Ormanlarda yakıt tedarikinde güçlüklere rastlanmağa başlandığı  devirde , Avrupa’da maden kömüründen istifade edilmeye başlanmıştı. Osmanlı İmparatorluğunda ilk defa olarak  1731 de maden kömürünün Bosna’da  Kumbaracı Ahmet Paşa tarafından keşfedilmiş olduğunu fakat  devlet adamlarının bu keşiften  edilecek istifadeyi kavrayamadıklarını gösteren  kaynaklara rastlanmaktadır.(Albert Vandal, Une Ambassade Française en Orient sous Louis XV;Paris; 1887. s.145-Zikreden Büyük Osmanlı Tarihi Ord.Prof. Enver Ziya Karal Cilt 2. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu Türk Tarih Kurumu  Yayınları)
Daha sonraları 1774 tarihine doğru Mustafa III. zamanında İstanbul çıvarında Yedikumlar denilen yerde, Baron De Tott tarafından  kömür madeni keşfedildiğini gösteren  arşiv vesikalarına rastlanmaktadır. Abdülhamit I. veya Selim  III.’e sunulmuş olması ihtimal dahilinde olan bir arz teskeresinde aynen “Bundan akdem Yedikumlar  demekle maruf mahalde  Francalu Tot nam beyzade  kömür madeni imal eylemişken  ihraç ve naklinde  suubet (güçlük-zorluk) olduğundan  maada bazı mahzur mütalasıyla  itibar olunmayıp el’an muattal ve pesmande olup” denmekte  ve eski Kumbaracı başılardan Resmi Mustafa Ağanın bu madeni işletmeğe istekli olduğu ifade edilerek müsaade istenmektedir. Padişah bu arz teskeresine “Kömür çıkarılsın güzel şeydir” hattı ile istenilen müsaadeyi vermiştir. Bundan sonra yine padişaha sunulan bir teskerede kömür üzerinde durulmuş “Ecnası eşçardan hurk olunan kömürün  ateşi maden kömürü misüllü olmadığından timur kemaliyle izabe ve  tasfiye olunmayıp bu sebepten  Der-i aliye’ de izaa olunan yuvarlak ve danelerin İngilterekarı gibi olmadığı ve İngiltere’de bu kömürün kesret üzere olduğu” ifa edilmiştir. 
Bu ifadeye rağmen kömürün bu tarihlerde tekrar işletilmiş olduğunu gösteren kayıtlara şimdiye kadar rastlanmamıştır. (Büyük Osmanlı Tarihi Ord.Prof. Enver Ziya Karal Cilt 2. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları)

Zonguldak Havzasında taş kömürünün bulunma konusu farklı görüşler ileriye sürülmesine neden olmaktadır. Genellikle kömürün 1828 de Ereğli Kazasının Kestaneci köyünde Bahriye erlerinden Uzunmehmet tarafından bulunduğu ve 1848 yılında da havzadaki Taşkömürü  Madenlerinin ilkel yöntemlerle işletilme başlandığı belirtilmektedir.

Bu görüş ilk defa “Cumhuriyetin Onuncu Yılında Zonguldak” isimli Halkevi Yayını olan bir kitapta ileri sürülmüştür.

Bu görüşe göre Bahriye Nezareti askerlere kömür parçalarını göstererek memleketlerine gidince bu siyah taşları aramalarını söyler. Şanslı olan Uzunmehmet’tir. Uzunmehmet Ereğli Kazasının Kestaneci köyünün Köseağzı mevkiinde maden kömürünü bulur ve saraya götürür. Bu olay kitapta belirtildiğine göre 1829 yılı sonbaharında oluyordu.

“Uzunmehmet, beşbin kuruş mükafat ve kaydı hayat şartı ile 600 kuruş maaş ile taltif edildi” (Cumhuriyetin Onuncu Yılında Zonguldak –Sayfa 114)

“Fakat halktan bir adamın Osmanlı hükümetince emniyetle aranan maden kömürünü meydana çıkarması ve bu yüzden taltif edilmesi, Ereğli’nin zalim hükümdarı  vaziyetinde olan  Osmanlı Hükümeti’nin Ereğli  kaymakamı  Derebeyi Hacı İsmail Ağayı sinirlendirdi, “Uzunmehmet’ i İstanbul’da misafir olduğu handa zehirletmek suretiyle öldürdü. (Age Say114)

