Ağrı Eşiği-2016, Ferhan Topçu’nun 4. Romanı. Daha önce: Şifre Giz’li- 2011, Aşk Olsun-2013, Aşk Engelli-2014 romanları, Kurgu Kültür Merkezi tarafından yayınlanmıştı. Tarihlere bakınca Ferhan Topçu’nun çalışkanlığı ve üretkenliği de çıkıyor ortaya. Ben, Aşk Engelli ile tanımıştım Topçu’yu. Romanda ülkemizde üzerinde pek durulmayan, “sağlam” iken, yaşadığı bir kaza ile gerçekten “engelli” olan bir kişinin, yaşama sevincini körükleyen yaşama umudundan, ruhsal dünyasından, duygusal ilişkilerinden, zor koşullardaki  yaşama güçlüğünden kesitler veriliyordu. Romanın gerçek kahramanı ise Bakacakkadı beldesinde yaşıyordu.  Merakla okumuş, yeni bakışlar, anlayışlar öğrenmiştim. Okuyucuya rahatlıkla önerilecek bir roman izlenimi bırakmıştı bende.

*****

Ağrı Eşiği romanı, içeriği itibariyle ilgiyle okuduğum bir roman oldu benim için. Çünkü roman, sadece Ağrı Dağı’na tırmanma ve zirve yaptıktan sonra aşağı inmenin anlatıldığı bir macera kitabı değil. Özellikle dağcı grubun inişte PKK’lı teröristler tarafından gözaltına alınması ile birlikte “bir özel hesaplaşma”nın da ortasında buluyorsunuz kendinizi. Romanın gerçek  başkişisi Kemal öğretmenin, “avukatlık” yapan  bir öğrencisiyle tırmandığı dağda, Adıyaman’ın bir köy okulunda öğretmenlik yaptığı yıllarda okuttuğu bir başka öğrencisiyle “terörist” olarak karşılaşması, romanın en dramatik bölümlerinden biriydi bana göre.

Ferhan Topçu,  “aydın” nitelemesini çok hakeden bir yazar olarak çıkıyor önümüze. Özellikle romanında yurdumuzun insanını boğan, kanını-canını alan  PKK terörü ile boyutlanan sorunlarına ne gözünü kapamış ne de duymazdan gelmiş.   “güven” duygusuyla vicdanının,  aklının sesini dinliyor ve “aydın duyarlığı” ile gerek ideolojik düzeyde, gerekse yaşanılan bölgenin sorunlarını içselleştiren bir yaklaşım içinde,  cesaretle sorunun üstüne gidiyor, neşteri vuruyor. 

Yazar Topçu bu konuda şunları söylüyor: "Yaşadıklarımın yanında kitabın, yazının, edebiyatın hiçliğinin ağırlığı Ağrı kadar dağ olmuş beni eziyordu. Oysa edebiyatın yaşamı yeniden yoğurup şekillendirdiği söyleniyordu. Teorinin, pratiğin önüne geçerek gerçeğin görünmeyen özünü gösterdiğini, hayatın akışına yön verdiğini düşünüyordum. Sorumluluğumun bilincindeydim; yazdığım her kelimeyi cümleyi aklımın-mantığımın süzgecinden geçirdim, bilginin derinliklerine daldım, yetmedi vicdanımın sesini dinledim. Beynimin durduğu, yüreğimin yorulduğu anlar oldu. Birçok kez yazmaktan vazgeçtim, her seferinde ülkemin en önemli sorununa kayıtsız kalmayı kendime yediremedim, yeniden döndüm romana. Ama tüm bunlar gerçeğin karşısında hiçmiş meğer...". Dağdaki gerçek ise, teorinin, ideolojinin çok önünde/ötesinde karanlığı yırtan kurşunlarla yazıyordu kendi pratiğini. Zira, Topçu’ya göre; “Emperyalizm hesaba katılmadan yapılan tüm tahliller ve tespitler temelden yanlıştır.”

Yazar Ferhan Topçu, kitabın daha hemen başında, okuyucunun konuyu geniş boyutlu    anlayabilmesi için 5.Aralık.1989 tarihli Uğur Mumcu yazısından da M.Kemal Atatürk’ün konu ile ilgili görüşlerini aktarmış. Böylece konu üzerindeki çeşitli görüşleri  bir araya getirerek bütünlük sağlamağa çalışmış.

