Ah Cevriye ah, bana ve bir salon dolusu masum kadına bunu yapmayacaktın. Ani plan değişikliğini hemen hayata geçirmeliydim. Zira kutu kadar içinde arabanın, gittikçe ağırlaşan yağlı ve sarımsaklı menemen kokusu yüzünden nefes almak imkansız hale gelmişti. Bende o kış gününde tüm camları indirdim. Öylece camlar fora çarşıya kadar geldik. Müthiş bir cereyan oluştu haliyle. Rüzgar, kadıncağızın ensesinden giriyor topuklarından çıkıyordu. Kendimce onu bu şekilde cezalandırıp, "Sen misin km.lerce öteden yolladığın o berbat tütsüyle beni piskopat eden, bu da sana kapak olsun" demiştim. Ama aynı cereyana benimde maruz kaldığım gerçeğini, sonraki 20 gün boyunca boynumu sağdan sola çeviremeyince fark ettim. Cevriş, arabanın içindeki kasırga yüzünden buz kesmiş olmalı ki, hükümetin oralarda bir yerde “ehişf beyn burtfah iniyişff” diye yarım yamalak bi şey söyledi. İnmek istediğini hemen anladım. Zart diye durdum. Kaskatı kesilmiş olduğundan hareket edemiyordu. Mecburen uzanıp kapısını ben açtım. Bir tekmeyle cart diye aşağıya yuvarladım. Yere düşer düşmez kolu bacağı gövdeden ayrıldı. Baya bi donmuş garibim :)

Neyse derhal camları kapadım, kaloriferi açtım. Fakat baktım, aynı koku hala devam ediyordu. Uzun bir sessizlik.. Ulen yoksa bu koku.... Nayır nolamaz.. “Vallaha mı? Kız yoksa senden mi geliyor muş?” diye soran mı oldu aranızda? Kardeşim hiiç beni zorlama sen aç topuğunu, sıkıcam. Yok yok kurşun sıkmıycam, topuğunu sıkıcam, tebrik manasında. Ne acıdır ki kokunun benden geldiğini ben de sen gibi o an idrak ettim ve yıkıldım, kendimden tiskindim(!) Her zaman torpidoda bulundurduğum yağlı ilmeği boynuma geçirdim. Bu hezeyanla yaşayamazdım. Malum iştahlı kimseyim, ilmeğe biraz da limon sıktım ki söğüş olmasın azcık zelletlensin düşüncesiyle. (Lezzetli yerine "zelletli" diyen komşumuz Hayriye Teyze rahmet istedi, ama (afedersiniz) nah bulur. Az eziyet etmediydi çocukken bize, yok dut yediniz ağacımdan, yok gül koparttınız bahçemden diyerek, cadaloz kadın). Arabanın üstüne çıktım, gözyaşlarım fışkırırcasına ağlarken,  ilmeği asacak tavan aradım. Ama yoğidi. Bari dedim eve gideyim orda asayım kendimi. Eve gidince de unuttum. Aklıma gelince de şimdi hatırlamadığım bir sebepten vazgeçtim. Şu bir gerçek ki, can tatlı. İnsan herkesi öldürüyor da kendine kıyamıyor be. Mesela ben, bu güne kaç kişiyi kestim de şuncacık cız etmedi içim. Ama kendime sıra gelince yapamadım mirim. Hahaha. Çatlağım ben valla, sakın inanmayın kimseyi kesmedim. Arka bahçede söğüdün dibinde yatan ceset meset filan da yok, rahat olun.

