İnsanlık tarihine yine kara bir leke olarak geçecek olaylar yaşandı Ortadoğu’da. Yalnızca Amerika’nın değil, dünyanın başına bela olarak gelen Trump, 7 Aralık 2017'de, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdığını ilan edip büyük bir provokasyona imza attı. Dünyanın sağduyu sahibi insanları, siyasetçileri, bunun, zaten acılı bir coğrafya olan Ortadoğu’yu tümden kan gölüne çevirecek çılgın bir adım olduğunu söyledi, karardan, derhal dönmesini istedi Trump’tan. Kriz bölgelerinde yaşanan çatışmalardan beslenen “büyük şeytan” büyükelçiliği Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyarak fitili ateşledi.
 
Üç semavi din tarafından da kutsal kabul edilen Kudüs’ü, yalnızca bir Yahudi kentine çevirecek olan bu adıma, Müslüman Filistinliler doğal olarak tepki gösterdi. Gazze'de kararı protesto eden insanlara, İsrail askerleri hunharca müdahale etti… Gaz bombaları ve gerçek mermilerle yapılan saldırı sonucunda, aralarında çocukların da bulunduğu 62 Filistinli hayatını kaybederken, 2 bin 700'den fazla Filistinli de yaralandı. Şiddet içermeyen bir gösteride yalnızca protesto hakkını kullanan insanlara yönelik bu alçak saldırı, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de nefretle karşılandı.
 
DIŞ POLİTİKADAKİ “EYY” NİDALARI, İÇ POLİTİKADA PEŞREV ÇEKMEK İÇİN
Her ne kadar HDP ortak metni yetersiz bularak imza atmamış olsa da, tüm partiler, bir kınama bildirisi yayımladı TBMM’de… “Türkiye Filistin halkının haklı davasına her zaman ve her şartta sahip çıkmıştır. Bundan sonra da en güçlü şekilde sahip çıkmaya devam edecektir” denilen bildiriye HDP’den gelen itiraz da son derece haklıydı bence… “Kudüs onurumuzdur” diyerek sorunun çözülemeyeceğini dile getiren HDP’liler, İsrail’e, başta ekonomik olmak üzere her alanda somut yaptırım uygulanmasını istiyordu…
 
Hep konuşuluyor, İsrail’in ırkçı politikalarına sözüm ona en büyük tepkiyi gösteren AKP zamanında her alanda ilişkiler tavan yaptı Siyonistlerle… Karşılıklı olarak geliştirilen işbirliği sayesinde, İsrail, Türkiye’nin tarımdan ticarete, teknolojiden güvenliğe pek çok alanda stratejik ortağı haline geldi… Yaşayarak gördük ki, AKP elebaşlarının, “Eyyy” nidalarıyla oluşturduğu dış politika dili, iç politikaya çekilmiş bir peşrevdi… Önce kıyameti koparıp, sonra para karşılığı tatlıya bağladıkları Mavi Marmara gibi pek çok olayda çizilen zikzak bunu anlatıyordu zaten…
 
YAHUDİLERE KARŞI YAYILAN NEFRET DİLİNDEN UZAK DURULMALIDIR
Gazze olayları ve sonrasında yaşananlar bir kez daha anlattı ki, Siyonizm’le kol kola girmiş ABD emperyalizmi Ortadoğu halklarının sicilli düşmanıdır… Bu ülkeyle ilişki içindeki İsrail dahil her rejim açıkça düşmanlık etmektedir halkına… Ortaya çıkan bir diğer gerçek de, kendi halkı üzerinde baskı kuran otoriter rejimlerle, ülkesinde ırkçılık yapan kafatasçıların, İsrail’e karşı oluşturulan “İnsanlık ittifakı” içinde asla yeri yoktur… Buldukları ilk fırsatta Filistin halkına karşı da nefret dili yayacak bu kafaların, inandırıcılıkları da samimiyetleri de yoktur asla…
 
İsrailli insan hakları savunucularıyla sol partilerin katliama açık şekilde karşı çıkmaları Gazze’deki insanlık suçunu Yahudilerin değil, Siyonistler işlediğini söylemektedir bize… Bu nedenle, kimi İslamcı, çevrelerin Yahudilere karşı oluşturduğu nefret dili, en az Siyonist vahşilerin ki kadar irkilticidir… Kan ve barut kokusunu tüm dünyaya yaymaktan başka işlevi olmayacak bu dilden ısrarla uzak durulmalıdır… İntikamcı, rövanşist politikaların yerine sağduyu hakim kılınmalı, Kudüs’ün çok dinli, çok kültürlü kimliğine kesinlikle sahip çıkılmalıdır… Kalıcı barışın altın anahtarı burada saklıdır çünkü…