Eylül 2014’te bu sütunlarda yazmıştım. ‘Türkiye yeniden kuruluyor’ diye.
Kuruluştan kasıt, ‘düzen değişikliği…’
Siyasete giriş sloganı ‘yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele’ olan AKP, birçok konu da patinaj yapmasına rağmen, vesayet dediğimiz yerleşik yapıya, ülkeyi kuşatmaya çalışan cemaatlere ve dış kaynaklı tahriklerle düzeni bozmak isteyenlerin kalkışmalarına dirayetle cevap verdi.
Ülkenin: Uluslar arası standartları yakalayacak tünel, kanal, havaalanı gibi yatırımlar yanında; içeride hastane, okul, yol gibi acil sorunları hızla çözüp, iktidarını pekiştirdi.
Hak ve özgürlükler konusunda, eğitim ve sağlıkta birçok reforma imza attı.
50 yıldır süren bölücü terör konusunda; örgütün belini kırdı.
Güçlü Devlet için ‘nüfus’tan sonra gerekli olan silâh sanayi, enerji ve ilaç üretim konularında mesafe alındı.
Yolsuzluk, işsizlik, Suriye, mülteci, yeni anayasa konularında ise beklenen başarıyı yakalayamadı. Bu arada, ülke sorunlarına muhalefet de eklendi.
İktidar hedef ve hevesinden uzak Muhalefet: ‘Vatan ve Devlet’ eksenli konularda bile ortak payda da birleşmeyi reddedip; içeride Kaos ortamı, dışarıda Ülkeyi gammazlama, küçük düşürme yollarını aradı.
Dolayısıyla, ülke de kutuplaşma giderek arttı.
Muhalefetsiz, ülkeyi yönetme alışkanlığı iktidar partisinde rehavet yarattı.
Bu rahatlama sonucu, örgütler yerleşik yapıya dönüşmeye, yetkili üst yöneticiler ise yolsuzluk haberlerine konu olmaya başladı.
Bütün aksaklıkların sebebi, ‘yamalı bohçaya dönen anayasa’nın yetersizliğine bağlanırken, bu konuda ise mecliste bir çözüm bulunamadı.
Bu arada sorunlara, bir de ‘Başkanlık Sistemi’ eklendi.
Tarif ve gelişmelerin halk’a anlatılamadığı Anayasa ve Başkanlık sistemi
Bu şartlar içinde gidilen 7 Haziran seçimlerinde, seçmen AKP’ye yeniden tek başına iktidar yetkisi vermedi. Muhalefet ise ‘İktidar hedef ve hevesi olmadığını’ bir kez daha ispat edip,
Ülkeyi Yönetme basiretini (hükümet kurma)gösteremedi.
1 Kasım seçimlerinde ise seçmen, beceriksiz muhalefet partilerini cezalandırıp, AKP’yi yeniden % 49 oyla iktidar yaptı.
SİSTEM SORUNLARI
 % 52 Halkoyu ile Cumhurbaşkanı seçilip, fiili olarak Yarı Başkanlık uygulamasına geçen Tayyip Erdoğan(2014), partisinin 2023 hedeflerine daha Güçlü Türkiye ile varabilmesi için, alt yapısını hazırladığı Başkanlık Sistemini dillendirmeye başladı.
1 Kasım seçimleri akabinde: Davutoğlu ile Güçlü Cumhurbaşkanlığı Güçlü Başbakanlık modeli gündeme girdi. Seçimlerde verilen vaatlerin tamamı 120 gün içinde gerçekleştirildi.
Ancak, güçlülerin organizasyonunda, yetki karmaşası yaşandığı; parti içi örgütlenme, yeni anayasa, AB ile diyaloglar, mülteci sorunu ve iç hukuk gibi reform gerektirecek konularda, ‘sistemde tıkanıklık’ baş gösterince, neşter vuruldu.
ATATÜRK- İNÖNÜ - ERDOĞAN
Aslında güçlü Başbakan - güçlü Cumhurbaşkanlığı, bünyemize oldum olası uymamıştı. Atatürk ve İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı zamanlarını düşünün.
Tek parti dönemleri… Başbakanları hatırlayan var mı?
Bu gün ki sistemin sıkışmasına neden olan 1980 Anayasası
Kenan Evren dönemini düşünün… Cumhuriyet döneminde, sadece Evren ile Özal arasında sıkıntı olmadı. Sebep; CUNTA vardı. Ondan sonra bu çekişme hep oldu.
