Zonguldak'a yakışır Zonguldak'a yakışır

Bir güvenlik önlem olsa gerek, trenler yürüyüş hızıyla giderlerdi. Bacalarında savrulan koyu dumanlar ise çarşıyı boğardı. Sokakta insanların yüzleri, burun delikleri is içinde kalırdı. Tuhaftır gene de insanlar beyaz giyinmeye özen gösterirlerdi…
Fener semti Zonguldak’ın PERA’sı idi. Loş ormanların içinde çan sesleriyle ürperirdiniz. Orman içine döşenmiş dar kaldırımlarda bazen bir papaz siluetiyle, bazen de aralarında fiskos eden rahibelerin egzotik görüntüleriyle karşılaşırdınız. Fransız stilindeki dik çatılı, panjurlu evlerin bahçeleri küçük parklar gibi bakımlıydı. Gökyüzünü bir tünel gibi örten sık ağaçların altındaki dar bir şoseden Maden Mektebine gidilirdi. Tenis kortunda bembeyaz giysileri içinde şık hanımlarla beyler aralarında Fransızca konuşurlardı. Burası kentin en uygar yeriydi. Çevre yaz-kış yeşili solmayan defnelerle kaplıydı…
Balkaya Pastanesi entellerin buluşma yeriydi. Kentin yazar-çizer takımı da çaylarını burada içerler, yazın üzerine söyleşiler yaparlardı. Yakındaki Halkevi kitaplığı beyin açlığını doyurduğumuz biricik yerdi. Birkaç hevesli orada ruhlarımızı ısıtan bir şiir iklimi yaratmıştık.”
İ.Behçet Kalaycı
Zonguldak Nostalji