Yıl:12 Kasım 1999 Günlerden Cuma. Saat:18.57

Kardeşim Erol Akman arabaya gaz ve benzin ikmali yapıyor.

Bende benzinliğin karşısında 17 Ağustos’ta geldiğim deprem bölgesinden geri dönem için o dönemki HHA Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mustafa Eşmen’den, “Artık yeter ağabey bende döneyim” derken felaket başlamıştı.

Binalar iskambil kağıdı gibi önümde yerle bir oluyor ve toz bulutları adeta gök yüzünü kaplıyordu?

Benim şahsım adına beklide hiç can korkum olmadı?

Candan öte hep korkum olmuştur?

O zaman dijital fotoğraf makineleri yeni piyasaya daha doğrusu medya piyasasına girmişti.

Biz aslanlar gibi NİKON F3, 28*200 objektifle görev başında idik.

Makineyi fiksnet ayarı aldım…

Bir yandan ağlarken bir yandan işimi yapıyordum…

En iyi fotoğrafı çekme adına…

Ve kendimi sorguluyordum; “Ben insan mıyım, Gazeteci miyim” diye…

Biz olmazsak bu kadar soygun, vurgun, bu kadar ihmal bu kadar bana necilik nasıl son bulur ki…

O dönem kronolojik olarak o kadar yoğundu ki…

Batı Karadeniz Sel felaketinden çıkmışız…

21 Haziran’da Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin katılımıyla –Belediye Başkanı İsmail Eşref- Uluslar arası 1. Karadeniz Kültür ve Sanat Festivali düzenlendi…

6 Ağustos Şemsi Denizer cinayeti…

17 Ağustos büyük Marmara depremi…

Mesleki hayatımda sadece savaşa gitmedim?

Irak-İran savaşına gitmek istedim o dönem ki HHA’da ki büyüklerim; “Manyak kendini öldürmek istiyor” diye reddetti.

Şuan Rusya-Ukrayna savaşına gitmek isteğim gibi…

Neden mi? Gazeteci duyduğuna değil, gördüğüne inanır?

Türkiye ve Zonguldak Uluslar arası Halk Dansları Festivallerini rahmetli Beden Eğitimi Öğretmeni, Hocaların hocası Burhan Özkan sayesinde tanıdı ve gördü.

Burhan Hocam hem Türkiye’nin kültürünü halk dansları da dünyaya tanıttı, hem de dünyanın halk danslarını bize tanıttı.

Onla başlayan meşale ile bizlerde binlerce halk dansçısı dünya ülkelerinden insan tanıdık.

Aşık olduk yada arkadaş olduk.

Hmelnitski iline bağlı Zonguldak ile hemen hemen nüfusu eşit olan  İlçesi Kamenets-Podolski’de inanılmaz dostluklar geliştirdik süreçte.

Kamenets Podolski, Polonya sınırında bir yer. 

Kiliselerin olduğu yer. Hacı olmak isteyen Avrupalıların geldiği yer.

Osmanlı o bölgede 28 yıl kalmış. Ve bir kale, köprü ve cami yaptırmış.

Rus Bolşevik Devimi de yerel halk –Ukraynalılar- Osmanlı miraslarını yıktırmamış.

Ha bunları gözlerimle gördüm ve onlar anlattılar.

Yani kültürel miraslarına sahip çıkmışlar!

Ruslar ve Ukraynalılar Tarihçi-Yazar İlber Ortaylı’nun dediğine göre aynı dili konuşsalar da aynı millet değiller.

Rusya ve ayrılıkçı bölgelerinden çok insanı halk dansları festivallerimizde misafir ettik.

Ruslar hep bize misafir olurken, diğerleri gibi bize yakın davrandılar.

Ruslar KGB’den gelme alışkanlıklarıyla çoğunlukla hep bize soğuk davrandı.

Oysaki bize soğuk davranması gereken Ukrayna milleti idi. Osmanlı Karadeniz’e kıyısı olan her yerde –Kırım zaten bizim- 380 yıl hüküm sürmüş.

Ama bizim dostluklarımız nedense Ukraynalı arkadaşlarımızla gelişti.

Baltacı Mehmet Paşa-Katerina değildi mevzunun özü.

Karadeniz insanının sıcak insanlarının kaynaşmasıydı?

İşte 12 Kasım 1999’da o Ukraynalı dostlar, Bana ulaşıp ülkeme başsağlığı dilemişti.

Bende günlerdir onlarla yazışıyor aynı duyguları paylaşıyorum…

Şimdilerde onlardan haber dahi alamıyorum…

Savaşın çirkin yüzünün -video ve fotoğraflarını- oradaki arkadaşlarım benimle paylaşıyor…

Ancak son saatlerde ortada yoklar???

Bende dilime, Rumba-flamenko tarzı müzikleriyle tanınan, İspanyol Çingenelerinden oluşan müzik grubu. Gipsy Kings’in  “No volveré” şarkısıyla kafayı bozdum…

1992 de yapılan eser sonra 2000 yıllarda yeni versiyonu ile yayınlanmış.

Şarkının özeti: Aşkım geri dönmeyeceğim…

Dönülmüyor zaten…

Savaş bu…

Gazeteci duygusaldır…

Sevgiyle kalın!!!