Şöyle demiş ünlü filozof: “ İnsanoğlu öne çıkan sorunlara çözüm arar.”
Ya da başka bir ifadeyle: “Toplumlar üstesinden gelemeyecekleri sorunları gündeme getirmezler.”
Özellikle sol siyasetin 40 yıllık söylemidir güç ve eylem birliği.
Her seçim öncesi gündeme gelir ya da getirilir, ne ki bir türlü başarılamaz bu güç ve eylem birliği.
2014 seçimleri öncesi güç birliği yine gündemde.
Yandaş ve yalaka medya (doğası gereği) yer vermiyor olsa da, CHP ve İşçi Partisi yetkililerinin güç birliği doğrultusunda görüşmelerde bulunduklarını öğrenebiliyoruz.
40 yıllık söylem eyleme dönüşebilir mi?
2014 seçimlerine dönük olarak, milli bir güç birliği sağlanabilir mi?
Bu somut süreçte, bu sorunun üstesinden gelebilecek miyiz?
Bunu yaşayarak göreceğiz.
“Toplumlar üstesinden gelemeyecekleri sorunları gündeme getirmezler” demiş ya Filozof.
Soruna bu açıdan bakmak gerekir diye düşünüyorum.
CHP ve İşçi Partisi’nin başkan ve sekretarya düzeyinde “milli güç birliği” sorununu gündeme almış olmaları son derece önemli.
Öte yandan bir yıldan fazla bir zamandır sürdürülen Milli Merkez çalışmaları, sağdan ve soldan olmak üzere önemli şahsiyetleri ve kimi demokratik kitle örgütlerini bir araya getirmekle kalmadı.
Toplumda heyecan ve beklentileri arttıran bir çekim merkezi konumuna yükseldi.
Tüm bu olgular gösteriyor ki, toplumumuz üstesinden gelebileceği ‘milli güç birliği’ sorununu gündemine almıştır.
GÜÇ BİRLİĞİNİN KOŞULLARI
Toplumun “milli güç birliği” sorununu gündeme almış olması, bu güç birliğinin nesnel koşullarının (şartlarının) var olduğunu da kanıtlamaktadır.
Bu tespiti nereden çıkarıyoruz?
Toplumumuz giderek derinleşen bir ayrışma süreci yaşıyor.
Bir tarafta ABD emperyalizmi, AKP, PKK+BDP (bölücülük ve iç gericilik) diğer tarafta Cumhuriyetçi, kamucu, bağımsızlıkçı, Atatürkçü, kardeşlikten yana devrimci-demokrat tüm ilerici güçler ve dinamikler.
Unutulmasın ki, bu ayrışmayı Türk toplumuna dayatan, yine bizzat emperyalizm ve onun içimizdeki her soydan ve boydan işbirlikçileridir. “Yetmez ama evet” çilerin ve türevlerinin, bu ayrışmayı körüklemede ve toplumu zehirlemede yatsınamayacak hizmetleri(!) olduğunu da belirtelim.
Bir avuç işbirlikçi dışında, ortaçağ gericiliğine ve emperyalizme karşı, yeniden cumhuriyet devrimi rotasına girmeye kararlı güçler, biz çoğunluktayız. (Toplumun çoğunluğu işbirlikçi olabilir mi?)
Bu somut durumdur milli güç birliğinin koşullarını oluşturan.
Denilebilir ki, ayakları bu topraklar üzerine basacak, ‘milli bir hükümet’ hedefli milli güç birliği olanak ve koşullarının geçmişe oranla daha çok olgunlaştığı süreçten geçiyoruz.
2014 seçimleri, ülkemiz üzerine çöken karabasandan kurtulma fırsatına dönüştürülebilir.
Yeter ki, bu amaç doğrultusunda içtenlikli, özverili ve sorumlu davranılabilsin.
Seçime yönelik güç ve eylem birliği sürecinde, pazarlıkların değil, ilkelerin öne çıkarılması kritik önemdedir. Çünkü pazarlıklar ilkeleri geri iter.
İş ve eylem birlikteliğinin yol ve yöntemi, pratik uygulamasına ilişkin sorunlar çıkabilecektir.
Bu kaçınılmazdır. Ancak sağduyu, sabır, içtenlik ve doğru öngörü, her türlü sorunu aşmaya yetecektir.
CHP’NİN TARİHSEL MİSYONU (Yükümlülüğü)
CHP’nin tarihsel yükümlülüğü derken, ‘yükümlülük’ üzerine vurgu yapmak istiyorum.
Çünkü bu yükümlülük CHP’ye tarihsel ve sosyal koşullar tarafından verilmiştir.
Yani, CHP istemese de bu yükümlülükle yükümlüdür!
CHP bu yükümlülüğe mecburdur.
Ana muhalefet partisi, Cumhuriyeti kuran parti olarak bu kritik süreçte, milli güç birliğini düşünceden eyleme geçirebilir. Güçlü bir çekim merkezi oluşturabilir.
AKP’den kurtulabilmenin başka bir yolu var mı?