Sonraki seansta yine ocağa yemek koyup telaş içinde seansa son anda yetişen Mehveş'i görünce yeminle sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlayasım geldi. Bir de ne göreyim. O son seansta ben fırlayıp çıktıktan sonra, tüm terli, pis giysilerimi duşta unutmuşum ve Mehveş'cik  almış onları, yıkamış ütülemiş bana getirmemiş mi? Ay Allah’ım yer yarılsa da içine girsem daha iyiydi. Hakkında atıp tuttuklarım aklıma gelince utançtan yüzüne bakamadım. Bu huyuma çok kızıyorum. Böylesi şeyler çok yaşadım. Ama hala ders almadım. Mesela ne spor yaparken ne duş alırken kolumdan hiç çıkarmadığım deri kayışlı bir saatim vardı, zamanla deri çürüyüp kokmaya başlamıştı. Zaman zaman bileğim burnuma yakın geldiğinde alıyordum o berbat kokuyu ve o an için yanımda kim varsa ondan şüpheleniyordum. Aynı bu olayda olduğu gibi yalnız kaldığım bir anda fark ettim gerçeği. E ne demişler can çıkar huy çıkmaz. Ne yapayım ki kokuya karşı aşırı bir hassasiyetim var. Kötü bir koku geldi mi burnuma hemen müsebbibini bulma telaşına kapılıyor, etrafta kim varsa günahlarını almaya koyuluyorum. Elimde değil. Kısa süre sonra da kaynağın ben olduğuma dair aynı kaçınılmaz sonla yüzleşiyorum kızara bozara.

"Evet yaptım ama sor bir neden yaptım?" soru cümlesine cevabımı merak edenler için söyleyeyim. Evet gerçekten de sarımsak kokusu benden geliyordu ama çok geçerli bir sebebim vardı. Saçlarım çok dökülüyordu o sıralar. Ara ara bir kaç kaşık sızma yağı, iki yumurta sarısıyla karıştırıp, saç diplerime sürerek bakım yapıyordum. Bir iki saat bekletip yıkıyordum. Bir arkadaşım sarımsağın saç dökülmesini önleyici özelliğini uzun uzun anlatarak, bu karışıma bir diş de sarımsak ezip eklememi salık verdi. Uzun zamandır,  uzayan konularda odaklanma sorunu yaşadığımdan olsa gerek bir diş olarak tavsiye edilen sarımsak oranını ben, bir baş olarak kaydetmiştim hafızama. Evde de hazır, her biri kafam kadar olan Kastamonu sarımsağımda var mıydı sana? Sevinçle ben bir baş sarımsağı ezip ezip (ki yaklaşık bir kepçeye denk geliyordu) koydum macunumun içine. Sürdüm kafama. Bir süre sonra kafa derim yanmaya başlasa da, daha etkili olsun diye 5-6 saat kadar tuttum kafamda. Yıkarken kokudan kusasım geldi ama kurutunca kayboldu. Ben hemen bu olayın ertesi günü, salonda spora başlayınca yağ, yumurta sarısı ve sarımsak karışımı, ısı ve terle karışınca, menemen gibi koku yaymaya başlamıştı. Bu da benim ocağa yemek koyup gelen Mehveş'ten şüphelenmeme yol açıyordu. Benden gelmesi ihtimali ise hiç aklıma gelmiyordu. Spor salonunda başlıyor, orada da kalıyordu koku. Bu sebeple hep, salonda birinden tütüyor şüphesine kapılmıştım. Çıkışta kafama koca bir şapka geçirip eve yaya olarak gidiyordum. Haliyle de açık havada soğuyordum koku da kayboluyordu. Ta ki o gün arabamla gelip te soğumadan tütmeye devam edene kadar.

Ben bu gerçeği idrak eder etmez, seanslara, kafama yüzücü bonesi geçirip girdim ki kimse heder olmasın. Kokunun şiddeti 15 gün daha devam etti. Tam olarak bünyemi terketmesi ise 2.5 - 3 ayı buldu. Tam bir rezillik.

Yaz geliyor. Zeytinyağlı fasulyeler, etli biber dolmaları  pişirilecek evlerde, sokaklara kadar taşan kokularıyla. Evlerin bahçelerinde ateş gülleri, yediverenler açacak ve bizi bizden alacak. Komşunun çardağını saran asmanın altında çaylar içilecek, vanilyalı kekler zeytinli poğaçalar eşliğinde, hep birlikte.

Çiçek bahçesi gibi mis kokulu atmosferleriniz, rengarenk günleriniz olsun, ve hep neşeyle dolsun. Kiss.