İşi süslü politik söylemlere bulaştırmadan, günlük konuşma diliyle açıklamaya çalışalım.

Bu ülkede herkes ne yaptığını biliyor.

AKP iktidarı yükümlülüğünü gizlemiyor.

Menderes’in- Özal’ın devamcısı olduğunu beyanla, Kemalist Cumhuriyet’ten rövanş alma gibi “tarihsel” bir görevle yükümlü olduğunu icraatlarıyla ortaya koyuyor!

Açıkçası bu cumhuriyeti yıkıp yerine şeriata dayalı bir rejim kurmaya çalışıyor.

Gelelim muhalefete.

Ana muhalefet, yavru muhalefet ve Pkk uzantısı ayrılıkçı muhalefeti temsil eden BDP var.

Ana muhalefet partisi, söz yok aynı zamanda Cumhuriyeti kuran parti.

Türk halkının, cumhuriyet sevdalılarının gönlünde taht kurmuş, simgesi Altı Ok olan CHP..

Ne yaptığını biliyor mu?

Kesinlikle biliyor(!) ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yüksek devlet adamlığı sorumluluğuna(!) sığınarak, ondan 1 Haziran’da başlayan halk isyanına çözüm bulmasını talep ediyor.

MHP, en milliyetçi parti!

Türkiye’nin milliyeti satılığa çıkarılmışken, milli değerler ayaklar altına alınmışken, yükselen halk hareketine karşı tarafsız kalmayı milliyetçilikle eş sayıyor.

Ve kuşkusuz ne yaptığını biliyor!

BDP, ne yaptığını en bilen muhalefet partisi!

ABD güdümünde dört ülkenin; Türkiye, Suriye, Irak ve İran’ın Kürtlerinden oluşacak “Büyük Kürdistan” rüyası peşinde.

STK’LAR (Sivil Toplum Kuruluşları)

12 Eylül öncesi Demokratik Kitle Örgütleri derdik biz bu kuruluşlara.

Küreselleşme jargonu gereği, STK oldular.

STK olunca kendilerini “vesayetçilikten” kurtardılar!

Yani, askerci olmadılar, cuntacı olmadılar ve iyiden iyiye sivilleştiler!

O denli ki, sivilleşme adına kendi ülkelerinin silahlı kuvvetlerinin terhis edilip, ulusal güvenliklerini ABD ve AB silahlı kuvvetlerinin güvenliğine teslim ettiler.

Kimileri Genel Başkanlarını “akil adam” olarak AKP’ye kiraladılar.

“Yetmez ama evet” kervanına takıldılar.

Kuşkusuz ne yaptıklarını biliyorlardır!

BİLİMSEL SOSYALİSTLER

“Bilimsel Sosyalizm” taraftarı olduklarını iddia eden muhaliflerdir ki, aslına bakarsınız en ciddi muhalif kesimi oluşturmaları gerekir.

Nedir bilimsel sosyalizm?

Ütopyacı sosyalizm’in tersine, tarihi gelişme kanunlarının bilgisine, bilime dayalı sosyalizm doktrinidir.

Fizik, kimya ve biyoloji gibi doğa bilimleri ile ekonomi, politika, sosyoloji, psikoloji ve felsefe gibi toplum bilimleri arasındaki ilişkinin iç yüzünü açıklar bilimsel sosyalizm.

Yaşamda ve insan aklındaki gelişme ve ilerlemeleri belli yasa ve kategorilere dayandırarak inceleyen teori ve diyalektik yöntemi içerir.

Özetle ve okuyucuyu sıkmama adına kısa kesersek, bilimsel sosyalistler bir dünya görüşü olan Marksist felsefeye; materyalizme dayanırlar. Bir toplum bilimi ve teorisi olarak Marksizm’in temel konusu, insan toplumudur. (Tarihsel materyalizm)

Bu bağlamda toplumsal gelişmenin belli yasallıkları olduğunu ileri sürer tarihsel materyalizm.

Gelişme süreci, geri olanı dışlar, ileri dinamiklere dayanarak daha ileri gidişin koşullarını oluşturur.

Padişahlığı, ortaçağı(geri olanı) dışlayan cumhuriyet dinamikleri, ileri olanı(cumhuriyeti)kurabilmişlerdir.(Eskinin olumlu yanlarını almışlardır)

Daha da ileri gidişin en temel dinamikleri, bu cumhuriyet içinden çıkacaktır. Başka bir ifadeyle, toplumsal gelişmenin dinamikleri 1923 cumhuriyetinde aranmalıdır.

Cumhuriyet kazanımlarını, “çağdaş uygarlık” hedefini temel almayan hiçbir anlayış ve politika, daha ileri gidişin öncüsü olamaz.

Geniş kitleler önsezileriyle bu gerçeği kavramış olduklarından, “Hükümet istifa” ve  “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganlarına sarılmaktadırlar.

Çünkü AKP iktidarı ortaçağı, geri olanı; “Kemalist Devrimi Tamamlama” perspektifi ise, somut koşullarda ileri olanı, ileriye gidişin yolunu gösterir.

Yeter ki sosyalistlerimiz, devrimcilerimiz bu gerçeği görebilsinler.

Evet, herkes ne yaptığını biliyor! (Bilmeliler)