“Uzunmehmet’ in ismini örten asırların perdesi bu feyizli hakikat güneşiyle sıyrıldı. Halktan çıkma bu koca kaşifin senelerin saçı ihtimaline uğrayarak meçhulleşen ismi, halk idaresi sayesinde meydana çıktı, bu isim laik olduğu hürmetle anıldı. Cumhuriyet neslinin okuyacağı mektep kitaplarına geçti. Namına bayram tertip edildi. Sokaklara, bahçelere caddelere bu nama izafetle isim verildi. “Uzunmehmetin bugün hayatta olan fakir aile efradına yardımlar yapıldı ve yapılma imkanı yaratıldı”.(Age sayfa 114)

“Maden kömürlerimizin keşif tarihi nasıl tespit edildi; Halkevimizin kuruluş tarihine kadar Ereğli – Zonguldak havzasında maden kömürünün  ilk keşfine ait malumat, sadece ilk bulunuş senesi tarihinden ibaretti. Bu tarih 1829 senesidir. Bayram münasebetiyle  Halkevi, Ticaret odası, Maden Mühendisleri, Uzunmehmet ailesine  teberruatta bulunmuşlardır.(Age.Sayfa 117)

“Uzunmehmetin kömürü keşif tarihini tespit eden komite şu zevattan teşekkül etmiştir:
Esbak Havza-i Fahmiye Müdürü Umumisi, Ticaret Odası Reisi  Hüseyin Fehmi Bey. Zonguldak Gazetesi Başmuhabiri  Tahir Karaoğuz Bey, Halkevi Neşriyat Komitesi  Mümessili  Ahmet Naim Bey (Age Sayfa 118)
Bu tespitten başka “Zonguldak Valiliği Yayınları No: 2” olarak yayınlanan “Amasra’nın Üç Bin Yılı” isimli Necdet Sakaoğlu’nun kitabında da şu tespit vardır;

“Filyos’un Elvan  Köyü’nden Karahüseyin’in, 1840 veya 41’de  torbasına dolduğu kömürleri, şimdiki Zonguldak’ın bulunduğu tahta iskelesine götürüp, burada tersane için tahta ve kereste  nakli işleri için görevli kişilere gösterdiği; bu örneklerin İstanbul’a gönderilmesinden hemen sonra da Amasra’ya ve  Ereğli’ye yabancı fen heyetleri geldiği, dünya genelinde taşkömürüne ilgi duyulduğu sırada bazı hatırlı kişilerin harekete geçerek  havzada imtiyaz elde ettikleri belgelenebilmektedir. Bu konudaki en eski belge 2 Recep 1259 (29 Temmuz 1843 ) tarihlidir. (Sayfa 135)

Necdet Sakaoğlu bu konuyla ilgili şu belirlemeyi de yapar; 
“Filyosun Elvan köyünden Kara Hüseyin’in, 1840 veya 41’ de torbasına doldurduğu kömürleri şimdiki Zonguldak’ın bulunduğu yerdeki Tahta İskelesine götürüp burada, Tersane için tahta ve kereste nakil işleriyle görevli kişilere gösterdiği, bu örneklerin İstanbul’a gönderilmesinden hemen sonra da Amasra ve Ereğli’ye yabancı fen heyetlerinin geldiği, dünya genelinde taşkömürüne ilgi duyulduğu bir sırada bazı hatırlı kişilerin harekete geçerek havzada imtiyaz elde ettikleri  belgelenebilmektedir. Bu konuda ki en eski belge 2 Recep 1259 (29 Temmuz 1843) tarihlidir. Bugünkü dille özetlenirse “Ereğli ve Amasra’da ortaya çıkan ve kumpanya biçiminde belli koşullarla  bazı önemli kişilere ihale edilen vapur kömürü İstanbul’da Tersane ve Tophanede  maktu bir fiyatla  kullanıldığı gibi, rayiç fiyatla da tüccar vapurlarına satılmaktadır. Dakik (un) vapurundaki denemelerde ise, İngiltere kömürüne oranla biraz daha çabuk yanıp tükenmekle beraber, buhar kazanına bir zarar vermediği tespit edilmiştir. Bölgedeki ocaklar işletildikçe kömürün kalitesi de kuşkusuz artacaktır. Ayrıca, işler yoluna konulabilirse külliyetli miktarda üretileceği de anlaşılmıştır. Bu kömürün yabancı vapurlarına satılması; hem Devlet hazinesi hem de ocakları işleten kumpanyalar için yararlı görülmektedir. Bu nedenle Takvim-i Vekayi’de ve gazetelerde ilanı, Maliye Nazırı tarafından uygun görülmüştür.”

