Değerli Okurlar,

Gün geçmiyor ki 30 Büyükşehir ve Zonguldak’ı bize hatırlatan yeni bir olay yaşanmasın. Daha sarsıntının birini atlatamadan ikincisi, üçüncüsü ile yüz yüze kalıyoruz.

Dün Yaşanabilir Bir Ereğli grubundan arkadaşımız ve çevre gönüllüsü Çetin YILMAZ’dan acil duyuru ile bir mesaj aldık.

Mesajda, “Arkadaşlar Acil durum…

Ereğli Tersaneler bölgesinde Çevre felaketi yaşanıyor.

Ereğli’de bir tersanede yurt dışından getirilen 50 Metre uzunluğunda gemi sökümü yapılıyor.  Aldığımız duyumların peşine düştük. Bugün Gülüç karakoluna Gemi sökümü için şikâyetçi olduk. Karakol polisleri ile sökümün yapıldığı alana gittik. Bu tersanenin gemi söküm ruhsatı yok. Yurt dışından getirilen iki geminin birisi yarıya kadar toprağa gömülmüş diğer yarısı sökülmüş. Geminin tamamı 40- 50 cm asbest ile izole edilmiş.

Çalışan işçiler asbest olduğundan habersiz maskesiz ve korumasız çalışıyorlar.

Şikayetimiz sonucu bir tutanak tutuldu.

Şaşkınız Ereğli gibi çevreye duyarlı bir bölgede bu faciaya göz yumanları anlamakta zorlanıyoruz.

Tersanelerin hemen 500 metre mesafesinde Gülüç ve Ereğli’nin plajları var. Asbestin bir zerreciği insana solunum yoluyla akciğerlerine yerleştiğinde kanser riski nerdeyse kesindir.

Korkunç bir çevre felaketi ile yüz yüzeyiz. Şimdilik bilgi için. Gelişmelere göre o felaketin olduğu bölgeye topluca gitme durumunu değerlendireceğiz… Lütfen bu konuda paylaşımlar ile Ereğli halkını bilgilendirelim…”

deniliyordu. Oysa yıllardır bu gemi söküm işi ile ilgili bir reaksiyon vardı ve bu konuda Kilimli’de alınan izin bile kullanılmamıştı.

İnsanın isyan etmemesi elde değil, demir çelik, taşkömürü, termik santral, çimento fabrikası, kâğıt fabrikası, hurda eritme tesisi, gübre fabrikası ve şimdi de gemi sökümü pes doğrusu. Oldu olacak biz bölgeyi boşaltalım, muhteremler gelsinler bu doğanın canına okuyacak ne varsa buraya yerleştirsinler. Yetmez nükleer santralı, boya fabrikalarını, silikozis yapan kot kumlama, petrokimya, siyanürlü altın madenlerini ve bilumum insan ve doğa düşmanı sanayiyi de getirin olsun bitsin.

Biz daha Çaycuma’da Gübre ve Hurda Demir Eritme tesisine dur mücadelesi verirken karşımıza bir de asbestli gemi sökümü işi çıktı. Bu memleketin bırak insanını kendi sağlığını düşünen bir yöneticisi kalmadı mı? Kömür ve kömür bazlı üretimden Karbon Ayak İzi Anlaşması sayesinde yıllar içerisinde azaltarak çıkmayı planlarken insan ve çevre sağlığını tehdit eden yeni eklemeler niye?

Daha sağlık sisteminde Türkiye ortalamasını bile tutturamamışken, Zonguldak Alt Bölgesinde yüzbin kişiye 388 yatak, bin kişiye iki doktor ve toplam hastane sayısı çevre iller kadar bile değilken, artık insanlar çocuk yapamaz hale gelmişken ki Türkiye’deki en düşük toplam doğurganlık hızı olan binde 1,27 sahip bir bölge iken bu taarruz niye?  