Özal - Demirel, Demirel - Çiller, Necdet Sezer - Ecevit, Abdullah Gül -Erdoğan
Özal’ın adını ağzına almayan Demirel’i; kendisini koltuğa oturtan Ecevit’e anayasa kitapçığı atıp, ekonomiyi çökerten Sezer’i düşünün
Burada kabahatin büyüğü Mecliste; dolayısıyla kaos ortamı yaratıcısı Genel Başkanlardadır. Genel başkanlar, parti tabanlarının istediği adamları değil, kendilerini kurultaylar da seçecek tipleri vekil sıralamasına koyup, seçtirip; ‘özgür olmayan bir parlamento’ yaratmışlardır.
Bu gün ülke lehine bir anayasa; hak ve özgürlükler manasında kalıcı reformlar çıkmayışın ana nedeni budur.
Lider Sultası karşısında, irade-i beyan da zorlanan politipler…
Güçlü Cumhurbaşkanı- Güçlü Başbakan modelinde, doğan yetki karmaşası neticesi, gündelik işler aksadı. Valiler kararnamesi, müsteşar atamaları, emniyet müdürü atamaları gibi acil çözüm bekleyen konular, askıda kaldı.
TAKTİK DEĞİŞİKLİĞİ
Medya, Siyaset ve Toplum da kamplaşmanın olduğu bir ortam da, İktidar Partisi’nin Genel Başkanını, bir operasyonla alaşağı etmek, elbette maddi- manevi güç gösterisidir.  
Ancak, bu ‘ben ne dersem o’ kafasının, gelecek nesillere bırakacağı ‘ahlaki’ etki ne olacaktır!
Diğer taraftan, ülke yönetimlerinde kanun ve sistem değişiklikleri, halkın mutluluğu, devletin güçlülüğü için elzem olabilir.
Bir takım düşünün; sahaya 4- 4- 2 sistemiyle çıkıp, başarısız olunca, oyun içinde 3-5-2 sistemine dönüp, başarı arayabilir. Ancak, bunu yapabilmek için önce kaliteli bir takım ve takım ruhu şart.
Gol umudunu Umut’a bağlarsan
BAŞBAKAN YARDIMCISI
Yapılacak olan, güçlü bir Başbakan yani lider değil: Cumhurbaşkanı gölgesinde; yani O’na uyumlu bir Başbakan Yardımcısı arayışıdır.
Özetle, Başbakan değil, sadece parti işleriyle uğraşacak bir Genel Başkan seçilecek 22 Mayıs’ta.
Çünkü: Parti ve fikrin lideri belli Erdoğan.
Bu, bir bakıma Cumhuriyetin ilk dönemlerine dönüşün ifadesi
Elbette: Tek Parti Dönemi (!) denemez. Ancak, iktidar hedef ve hevesi olmayan, seçmenin güvenini alamayan, sayısal - siyasal etkinliği olmayan muhalefetin, kâğıt üzerinde kalması dikkate şayan
Tayyip Erdoğan, siyaset sahnesine çıktığı günden bu yana, yaptıkları ve yapamadıklarıyla gerçekten de halkı yordu. Ancak, karşısında lider ve halkın takdirini kazanmış bir muhalefet olmadığı için, hep ayakta kaldı. Bu Kurultay değil,bir Dünya Lideri olmanın göstergesi.
Kafasına koyduğu Başkanlık Sistemi’nin yarısını Halkoyu ile seçilerek gerçekleştirdi.
Geriye, Yeni Anayasa’nın Meclisten ya da Referandumla geçirilip, uygulanması var…
Parti de operasyon yiyenler listesine giren Davutoğlu ise bilgi- beceri ve kamuoyu desteği ile geleceğin potansiyel lideri apoletini taktı bile…
Erken seçim mi? Dokunulmazlara dokunulur; 15-20 milletvekili eksilirse, ara seçim belki…
SONUÇ:
Doğrusunu söylemek icap ederse, bu güne kadar önüne konanı yani mevcudu oylayıp, ülke yönetimine sözde katılan halk; ne Anayasa’dan haberdar ne de Başkanlık Sisteminden
Milletvekillerini Genel Başkanlar belirledikten sonra; sistemin adı Parlamenter olsa ne yazar, Başkanlık olsa ne!..
Orta da basiretsiz bir muhalefet olunca, yapılan ‘Reis iyisini bilir’ deyip geçmek oldu hep…
Yapılan düpedüz bir düzen değişikliği
Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut ortam ve kendisine güvenle yine risk alıyor.
Allah, sonumuzu hayır etsin. Amin.