Deniz tükendi, harç bitti, yapı paydos. Öyle anlaşılıyor ki, bir dönem sona eriyor artık. Yok, hayır, AKP iktidarının sona erdiğinden söz etmiyorum, bundan tam olarak emin değilim çünkü. Daha önceleri defalarca yazdığım gibi AKP ile toplum arasında siyasal değil kültürel bağlar var. Siyasal bağlar daha çok ideoloji ve talepler üzerinden gelişirken; sosyolojik, tarihi, ideolojik, inanç, kimlik, kümelenme gibi son derece karışık kavramlar üzerine inşa edilen kültürel bağların çözülmesi o kadar kolay olmuyor...

2002’de, öngörü yoksunlarının oluşturduğu siyasal dizilim nedeniyle %35 oyla %65 çoğunluğa ulaşan AKP, toplumun farklı kesimlerinin taleplerine yanıt üreterek kitle partisi hüviyetine kavuştu. Sonraki süreçte başta liberaller olmak üzere farklı kesimleri eleyen AKP, daha çok “Erdoğan kültü” üzerine bir siyasal hat inşa etmeye başladı. Çatışmacı dilin egemen olduğu bu dönemde kutuplaşma derinleştirildi, kendinden olmayan herkesin hain olduğuna inanan bir sosyoloji çıkarıldı ortaya.

AKP’Yİ %30’LARDA TUTAN “ÖTEKİNİN İYİSİNDEN BENİM KÖTÜM İYİDİR” DUYGUSU

AKP’nin, Erdoğan iktidarının aracına dönüşmesinden bile rahatsız olmayan geniş kitle, ona yönelen her itirazı ülke bekasına yönelmiş bir tehdit olarak algılıyor şimdilerde. Ortaya çıkan bunca rezalete karşın, AKP’nin %30’lar bandında gezinmesini sağlayan bu kitle, tümüyle, “Ötekinin iyisinden benim kötüm iyidir” duygusuyla hareket ediyor. Muhalefetin topluma umut vaat eden bir siyasal hattı ortaya koymakta gecikmesi de, elbette, bunda büyük rol oynuyor…

Sonuç şu ki, AKP, 20 yılın sonunda ülkeyi tarumar etti. Zaten adaletsiz olan gelir dağılımının daha da arttığı bu dönemde, yolsuzluklar ayyuka çıktı. Yargı daha da siyasallaşırken demokratikleşme unutuldu, böylece, çok daha otoriter bir rejim çıkarıldı ortaya. Dış politikada hızla yalnızlaşan Türkiye ciddi güvenlik tehditleriyle karşı karşıya kaldı. Doğanın akıl almaz bir şekilde tahrip edildiği 20 yılın sonunda ekonomi sözcüğün tam anlamıyla çıkmaza girdi, eğitim çöktü, beyin göçü hızlandı…

BAŞARILI OLDUKLARI TEK ŞEY, ADI SANI BİLİNMEYEN BİRİLERİNİN DUDAK UÇUKLATAN SERVETE KAVUŞMASI

AKP’nin “ekonomik mucize” yarattığı türünden yayılan bilgiler de aldatmacaydı. Son yirmi yılın ortalamaları içinde, Türk ekonomisinin yüz yıllık ortalamasını aşan hiçbir değer yok mesela. Türk ekonomisi yüz yıl önce dünyada kaçıncı sıradaysa üç aşağı beş yukarı aynı sırada yine. Koparılan onca vaveylaya rağmen çok övünülen büyüme hızı kimi zamanların gerisinde bile hatta. Başarılı oldukları tek şey, geldiklerinde adı sanı bilinmeyen birilerinin dudak uçuklatan servete kavuşması yalnızca…

Gerçek şu ki, Etibank kuruluşlarından Sümerbank'a, termiklerden hidroelektrik santrallerine, şeker fabrikalarından gübre fabrikalarına,  limanlardan maden işletmelerine, Tekel’den Petkim’e, Havelsan’dan Türk Telekom’a, Tüpraş’tan Seka’ya bu ülkenin yarattığı ne kadar değer varsa satıldı AKP eliyle. Gelir savurganca harcanırken, doğal alanlar dışında, satacak hiç bir şey kalmadı. Yaşanan krizin temel nedeni de olan bu ekonomik modelin sonuna gelindi ama ülke de çöktü vesselam…