*****

Ağrı Dağı’na tırmanan 10 kişilik grubun üyeleri kuşku yok ki hepsi de ayrı karakter yapısına, ayrı duygu ve düşünceye sahipler. İçlerinde 3 de turist var. Yaşanılan olaylar karşısındaki tepkileri de  doğaldır ki birbirinden farklılıklar gösteriyor. Ancak yazar, bu yapı içinde bile romanın başkişisi Kemal öğretmen dışında hepsine eşit şekilde yer vermiş. Roman kişilerinin farklı doğal davranışlarının yanında çeşitli olaylar karşısındaki ruhsal  karmaşaları da çok başarılı bir şekilde verilmiş.

Yazar Topçu, anadilimiz Türkçe’yi de çok başarılı kullanarak rahat, kişiyi yormayan bir anlatıma ulaşmış; “Zirvedeyim…Güneşi kucaklıyorum…Güneşin ışınlarını soluyorum...Işığın sesini duyuyorum…Türkiye’nin en yükseğindeyim…”. Ülkemizin destanlara, efsanelere, romanlara, öykülere, şiirlere, filmlere konu olan 5.165 m. yüksekliğindeki  Ağrı Dağı’nın zirvesinden böyle sesleniyor yazar Topçu coşkuyla..

*****

Ağrı Eşiği romanı aslında 289. sayfada sona eriyor. Ancak, Ferhan Topçu’nun sözü bitmiyor.  35. Bölümde romanın başladığı  Kireçlik koyuna dönüyor ve yazılanlara açıklamalar getiren bir 36 sayfa daha ekleniyor romana. Kdz Ereğli’nin soluk alma noktalarından biri olan Kireçlik koyu da bölge için önem taşıyor.  Doğanın insanlara armağanı bu güzel koya “Termik Santral”yapımı projesiyle bölge insanının yaşamını tehdit etmeğe başlıyor bazı  rantçı kafalar. Av. Yakup Okumuşoğlu’nun uzmanlık düzeyindeki bilgi ve savunma desteğiyle konuya duyarlı insanlar “Ereğli Çevre Platformu” kurarak mücadele etmeye başlıyorlar. Yazar Topçu da bu etkinliğin içindedir. Orada tanıştığı Kemal Özsayan ise romanın başkişisi “Kemal öğretmen” olacaktır.

                *****

Ağrı Dağı’nı ben ilk kez, 23 Nisan 1971 günü Doğu Beyazıt’tan doğru görmüştüm. Muhteşem bir güzellikti. “Anadolu’nun Tanrı’ya uzanmış eli” idi sanki ak-pak. Oradakilerin dediğine göre her zaman zirvesini  göstermeyen dağ, o gün bütün görkemiyle karşımızdaydı. Büyüleyici bir güzellikti doğrusu. İkinci kez, 1993 Ekim’inde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni kızımın atandığı Kars’a giderken uçaktan doğru görmüştüm. Çok büyük, muazzam bir toprak/kaya kütlesi idi.  Hemen yanında da Küçük Ağrı dağı. Diğer yandan Ferhan Topçu’nun geçen yıl paylaştığı Ağrı tırmanışı fotoğraflarını hatırlıyarak romanı okumuştum.  Böylece sanki olayların yakın izleyicisi durumuna gelmiştim. Bu durum da ayrı bir tat vermişti okumalarıma.

Yazar Topçu’ya ayrıca, “Anadolu’nun Tanrı’ya uzanmış eli” cümlesini/dizesini  kullanırken beni de romanının bir paragrafında konuk ettiği için özel olarak da teşekkür ediyorum.

Ağrı Eşiği romanı okunmalı. Romanda anlatılanlar; bizzat  bölgeye gidilerek, çevreyi inceliyerek, 5.165 metre yüksekliğe tırmanarak, görerek, hissederek, duyarak, olayları birebir yaşayarak yazılmış bir roman çünkü. Yazar daha önceki kitaplarıyla da iyi bir anlatım yakalamış. Anadilimizi temiz ve pürüzsüz kullanışı da  deneyiminden ve mesleğinden geliyor. Roman özellikle ülkemizin yıllardır yaşadığı “terör sorunu”nu da tarafsızca enine boyuna tartışıyor. Çünkü, 298.sayfaya aldığı Malcolm X ‘in şu sözlerini rehber edinmiş kendine; “Ben hakikatin peşindeyim; kimin söylediği önemli değil. Ben adaletin peşindeyim; kimin için ve kime karşı olduğu önemli değil.”. Ağrı Dağı ve Ağrı Dağı’nın gövdesinde yapılan  özel hesaplaşmayı bir de bu gözle irdelemeye ne dersiniz?