Özer, “Çaycuma’da ve Ülkemizin Dört Bir Yanında Yaşanan Kadına Şiddet ve İstismar Vakalarına Sesiz Kaymayacağız”
Zonguldak Demokrasi Platformu, Çaycuma’da son aylarda art ada gerçekleşen kadın cinayetlerine ve çocuk istismarına tepki göstermek, dikkat çekmek amacıyla Çaycuma’da sessiz yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi.
Zonguldak Demokrasi Platformu ve Çaycuma'daki emek ve demokrasi güçlerinin çağrısıyla bir araya gelenler Çaycuma Öğretmenevi önünden Atatürk Anıtı’na kadar kadın-erkek birlikte yürüdü. Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı'nın yanı sıra siyasi partilerin, sendikaların, dernek ve meslek örgütlerinin başkan ve yöneticilerinin katıldığı eylemde Atatürk Anıtı önünde Zonguldak Demokrasi Platformu adına Serpil Açıl Özer tarafından basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasının ardından Zonguldak ve Çaycuma’daki sendika, denek, meslek örgütü ve siyasi partilerden kadın temsilciler, katledilerek su kuyusuna atılan 16 yaşındaki Hasret Akkuzu’nun Çaycuma Kızılbel köyündeki ailesine taziye ziyaretinde bulundu.
“YAŞANAN BU OLAYLAR, MÜNFERİT DEĞİL, TOPLUMSAL DÜZENİN ÇÖKTÜĞÜNÜN VE KADINI İLE ÇOCUĞUNU KORUYAMAYAN BİR SİSTEMİN VAR OLDUĞUNUN EN SOMUT GÖSTERGESİDİR”
Zonguldak Demokrasi Platformu adına Serpil Açıl Özer Çaycuma Atatürk Anıtı önünde yapılan basın açıklamasında şunları söyledi: “Ülkemizde ve Çaycuma'da son dönemde yaşanan, çocuklarımızın ve kadınlarımızın yaşam hakkını hedef alan şiddet, cinayet ve istismar vakaları karşısında derin bir öfke ve acı içerisindeyiz. Yaşanan bu olaylar, münferit değil, toplumsal düzenin çöktüğünün ve kadını ile çocuğunu koruyamayan bir sistemin var olduğunun en somut göstergesidir.
Çaycuma'da art arda gelen kadın cinayetleri, çocuk yaşta doğumlar ve istismar skandalları, sadece birkaç kötü insanın eylemi olarak geçiştirilemez. Eleştirimiz ve tepkimiz, bu suçları besleyen cezasızlık kültürüne ve ilgili kamu kurumlarının (Aile Bakanlığı, Valilik, Emniyet) önleyici tedbirleri uygulamadaki yetersizliğinedir.
“ADALET MEKANİZMASI, KADIN VE ÇOCUK HAKLARI İÇİN DERHAL ETKİNLEŞTİRİLMELİDİR”
Faillerin hak ettikleri en ağır cezaları almaması, şiddeti adeta teşvik etmekte, şiddet döngüsünü kırmayı imkânsız hale getirmektedir. Adalet mekanizması, kadın ve çocuk hakları için derhal etkinleştirilmelidir.
Bu konuda yargı pratiklerindeki esneklikler şiddeti dolaylı olarak teşvik etmektedir. Kadın cinayeti davalarında sıkça uygulanan ‘haksız tahrik’ ve ‘iyi hal’ indirimleri, cinayetlerin ardındaki ataerkil saikleri görmezden gelmektir. Erkeğin aldatılma, terk edilme veya boşanma isteği gibi durumları ‘haksız tahrik’ nedeni sayılması, cinayeti adeta ‘anlık öfke’ ya da ‘affedilebilir bir tepki’ olarak kodlamıştır.
Mahkemelerin bu indirimleri yaygınlaştırması, mevcut yasaların (6284 Sayılı Kanun dahil) ruhunu zedelemiş ve cezalandırma mekanizmasının caydırıcılığını ortadan kaldırmıştır. Faillere, öldürmeleri durumunda bile düşük ceza alma ihtimalinin bulunduğu sinyali verilmiştir.
Hükümetin üst düzey yetkilileri tarafından dile getirilen ve kadınların toplumsal rollerini daraltan söylemler örneğin; ‘Fıtrata aykırı’ olduğu gerekçesiyle toplumsal cinsiyet eşitliğini açıkça reddeden açıklamalar, kadının kamusal ve bireysel alandaki özerkliğini değersizleştirmiştir.
Kadınların öncelikli olarak ‘anne’ ve ‘eş’ rollerine indirgenmesi, kadının özgürleşme çabalarını ataerkil normlara karşı bir tehdit olarak algılayan zihniyeti desteklemiştir. Bu siyasi söylem, bir erkeğin kadının hayatı üzerindeki mülkiyet ve kontrol hissini pekiştirmektedir.
Bu şiddet, temelinde ataerkil yapının ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ürünüdür. Kadınları ikincil konumda gören, geleneksel değerler adı altında haklarını gasp eden bu cinsiyetçi zihniyete karşı eğitimden hukuka kadar her alanda topyekûn mücadele şarttır.
“ÇOCUKLARIN ÖRGÜN EĞİTİMDEN UZAKLAŞTIRILMASI, ÖZELLİKLE KIZ ÇOCUKLARINI SAVUNMASIZ VE GÜVENCESİZ BIRAKMAKTA, İSTİSMARA ZEMİN HAZIRLAMAKTADIR”
Çocukların örgün eğitimden uzaklaştırılması, özellikle kız çocuklarını savunmasız ve güvencesiz bırakmakta, istismara zemin hazırlamaktadır. Açık lise gibi uygulamalar, eğitim hakkını kısıtlayıcı bir araç haline getirilmemelidir.
Çaycuma'da yitirdiğimiz tüm canların sorumluluğu hepimizindir. Suça, şiddete ve sessizliğe ortak olmayacağız. Kadınlar ve çocuklar için güvenli bir yaşam inşa edilene dek mücadelemizi sürdüreceğiz.”
NE OLMUŞTU?
Geçtiğimiz ekim ayında Çaycuma’da 43 yaşındaki Gönül Karakök, eşinin babası tarafından katledilmişti. Aynı dönemde kaybolan 16 yaşındaki Hasret Akkuzu bir su kuyusunda ölü bulunmuş, ayrıca 16 yaşında iki kız çocuğu da hastaneye başvurarak doğum yapmıştı.
Eğitim Sen, yaşananların ardından yaptığı açıklamada şu değerlendirmede bulunmuştu: “Çaycuma’da yaşananlar sadece bireysel bir trajedi değil; ülkemizde eğitimden sosyal politikaya, çocuk koruma sisteminden toplumsal cinsiyet eşitliğine kadar her alanda içten içe çürüyen ve çöken bir toplumsal ve siyasal düzenin sonucudur. Üç kız çocuğu da son dönemde benzer biçimde yaşamını yitiren, istismara maruz kalan, çocuk yaşta doğum yapan diğer kız çocukları gibi örgün eğitim dışında kalmış, açık lise öğrencisidir.”

Pera'da büyük kavga!
Pera'da büyük kavga!
İçeriği Görüntüle

Kaynak: Haber Merkezi