Atatürkçü Düşünce Derneği Devrek Şubesi, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde Zonguldak Sanat Tiyatrosu’nu davet etmişti. ZTS,  Tuncer Cücenoğlu’nun   yazdığı “Çıkmaz Sokak” adlı oyunu oynuyordu. Oyunda komşumuz Yunanistan’daki “Albaylar Cuntası” döneminde   yaşanan darbe sürecini ve bu süreçte yaşamı karartılan bir çok  insanın dramını ve bir genç kızın  işkencecisi ile yüzleşmesi ele alınıyor,  Yunanistan'daki askeri darbeden hareketle, askeri darbeler eleştiriliyor ve işkence ve işkenceciler sorgulanıyor. 
            Devrek ADD Şubesini bu etkinliği nedeniyle kutluyoruz. Devrek AKM’de oynanan oyun öncesi her yıl yayınlanan “27 Mart Dünya Tiyatro Günü” bildirisi ise, Başkan Çetin Bozkurt tarafından okundu.
            *****
            ZTS’nin oyununu Erhal Koltuk yönetiyor. Oyuncular ise: Alev Karaman, Erhal Koltuk ve Mine Köse. Sahne önündeki bu üç ismin arkasında dekorcusundan, ışıkçısına daha bir çok görevli var. Oyunu gayet başarılı bir şekilde sergiledikleri için hepsini kutluyorum.
            Oyunda daha çok” insan” ögesine ağırlık verilirken, “baskı altında tutulan diğerine   isteğini kabul ettirme” esasına dayalı işkence eyleminin ne kadar insanlık dışı bir eylem olduğu, insan psikolojisi de işlenerek verilmeğe çalışılmış.  Oyundaki bir başka olgu da çok tartışmaya açık olan “işkence ve öç alma” düşüncesinin, ”Bana işkence edene benim de işkence etme hakkım doğar” anlayışıyla verilmesidir.
             Oyunda Celika (Alev Karaman)işkence mağduru ve öç alma derdinde, kardeşi (Lilika- Mine Köse) cinsel cazibesi ile ve işkenceciyi  (Spanos-Erhal Koltuk) tuzağa düşüren kardeş, karakterlerinde “başarılı” bir oyun sergilediler. Dıştan baktığımızda; Celika “mağdur”, Lilika ablası için fedakarlık yapan bir “aracı”, Spanos ise “işkenceyi görev için yapmış” bir adamı oynadılar.
            *****
            Oyunun ikinci perdesinde, “Bizimkiler düzene el koydu” diyen  Spanos, “Cuntacılar”dan yana olduğunu gösterirken, sokaklardaki gösterilere, grevlere karşı, baskıcı düzenden yana tavır içinde görev yaptığını da belirtir.  Ama, kendini savunma durumunda kalınca da “Cunta yönetiminin görevli kulu” olduğunu söyleyerek sorumluluktan sıyrılmağa çalışır. Oyundaki  yüzleşme ve işkenceciyi sorgulama bölümünde; Lilika’nın, “Bu adamı cezalandırmak çözüm değildir, onu üreten düzeni yok etmek gerekir” cümlesi öne çıkıyor. Abla Celika’nın yanıtı ise, hem umudu hem umutsuzluğu  vurgulayan “Onları cezalandıracak düzeni kim kuracak” sorusu, aynı zamanda izleyicilere de sorulan bir soru  gibi geldi bize.
            Oyunda Spanos rolündeki Erhal Koltuk, yılların verdiği deneyimle, birikimle oyunu hem gayet güzel yönetiyor hem de ses tonu ve diksiyonunu iyi kullanarak,  çok başarılı bir oyun sergiliyor. İşkencecisinden intikam ve öç almak isteyen bir karakteri oynayan Alev Karman  ile gençliğini ve cinsel cazibesini kullanarak ablasına işkence yapan Spanos’u tuzağa düşüren Mine Köse de Erhal Koltuk’la uyumlu ve başarılı bir oyun sergilediler. Oyun süresince dikkatle izlediğim her üç oyuncu da jestler ve mimikler açısından da başarılı idiler.
             Küçük eleştirilerim ise; Mine Köse  sahne içindeyken sesinin tam anlaşılabilmesi için daha çok seyirciye dönük konuşmalı, hızlı konuşurken de bazen sözcükleri üst üste söylememeye özen göstermeli. Alev Karaman’ın da, elindeki silahla erkeksi bir eda  içinde değil, daha çok mağdur edilmiş bir genç kadın davranışları çizgisinde olmasını ve   çok kullandığı “lan” sözünün kulak tırmaladığını belirtmeliyim. Bu arada iç dekorlar  oda-salon rengine boyanabilirdi. Bu haliyle göz yorucu olduğunu söylemeliyim.
            *****
            Her ne kadar oyundaki olaylar komşumuz Yunanistan’da geçmiş ise de bizdeki izlenim oyunun, "Bir 12 Eylül sorgulanması” çizdiğidir. Dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi, bizim ülkemizde de darbe ve işkence denilince çok sayıda ailenin, insanın  içi burkulur, yüreği sızlar. Oyunu daha çok bu gözle izledim diyebilirim. Türkiye’de de 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde   her meslekten binlerce kadın-erkek kişiler, gençler çok ağır işkencelerden geçti. Bunlar gazete yazılarında, kitaplarda anlatıldı. İşkencenin bir insanlık suçu olduğu yazıldı,  kitaplaştırıldı.
            Ülkemizin iç ve dış politikasına bakılınca, komşularıyla kavgalı-nizalı,  demokrasisi ve çağdaş hukuk kuralları yeterince işletilmeyen, demokratik parlamenter sistemi tam anlamıyla benimsetilmeyen, din ve inanç özgürlüğünün güvencesi laiklik anlayışı yok edilmeğe çalışılan sosyal adalet ve sosyal devlet ilkeleri yok sayılan; “Allaha -büyük makam kişilerine- kulluk, cennete yolculuk” teranesiyle insanlarının, din bezirganlarınca gözleri kapatılan, beyinleri uyuşturulan ülkelerde “çıkmaz sokaklar” bitmez.