Zaman zaman hepimizin kafasına takılan sorular vardır.

Çoğu zaman değişik konularda birçok soruyla karşılaşırız…

Kendi kendimize veya bir başkasına sorduğumuz sorular!

Bu sorular, yaşamımızda cevaplarını arayan merak, ilgi veya kaygılarımızdan doğarlar.

Zamanın ruhuna uygun olarak değişir, farklı konularda yoğunlaşırlar.

Soruların içeriğini ve yoğunluğunu süreçler belirler…

Abi ne olacak bu maden işçilerinin hali?

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ne olacak?

Nedir bu sendikanın hali?

Sence kongre sonrası sendika nasıl şekillenir?

Maden işçilerinin hali ve cevapları oldukça karışık bir konudur!

Çünkü bir yanda son yıllarda hızla yaygınlaşan özel sektörde çalışan maden işçilerinin durumu, bir yanda da kamuda çalışan (TTK ve TKİ) maden işçilerinin durumları söz konusudur.

Madencilik işkolunda ülke genelinde yaklaşık iki yüz bin işçi çalışmaktadır. Bu toplam işçi sayısının yaklaşık olarak sadece 16 bini kamuda çalışmaktadır. Geriye kalan maden işçileri ise, özel sektörde veya taşeron şirketlerde çalışmaktadırlar.

Kamuda, özel sektörde veya taşeron şirketlerde çalışan işçilerin sendikal örgütlülük oranları ve örgütlenme konusunda yaşamış oldukları sorunlar birbirinden çok farklıdır. Çalışmış oldukları iş yerlerinde yaşamış oldukları iş ilişkileri sorunları da birbirinden çok farklıdır.

Sınıf mücadelesi açısından önemli olan ise; Kamu, özel veya taşeron şirketlerde çalışan işçilerin sorunları, mücadele açısından aynı potaya toplayabilmek ve bir mücadele birliği ve anlayışı oluşturabilmektir.

Çünkü işçi sınıfının yaşamış olduğu sorunlar; aslında birbirinden kopuk, çözüm açısından birbirinden bağımsız ve konum sınıfsal konum açısından da birbirinin karşısında değildir. Önemli olan, bunları aynı mücadele anlayışı çerçevesine yerleştirebilmektir. Bu noktada görev, siyasi öncü işçilere, doğal işçi önderlerine ve maden işkolunda örgütlü sendikalara düşmektedir.

Bazı işkollarında olduğu gibi, maden işkolunda da özelleştirme ve taşeronlaşma konusu, Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamı olan Soma ve Ermenek katliamları sonrasında tekrar gündeme geldi. Madenlerin kamulaştırılması tartışıldı. Öncelikle vurgulamak gerekir ki, anayasanın 168. maddesi gereğince doğal kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Doğal kaynakların aranması ve işletilmesi hakkı, kömür de dahil devlete aittir. Anayasabu hakkın(sadece belli bir süre için) gerçek ve tüzel kişilere devredilmesine olanak tanımaktadır.

Madenlerin mülkiyeti ve tasarrufu, zaten kamuya aittir!

Bu alanda özel bir devletleştirme hamlesine de gerek yoktur. Yapılması gereken, işletmesi özel sektöre devredilmiş bulunan madenlerin, tekrar devlet tarafından işletilmesidir.

Yeni yasal değişiklik tartışmaları ve yeni anayasa tartışmaları bu çerçevede ele alınırsa, niçin ve nerede konumlanmamız gerektiğini daha iyi anlayabiliriz.

Sendika konusuna gelince…

İşbirlikçi sarı sendikacılığın gelmiş olduğu ibretlik durumu Soma’da, işbirlikçi sarı sendikacılık mengenesini kırmaya çalışan mücadeleci sendikal anlayışın çırpınışlarını da Yatağan’da tüm Türkiye kamuoyu ve maden işçileri gördüler.

Daha önce yazmış olduğum yazılarda da dile getirmiş olduğum bir tespitim vardı; “AKP iktidarları döneminde Türkiye kapitalizmi öyle bir noktaya gelmiştir ki, artık rica eden, protesto eden ve basın açıklamalarıyla kınayan sendikacılık anlayışının sonuna gelinmiştir. Bundan sonrasını fiili sınıfsal mücadele anlayışı ve yöntemleri belirleyecektir.”

Ve bu süreç; alışılmış klasik sendika yöneticiliği anlayışını da zorlayıp sıkıştıracaktır. TÜRK-İŞ dahil tabanıyla bütünleşmiş sendikal mücadele anlayışına sahip olan yönetici tiplerinin önünü açacak, bu eski bürokratik anlayışa sıkışıp kalmış ve hala ısrar eden birçok yöneticiyi de saf dışı bırakacaktır.

Genel Maden İşçileri Sendikası’nın (GMİS) taban delege seçimleri ve kongre sürecinde yaşanan gelişmeler de bunu göstermektedir.

Genel Maden İşçileri Sendikası ya yeni bir mücadele ve örgütlenme anlayışını hayata geçirecek, koşar adım gelişip büyüyecektir. Ya da; Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ve Maden Tetkik Arama (MTA) işyerlerinde ki örgütlülüğü ile sıkışıp kaldığı 10 bin kişilik örgütlenme bandında, aynı noktada yapmış olduğu düz koşuyla idare etmeye çalışacaktır!

Genel Maden İşçileri Sendikası’nın 10. Olağan Kongre sonuçları, aynı zamanda bu sürecin hangi yönde ilerleyeceğine de ışık tutacaktır.

Çünkü maden işçileri artık klasik sendikal anlayışa takılıp kalmış sendika yöneticisi tiplerine prim vermemekte, yeni mücadeleci, önderlik ve liderlik özelliklerine de sahip yönetici tiplerini aramaktadırlar.

Sonuç olarak; Genel Maden İşçileri Sendikası’nda da bir dönemin sonuna gelinmiştir. Ve geçiş sancılarıyla dolu yeni bir dönem başlayacaktır.

Bu yeni dönemi çözümleyip anlayabilenler,  maden işçilerine iyi anlatabilenler bu geçiş sürecinin daha az sorun ve sancıyla geçilmesini sağlayabilirler.

İşçi ve emekten yana olanlara kolay gelsin!