Zaten insanına sağlıklı ve yaşanabilir bir doğayı çok gören bu oluşum insanını bölgeden binde 5,7 lik bir hızla kaçırmayı başarmış, işsizlik oranı %10,9 Karadeniz Bölgesinin en kötü rakamı. Yahu bu bölgede ne oluyor diye en cilalanmış verileri barındıran şu TÜİK verilerine bakan bir yönetici bile dehşete düşer.

Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırmaları (SEGE) politika, strateji ve kamu uygulamalarına girdi sağlamak amacıyla Türkiye’deki, illerin ve ilçelerin sosyo-ekonomik gelişmişliklerini nesnel olarak ölçen ve karşılaştıran analiz çalışmalarında Zonguldak 81. Sırada yer aldı biliyor musunuz? İnanamadım 20 Haziran 2022 tarihli Vatan Gazetesinde görünce SEGE nin sitesinden teyit etme ihtiyacı duydum. Maalesef doğruydu.

İnsanı hasta et, doğayı kirlet, çalışanı küstür, emek verene değer verme, okumuşunu kentinde tutama, katma değer yaratacak işler yerine kirli sanayilere göz kırp, adam İzmir’de, Gölcük’te ve Sakarya’da silikon vadileri kursun sen onun kovmaya çalıştığı sanayiye kucak aç. Hani otomotiv sanayii ile ilgili bir hikâye vardı, Filyos’a geliyordu, Vadide böylesi teknolojiye dayalı tesisler kurulacaktı ne oldu. Kala kala gübre ile haddehaneye mi kaldık?

Zonguldak’ın düşün ve karar insanları artık kafamızı kaldıralım ve ortak düşüncenin faydasına inanan işlere önayak olalım. Bu bölgenin makûs talihini yenme zamanı geldi ve geçiyor bile. Önce Havza planımızı insan ve doğa öncelikli kalkınma temelinde tek vücut olarak oluşturalım. Bu bölgeye ne gelecek ne gelmeyecek onu kesin hatları ile üst ölçekli planlara işletmenin çalışmasını yapalım.  Bağrımızdan yetişmiş iş insanlarımız ve sermaye sahiplerimiz var. Temiz, siyasetle mesafeli, memleketini kendinden çok düşünen, aklı memleketinde kaldığı halde başka diyarlarda iş yapmak zorunda kalmış, Zonguldak Alt Bölgesi dediğimiz Zonguldak, Karabük, Bartın ekseninden Dünya markası yaratmış müteşebbislerimiz var, önce bunları bir araya getirelim. Üç Valinin ilk işi bu olamaz mı? Üç İl TSO Başkanının ve İlçe TSO Başkanlarının ilk işi bu oluşuma destek vermek olamaz mı? Tamamen siyaset ekseninin dışında ve kalkınma öncelikli bir Havza Planı bu kişilerin katılımı ile çalışılamaz mı? Müteşebbislerden yatırım yapabilecekleri alanlarda gerekli desteğin sağlanması şartı ile söz alınamaz mı? Böyle bir Havza toplantısı için daha ne beklenir? 

Sanayi deyince aklımıza hep ölümlü etkisi olan dallar mı gelecek? Tarım ve Teknoloji de sanayi dalı değil mi? Hep enerji adasına dönüştürülmüş olmanın yıkıcı etkilerini mi yaşayacağız? Bu denizi ve doğayı koruyarak gelecek kuşaklara iyi bir miras bırakmak zorundayız. Bunun için ilk iş yöneticilerin ben demekten, benim adamım demekten ve benim beldem demekten önce benim havzam demesi vakti çoktan geldi ve geçiyor. Sayın Valiler iş size düşüyor. Bu bölgenin lokomotifleri sizlersiniz. Devletin ferasetini bu bölgenin üstünde kirli sanayi olarak değil tabiatı ve insanlığı öne alan fikirleriniz ile göstermenizi bekliyoruz.