Erdoğan, 2002 Kasım’ında iktidara geldiğinde, ağır bir ekonomik krizin içinden çıkan Türkiye tahminlerin üzerinde bir büyüme ve öngörülenin altında bir enflasyon oranına ulaşmıştı. Ekonomide sonuçları topluma tam olarak yansımasa da, hissedilebilir bir iyileşme yaşanıyordu. Derin bir siyasal kriz de yaşanan ülkede ortaya çıkan siyasi dizilim kendilerine büyük avantaj sağladı. %45 oyun baraj nedeniyle TBMM dışında kaldığı seçimde, %34,28 oy alan AKP, 550 sandalyenin 363’ünü kazandı.

İlk yıllarda AB süreci de içinde geleneksel devlet politikalarını sürdüren AKP, ülkede belli bir istikrar da sağladı. Siyasal İslamcıların her tonu ve geçmiş statükoya karşı olan çevrelerle işbirliği yaparak devleti ele geçiren AKP, kamuya hakim olduktan sonra her alanda tasfiyeye başladı. Liberallerle başlayan bu süreç, FETÖ ile girişilen kanlı hesaplaşmayla tamamlandı. Dünyadan uzaklaşıldı, kamuda liyakat bozuldu; yolsuzluk, yoksulluk, yasak düzeni yetmedi bir de tek adam faşizmi egemen kılındı ülkeye…

YENİ BİR GÜVEN VE UMUT ORTAMI DOĞACAK

Öyle görünüyor ki, 15 Mayıs’ta bu gidiş sona eriyor. Son bir haftada çok büyük bir sürpriz olmazsa Kemal Kılıçdaroğlu 13. Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’ya çıkacak. Açık söyleyeyim bir yandan kötü ekonomik tablo, ertelenen zamlar, kur-faiz baskısı, diğer yandan tam bir AKP’nin arka bahçesine dönen kamuyu yönetme güçlüğü nedeniyle ilk dönem oldukça sıkıntılı geçecek. Sonrasıysa, hızı, tümüyle Kılıçdaroğlu ve ekibinin yeteneğine göre belirlenecek bir süreç başlayacak…

Ama yalnızca Erdoğan’ın gitmesi bile topluma derin bir soluk aldıracak. Gerilimler hızla sönümlenerek herkesin üzerinden tonlarca yük kalkacak. Emin olun AKP yandaşları bile derinden hissedecek bunu. Yeni bir güven ve umut ortamı doğacak. Bu da yarısı güven olan ekonomiyi yeni bir sıçrama noktasına getirecek. Demokratikleşme yolunda atılacak her adım ülkenin dış dünyada saygınlığını da artıracak, kur baskısı azalacak, dış sermaye akışı yeniden başlayarak yeni bir yatırım dönemi başlayacak…

ERİL KÜLTÜR SAHİBİ, NEVROTİK LİDER KÜLTÜ DE DEĞİŞECEK

Küçücük adımlarla tabularından, korkularından kurtulacak Türkiye. AİHM kararlarının uygulanması iç barışın sağlanması gibi AB’ye üyelik yolunda da dev bir adım olacak mesela. AB ile ilişkilerin gelişmesi Türkiye’nin dünyadaki görünümünü de değiştirecek. Yaşanacak entegrasyon bilimden teknolojiye, kültürden eğitime her alanda olumlu sonuçlar doğuracak. Adım adım beyin göçünü de durduracak bu gelişmeler beşeri sermayemizin gelişimine de katkı sunarken biz bizle barıştıracak.

Hep alçak sesle konuşup, kucaklayıcı tavır sergileyen Kılıçdaroğlu’nun gelmesi, kahvehane lakırdısı düzeyinde bir dille karşıtını ötekileştiren, aşağılayıp hiçleştiren, hoşgörü yoksunu, nevrotik, maço lider kültünü de değiştirecek ülkede. İnanın yalnızca bu bile toplumda iletişimi geliştirecek. Etnik, siyasal, kültürel farklılıkları olan topluluklar bir araya gelip daha çok konuşacak birbiriyle. Daha çok konuştuğu için daha çok anlaşıp, daha fazla kucaklaşacak. Bana sorarsanız yalnızca bu bile yeter de artar bile?