Bu resmi girişim ve Takvim-i Vekayi’nin 23 Şevval 1260 (5 Kasım 1844) 276. sayısında yayınlanan “Ereğli ve Amasra taraflarında zuhur eden maden kömürünün ihraç olundukça kuvveti tezayüd (artma) etmekte olması ile bu def’a  memurları marifetiyle tecrübe ettirip İngiltere kömürü ile  aynı evsafta olduğu” ilanı; İngiliz Mr.Broown tarafından yapılan etütler sonunda artık havza aktüel duruma girmiştir. Muhtemelen, havzada işletmeye açılan ilk kömür ocakları ise Amasra’nın Dökük mevkiinde olmuştur. Çünkü aşağıda kendisinden söz edilecek olan H.de Hell, 1847’de  Amasra’da gördüğü ocağın, beş yıldan beri işletildiğini kaydetmiştir. 
Nitekim, İngiliz asıllı bazı Galata Sarrafları’nın 1840’lı yıllarda kurdukları kumpanya; Amasra’ da “İngiliz Bacaları” denen ilk ocakları faaliyete geçirerek İngiltere adına bir öncelik kazanmayı başarmıştır. “Amasra’nın Üçbin Yılı” 

Necdet Sakaoğlu, Bir başka makalesinde de Uzun Mehmet ile ilgili olarak şöyle bir yaklaşım kurar;
“Çok sonraki yıllarda, havzadaki yabancıların her yıl St. Barbe yortusunu bir kömür bayramı olarak kutlamaları, Zonguldaklı Türk aydınların onuruna dokunmuş; Maden yöneticilerinin bu yortuyu benimsememeleri için  “Uzunmehmet” adına uydurulan bir öykü ile  kömürün bir Türk tarafından keşfedildiği ileri sürülerek  yortunun yerleşmesi önlenmeye çalışılmıştır. (Bu mizansen için bakınız:Tahir Karaoğuz, notlar, Zonguldak-Ereğli  Kömür Havzası  için çalışmalarımdan bir özet. Ereğli 1972.sf 9. Necdet Sakaoğlu Tarihe Yerleşen Hayal Uzunmehmet, Tarih ve Toplum Dergisi, Ekim-Kasım, 1984  sayı 10-11)

Yıllar sonra benim yaptığım araştırmalarda ise “Uzunmehmet’ in var olduğu sürülen ailesine Cumhuriyetin onuncu yılı kutlamalarında yapılan yardımlarla ilgi belgelere ulaşma şansına sahip oldum. 
6.10.1932 tarihinde Havza-i Fahmiye Umum Müdürlüğü’nden İş bankası Müdürlüğü’ne gönderilen yazıda;
“Kömür Kaşifi Uzunmehmet Torunları için bankanıza teslim edilen 68 lira 95 kuruşun Halkevi tarafından bu nama açılan hesabı cariyeye nakledilmesini rica ederim.”
“14.11.1932 tarihinde İş Bankası tarafından 68 lira 95 kuruş Halkevi İdare Heyeti Reisi Mithat Aif Bey’e teslim ediliyor.
21.1.1937 tarihinde Uzunmehmet torunları yardım için bir dilekçe daha vermişler, bu dilekçeye Havza-i Fahmiye Umum Müdürlüğünden; 
“Kömürü keşfeden Uzunmehmet efradına evvelce 68 lira  95 kuruş iane (Sadaka,yardım) yapılmış olduğundan başkaca muktezası rei ailelerine  arz olunur” cevabı verilerek yardım yapılmamıştır.                

