Yıldırım