Türkiye Taşkömürü Kurumu 2012 yılı içinde madenci baş lambalarının yenilenmesi ihalesine çıktı. Öncekilerden farklı olarak lambaların radyo frekansına duyarlı çiplerle donatılması istenen ihale ile yaklaşık 2 trilyon ödenerek, 4 bin baş lambası alındı. Polonyalı bir şirketin kazandığı ihale ile içine iki çip yerleştirilen lambalar TTK’ya teslim edildi. Çiplerin biri Personel Devamlı Kontrol Sistemi’ne endeksli olarak çalışıp, ocaklara girip çıkan personelin hareketlerini izlerken, diğeriyle de söz konusu arama kurtarma çalışmalarında kullanılacaktı. Kozlu ve Karadon Müesseselerine kuyu başları ile kuyu diplerine kurulan sistemle ocağa girip çıkanlar merkezlere kurulan bilgisayarlarla izlenmeye başlandı.

 

SAKLANAN LAMBALAR BULUNAMADI

Arama kurtarma çalışmalarında kullanılacak çip ise testlerden olumlu sonuç vermedi. Deneme amacıyla ocağa saklanan lambalar, şirket yetkilileriyle kurum personelinden oluşan ekip tarafından radyo dalgaları yayan bir cihazla arandı. Cihazın 50 metre çap gibi çok geniş bir alanda arama yapması ekiplerin işlerini zorlaştırırken, saklanan pek çok lamba yanından geçildiği halde bulunamadı. Kurum, çipler sisteme dahil edildikten sonra onca kaza meydana gelmiş olmasına karşın, bir kez bile bu şekilde arama kurtarama çalışması yapmazken, ekonomik ömrü beş yıl olan lambaların yaklaşık iki yılı aydınlatma dışında hiçbir işe yaramadan geçti.

 

YAPILAN SAVURGANLIĞIN DA ÖTESİNDE

Konuya yakın kaynaklar tamamen zabıta mantığı ile yapılan bu yatırımın son derece lüks ve kaynak savurganlığı olduğunu söylüyor. Kurumun üretim tekniklerini geliştirecek yatırımlar yerine bu şekilde spekülatif yatırımlara yönelmesini eleştiren kaynaklar, “Mine Search” adı verilen bu sistemin en başından yanlış olduğunu savunuyor. Baş lambası fiyatını ikiye katlayan çiplerden birinin yalnızca puantaj amaçlı olduğunu, bununsa barkortlu kartlarla zaten yapıldığını söylerken, “Kurum dev bir bütçe ile bir sistem kurmuş personelini izlerken aynı yatırımı ikinci kez yapması savurganlığın ötesinde bir şey. İşçiyi üretim için motive etmek yerine inzibati yöntemlerle korkutmaya yönelik bu uygulama insanların moralini de bozarak üretime de negatif etki yapıyor.” diyor.

 

GÖÇÜK ALTINDA HİÇ ADAM ARAMADIK

Öte yandan deneyimli madenciler havza tarihinin hiçbir döneminde göçük altında adam arama gibi bir sorun yaşanmadığı, dolayısıyla yapılan yatırımın tümüyle gereksiz olduğunu iddia ediyor. Havza tarihinin en büyük kazası olan 92 Kozlu grizusunda, son kalan iki madenciyi beş yıl sonra elleriyle koymuş gibi bulduklarını ifade eden madenciler,” Göçükte esas sorun, posta altında kalan insana ulaşmaktır. Onların nerede olduğunu biz zaten biliriz.  Ayrıca radyo frekansına gerek yok. Eğer kurum bir şeylere yatırım yapacaksa, o sırada çalışmayı hızlandırıp, emniyet tedbirlerini güçlendirecek ekipman alımına yoğunlaşsın.” diyor. (Haber Merkezi)