Yıllarca çalışıp, alın terini aldığı üç kuruşa katıp, evlatlarını bakıp büyütüp, okutup yine bu ülkenin menfaatine sunmuş çilekeş insanlar.
Hay ile huy ile, bizim tabirle efa-cefa ununu eleyip eleğini asmış mazlum insanlar...
Günün yarısını hastane yollarında geçiren, oy belim, vay ayağım... tansiyonum, şekerim, prostatım, ciğerim diye dert çeken cefakar insanlar...
Hak ettiği kadar değil de ölmeyecek kadar bir maaşa layık görülen baş tacı yaşlılarımız adaletsiz bir tavır ile adeta şaşkına dönmüştür.
Halbuki onlar kendilerine yapılan her iyiliğe teşekkür etmesini bilmiş, onu yönetecek idarecilerin seçiminde etkin rol oynamıştır.
Hatta öyle bir alay konusu olmuşlar ki, adeta (emeklinin rızası vardı) esprisine mazhar olacak kadar ayağa düşürülmüş olmalarına rağmen bu güne kadar isyan etmemiştir. Ancak, sabrı da kalmamıştır.
Bir önceki maaş artışlarında es geçilmiş, şimdi ise seyyanen verilmesi gereken verilmediği için yine maaşları güdük kalmıştır.
Bu yazıda sizleri hesap kitap karışıklığı ile sıkmayacağım. Zira esas olan kök maaşların iyileştirmesi..2008 yılında değişen maaş bağlama katsayısı ile mağdur olan emeklilere intibak yasası ile haklarının iade edilmesi gerekmektedir.
Emekli insanlar sadaka değil haklarını talep ediyor... Yanlış hesaplamalar  düzeltilsin.. prim ve gün sayısı.. ödenen prim toplamları dikkate alınsın ondan sonra yüzde hesabı ile zam yapılsın.
Bu yanlışları düzeltmedikten sonra hiçbir zaman emekli hak ettiğini alamayacaktır.
Ölümü gösterip sıtmaya razı edilmek istenen bu mağrur kitle isterse tozu dumana katabilecek güçtedir.
Emeklinin ahı indirir şahı... Sanmayın ki etkisiz elemandır. Demedi demeyin...