Narsizm hastası bir adam mafyanın referansıyla bir şehrin başına bela olmuş…

Geliş noktası “lümpenlik” olan bu uzun bacaklı çocuk, kendini mafya sanmaya başlamış…

Davranış bozukluğu da buna eklenince egosunu aşamaz hale gelmiş…

Rüyalarında gördüğü “Delikanlılık” fikrine normal yaşamında da öyle olduğunu sanarak yaşamaya başlamış…

Her defasında duvara tosladıkça anında viraj alan bu zavallı, Deve kuşu gibi davranmaya başlamış…

Kafasını kumdan çıkaramadığı için arkası görmüyormuş???

Kendini sözüm ona mafya, delikanlı gören yalan makinesi, rezillikleri örtbas etmek için akılara durgunluk veren tüm materyallerini kullanmaya başlamış…

Ünlü bir siyasetçinin dediği bir söz vardı: “Seçimle, senedin günü çok çabuk gelir” diye…

Şimdi şey sıkışmaya başladı…

İngiliz anahtarı olmakta fayda etmiyor…

Uymuyor çünkü her şeye…

Kumar var… İçki var… Hovardalık var…  -Hatta hovardalığın namına yakışmayan işler - var…

Gayri meşru var…

Lavanta işler dibine kadar var…

Reislerinin adına arpa-buğday toplamalar onda…

Ama ona sorsan o namus abidesi…

Herkes namussuz, şerefsiz, onursuz, omurgasız, ahlaksız, riyakar, şerefsiz…

Kendini insan bu kadar güzel inanın tarif edemez…

ŞAKLABAN tayfası var… Onları istediği zaman çağırıyor ve o şarlatanlara istediğini yaptırıyor…

“Ne kadar ekmek o kadar köfte misali”

Çünkü onlarda, onun gibi el-etek öperek bir şey yaptıklarını sananlardan oluşuyor…

Uzun bacaklı Hazretleri şunu ne zaman öğrenecek biliyor musunuz???

Koltuğun gittiği gün…

O şaklaban, yağcı, yalamaların, bir başkasının dizleri etrafında toplandığı fotoğrafı gördüğünde koşa koşa şefkatli kucağımıza koştuğunda…

Padişah soytarıları ve kendini kral sananların hikayesi bu…

Hazretleri; Namusun, Şerefin, Onurun Pazardan, Marketten, Bakkaldan falan satın alındığını sanıyor…

“Satılık” kendisi gibi,olanlar gibi düşünüyor…

Maalesef onlar PARA ile alınmıyor…

Para her şey değil… Onursuz ve omurgasız olmanı örtmez Hazretleri…

Kendini kudretli bir kral sanıyorsun…

Aslında boş bir tenekesin…

Hepsi bu…  

Muz Cumhuriyetinde olan bitenler bunlarla da kalmıyor…

Onları bahara bırakıyoruz…

Baharda açıklarız…

***

DENİZCİĞİM TEŞEKKÜRLER…

Bizim Deniz; Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ile ilgili konuşamaz dedim birden dili çözüldü…

TTK’nın mülklerinin devri konusunu açıkladı…

Böyle bir iyi çocuk her şeye lazım…

Ben o sana verilen Sayıştay denetçilerinin raporlarını zaten biliyorum…

Mülklerin haraç mezat el konulduğunu da biliyorum…

O AKP’nin kurumlar arası tezgahı…

Bu tezgahın mimarı Vali ve Belediye Başkanı… Ve kurumun başı…

Bunlara ne diyorsun???

Öyle keskin viraj alıyorsun ki;;;

Bende yedim…

Şark kurnazlığına gerek yok…

TTK’da neredeyse tüm yönetim kadrosu sözüm ona devrimcilerden oluşuyor…

Yolsuzluk, usulsüzlük ve ihale işlerinde ki işleri açıkla diyorum ben sana…

Sayıştay denetçilerinin raporları elinde…

Her KİT Komisyonu üyesi gibi…

ABD’yi yeniden keşfetmemize gerek yok…

O keşfedilmiş zaten…

Koklaşabilir taş kömürü…

Holdinglerin yaptırımları v.s v.s v.s

Yine de önemli –tiyatroda olsa- gösterdin teşekkürler…

***

ALİ BEKTAŞ’I KUTLUYORUM

Kozlu İlçemizde Ramazan öncesi EnerjiSa, Değirmenağzı su hattının elektrik borcu yüzünden suların kesilmesine neden oldu…

AKP’li Belediye Başkanı Ali Bektaş buna sert tepki gösterdi…

Haklıydı…

İki aylık borç ödenirde…

Ramazan öncesi bu kaldırılacak bir olay değildi…

Bırakın AKP’yi, Bırakın Ali Bektaş’ı, İnsana, orada yaşayanlara bu zülüm kaldırılmazdı…

Bende belediye başkanı olsaydım Ali Bektaş’ın yaptığını yapardım…

Hatta ben daha ileri gider binalarını çökertirdim…

O da su ve kanalizasyon arızası sebebiyle EnerjiSa’nın binasının girişinde onarım ve tamirat yaptı…

Bektaş’ın bu haklı tepkisini taktirle karşılıyorum…

Ha… Bahisçide yola bina yapmasın…

Sevgiyle kalın…