30.11.1932 tarihinde Havza-i Fahmiye Umum Müdürlüğüne verilen başka bir dilekçe içinde şu not düşülür;
“Havza-i Fahmiye’ de kömür keşfi hakkında Kestaneci Köyü’nden Topal Haliloğlu Mustafa’nın kaymakamlıktan muhavvel dilekçe sureti” kayıtlara geçiyor. Fakat bu dilekçe ciddiye alınmıyor. Buda ayrı bir tartışma konusu olarak tarihte yer alıyor.
Uzun Mehmet ailesi uzun yıllar sonra yardık konusunda tekrar EKİ Genel Müdürlüğüne müracaat ediyorlar. Bir süre devam eden yardımlar,12 Eylülden sonraki istikrar tedbirleri ile ilgili olarak yardımı kesiyorlar. 
Uzunmehmet ve kömür konusunda yapılan tespitin “Resmi Tarih” ,”Resmi İdeoloji” ile ilgisi de tartışılmaktadır. Ayrıca Türk Ocaklarının kapatılıp Halkevlerinin açılması, Halkevlerinin CHP il başkanlığına ve Valiliklere bağlı olması bu tespitin Halkevi yöneticileri tarafından yapılması tartışılmaktadır. Olayın bir başka boyutu ise, aynı yıllarda Fethi Okyar’ın kurduğu Serbest Fırkanın altı ay gibi bir zaman içinde CHP ve Mustafa Kemal Atatürk’e rağmen Türkiye’de çok güçlenmesi ve bu partinin Atatürk tarafından kapattırılmasından sonra bir takım yeni düzenlemelere gidildiği zamanlara denk düşmesi de tartışılmaktadır.
Uzunmehmet’ in ve kömürün bulunuş gerçeğinin bu kadar çok tartışılmasının nedenlerinden birisi kömürü Uzunmehmet buldu diyenlerin ciddi bir kanıtla bunu belgeleyememesi olduğu kadar Uzunmehmet yoktur diyenlerinde ciddi bir belgeyle bunu kanıtlayamamasından kaynaklanmaktadır.              
Olayın bir başka yönü daha vardır ki o, sadece siyası ve ideolojik yaklaşımlardan kaynaklanmaktadır. Resmi Tarihe karşı duruş ifadesi olarak, ayrıca bu tespitin yapıldığı tarihlerde Cumhuriyetin tek temsilcisi olarak yansıtılmaya çalışılan CHP sinin rolü olarak CHP ye karşı bir duruş vardır.
Havzada kömürün kim tarafından bulunduğu tarih acısından önemlidir. Ama bu kadar çok tartışma yaratacak kadarda önemli değildir.  
Tartışmalardan uzak tarihsellik acısından hiç bir amaç taşımadığına inanabileceğimiz, 1334 Müstakil Bolu salnamesinde de Havzada kömürün bulunuşuyla ilgili şu tespitler vardır.

“Ereğli Havza-i Fahmiyesi
Bu Havza menabi-i tabıya-i Livanın en mühim ve en değerlisidir. Sulh ve hazarda gemilerimize kömür yetiştirmek suretiyle ettiği hidamat ile müncelidir. (Parlak-parlayan-meydanda olan) Ereğli Havzasında kömür madeni cennet mekan Sultan Mecid Han sani Hazretlerinin Evvel ahir saltanatında ilk defa olarak Niran Karyesi Havalisinde keşif edilmiştir.

Cennet mekan Sultan Mecithan Hazretlerinin bilhassa Tersane-i amireye muktezi kömürün Ereğli çıvarında vücudu tahmil eden bu madenden tedarik için bir heyet mahsusa emraz ve bu heyet marifetiyle mevki-i tahmin ve tahdit edilen Havza-i Fahmiye’ de ki madenlerin imali hükümete muktezi kömürün ihzarı kömür kumpanyası namında bir şirkete ilzamı suretiyle (Çalıştırma-yapma-toplama) bu havalide madenciliğin temeli kurdurulmuştur.
Bu kömür kumpanyası tarafından tedricen havzanın her tarafındaki maden damarları keşif olunmuş ve bu keşfiyat ve tahrirat neticesinde Kömür Damarlarının Ereğli’den Cide Kazası hududunda vaki Kapusuyu’ na kadar sahilen mahdudu (Sınırlı) bir sahada münteşir (Yayılmış) ve mekrüz (Yere gömülü - saklı) olduğu tahkik edilmiştir. Havza-i Fahmiyenin Hududu Alaplıdan Kapusuyuna kadar takriben 120 kilometre tülünde ve vasati olarak 15 kilometre arzında taktiri 1800 kilometre merbu-i olarak mevcuttur.”

Erol Çatma
Zonguldak Nostalji