Salı akşamı tüm yurtta miraç gecesi kutlandı. Ancak gazetede yazı yazdığım gün Cuma olması nedeniyle o gün için de yazı yazamadım. Bu gün hem miraç konusunu hem de peygamberin ayı ikiye bölmesi (Şakkul -kamer) iki olayı anlatmaya çalışacağım. Tüm geceler kutsal olmadığı gibi miraç gecesi de kutsal değildir. Çünkü o gece kendi başına kutsal değil o gecede inmeye başlayan ve 23 yıl boyunca her gün ve gece inmeye devam eden kutsal Kuran olmaktadır. Kim o gece inmeye başlayan Kuran’ın (karanlıklardan aydınlığa ulaştıran) mesajını kabul edip okumaya başladığında o kişinin miracı da başlamış olur.
Bu olayları uyduruk rivayetlerin anlattığı adreste aramayı bırakalım da o gece peygamber nereye ne zaman nasıl gittiğini ve orada ki adresin detaylarını Allah’ın dilinden, ayetler den okuyalım.
“Tüm noksanlıklardan arınmış, Yüceler Yücesi Allah, ayetlerini göstermek/elçiliğini ve vahyini bildirmek için, bir gece kulunu, bir kenarını mübarek kıldığı Mescid-i Haram’dan,Mescid-i Aksa’ya yürüttü.” (İsra 1)
“Ve müthiş kuvvetleri olan, üstün akıl sahibi olan ve egemenlik kurmuş olan, en yüksek ufukta idi. Sonra yaklaştı ve hemen sarktı. Birinde iki yay uzunluğu kadar, diğerinde de daha yakın olmuştu. Hemen de kuluna, -son kiraz ağacının yanında -ki yanında oturmaya değer konaklama yeri vardır– vahyettiğini vahyetti. O zaman kiraz ağacını kaplayan kaplıyordu. Gönlü, gördüğünü yalanlamadı. Onun gördüğü şeyden kuşku mu duyuyorsunuz?/Onun gördüğü şey hakkında onunla mücadele mi ediyorsunuz? Ant olsun onu, başka bir inişte daha gördü. Göz şaşmadı ve azmadı. Ant olsun, Rabbinin alâmetlerinin / göstergelerinin en büyüğünü gördü. (Necm 17-18)
Ayetlerde ilk vahyin geldiği yer açıklanarak adete adres tam verilmiştir. Muhammed’in hiçbir araç ve gereç olmadan bir akşam üstü Kabe mescidinden başlayıp yürüye yürüye Kabe’ye uzak olan Mescidi Aksa ya vardığında, o mescidin yanında da bulunan insanların gelip geçtikleri konakladıkları / mesire yeri (cennet-ül mev’a) denilen yerde bir kiraz ağacının yanında iken Alak süresi ilk beş ayeti vahy edilmiştir.
“Ey Muhammed! Her şeyi yaratan Rabbinin adıyla oku.’’Rabbin insanı, alak’tan/ embriyodan var etti. Oku! Ey Muhammed! Rabbin en büyük ikram sahibidir. Senin Rabbin kalemin yazdıklarıyla, insana bilmediklerini öğretendir. (Alak 1-5) İlk defa böyle Allah’ın ayetleriyle buluşan onu kendine muhatap alan Muhammed’in aydınlanması / miracı bu şekilde olmuştur.
Yoksa peygamber göklere çıkarak Allah ile orada görüşmemiştir.
MÜŞRİKLER, PEYGAMBERDEN MUCİZE TALEP ETMELERİ.
Mekkeli müşrikler Muhammed peygamberin getirmiş olduğu mesajı ortadan kaldırmak amacıyla her türlü hileye, yalana, hakarete, tacize başvurmakta ve ölümle sonuçlanan işkenceler yapmaktaydılar. Bazı zamanlarda da Muhammed’in peygamber olduğuna dair kendisinden olağan üstü mucize getirmesini talep etmekteydiler.
Ve onlar, “Ona Rabbinden alâmetler/ göstergeler indirilmeli değil miydi?” dediler. “De ki: “Alâmetler/ göstergeler ancak Allah’ın katındadır. Ben ise ancak apaçık bir uyarıcıyım.” “Kendilerine okunan Kitab’ı şüphesiz Bizim sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır. ”(Ankebut- 50-51)
Ve “Bizim için yerden bir pınar fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız. Yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olmalı. Onların aralarında şarıl şarıl ırmaklar akıtmalısın. Yahut iddia ettiğin gibi göğü parçalar hâlinde üzerimize düşürmelisin yahut Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmelisin. Yahut senin altın süslemeli bir evin olmalı yahut göğe yükselmelisin. Ancak, senin yükselişine, öğrenip öğreteceğimiz bir kitabı bize indirmene kadar asla inanmayız” dediler. Sen de ki: “Rabbim noksanlıklardan arınıktır. Ben, beşer bir elçiden başka bir şey miyim ki!”İsra, 90,93
Bu Ayetler den de anlaşıldığı gibi onların bu mucize taleplerini peygamber hiçbir zaman yerine getirememiştir. Çünkü Allah evrene koymuş olduğu kuralları (sünnetullah) değiştirmez.
Bu Ayetler den de anlaşıldığı gibi onların bu mucize taleplerini peygamber hiçbir zaman yerine getirememiştir. Çünkü Allah evrene koymuş olduğu kuralları (sünnetullah) değiştirmez.
O gün Peygamber, Müşrik’lerin mucize isteklerine karşı, bir tane dahi mucize gösteremiş. Ancak Bu gün ise bir çok Müslüman peygamberi mucizesiz kabul etmiyor. Şaşılacak şey! Şayet o gün peygamber, inanmayanlara bir mucize getirebilmiş olsaydı onun bu davetine herkes de inanırdı ve o kadar da Müslüman, ölümle sonuçlanan işkencelere de maruz kalmazdı.
Genel de Müslümanlar, Peygamberi Kuran’dan öğrenmiyorlar, aksine peygamberi uyduruk rivayetlerden öğreniyorlar. Bu rivayet kaynaklarında ise peygamber için yüzlerce mucize yazılı bulunmaktadır. Ne yazık ki bu rivayetler ile Kuran, taban tabana zıt bir durumdadırlar.
Şimdi de bu uydurulmuş rivayetlerde “Şak-ul kamer” mucize olayını anlatalım. Rivayetlerin genelinde, Şak-ul kamer olayı şu şekilde anlatılmakta, “Mekke’de Müslümanlara yapılan boykot olayından hemen sonra Mina’da gerçekleşmiştir.Mekkeli müşrikler, peygamberden mucize isteği üzerine “Peygamberin bir işareti ile ay yarılmış, yarısı bir dağın üzerine diğer bir yarısı da diğer dağın üzerine ayrılmıştır ve ya peygamberin önünde durmuş sonra tekrar birleşmiştir” bu olayı izleyen Mekkeli müşrikler bunun sihir olduğunu söylemişlerdir.
Şakk-ul -kamer olayı ile ilgili olarak rivayetlere desdek olarak, Kuranda kamer süresinin 1 ile 2. ayeti gösterilmekte.“Son saat(Kıyamet) yaklaşacak(yaklaştı) ve ay yarılacak(yarıldı).Ama eğer onlar(Son saat düşüncesini tamamen reddedenler,onun yaklaştığını) işaretini görselerdi,sırtlarını dönerler ve(bu) hep olagelen bir yanılmasıdır.” Derler (Kamer ,1-2)
Not ;Ramazana kadar yazılarıma aya veriyorum,ramazanda buluşmak ümidiyle.
Selam.