Sünnet; sözcük anlamıyla "adet, gidiş, yol" daha açık bir deyişle, "takip edilmesi adet olan yol" demektir. Sünnetullah, Allah'ın sünneti, kanunu anlamına gelir. Lügatte yol manasına gelen sünnet, Allah (c.c.) ile birlikte kullanıldığında, Allah’ın tercih ettiği, tüm işlerinde tespit ettiği ve yürüttüğü kurallar akla gelir.

Kâinatın yaratılması ve onda meydana gelen tüm olaylar  bir neden-sonuç ilişkisi, bir düzen ve ince bir hesaba dayanmaktadır. Kainat incelendiğinde insanı hayrete düşürecek bu ince hesabın  fark edilmemesi mümkün değildir.

Kuran’da, arzın, diğer gök cisimleriyle birlikte, altı günde yaratıldığı, yalnız arzın kendisinin iki günde meydana getirildiği Hud süresinin 7. ayetinde şöyle ifade edilmektedir;

“O (Allah) ki gökleri ve yeri altı günde yarattı” yine Füssilet 9 da  “De ki Siz Arzı iki günde yaratan(Allah’ı) inkar mı ediyorsunuz ve ona zıdlar koşuyorsunuz. O, Alemlerin rabbidir”

Allah’ın burada kastettiği gün   bizim bildiğimiz günlerden bir gün değildir, şöyle ki “Sonra (iş) sizin hesabınızca bin yıl çeken bir günde Ona çıkar”(secde 5)  buyrulurken Mearic süresinin 4. ayetinde ise “Melekler ve ruh elli bin yıl çeken bir günde o’na çıkar.” Denmektedir.  Buradan “gün” kelimesinin devir manasında kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Allah, kainatı aşama aşama, evrim kuralına uygun olarak  yaratmıştır. Kuran  buna  sünnetullah demektedir. “Allah’ın öteden beri işleyip duran kanunu (budur). Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın” (Fetih23)

Kuran, evrende var olan her şeye ve sisteme   ayet (işaret) diyerek insanın dikkatini bu noktaya çekmektedir. Bu kainatın ve  içerisinde işleyen sistemin tesadüf eseri meydana gelmesi mümkün olmadığı gibi  bu iddia akla ve ilme de uygun değildir. Çünkü ilim tesadüf diye bir şeyi kabul etmez.

Yunus süresinin 5. ayetinde “O Allah'tır ki, senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz diye güneşi bir ışık, ayı da bir nur yaptı. Ve aya menziller tayin etti. Allah bunu hak olarak yarattı. O, bilecek olan bir kavim için ayetlerini ayrıntılı olarak açıklar” buyrulmaktadır.

Allah kainatı yoktan var etti  insanı da topraktan yarattı. Mümin 12. ayetinde ise “Andolsun ki biz insanı çamurdan çıkarılmış bir sülale ( öz) den yarattık” buyrulmaktadır. Yine Nahl süresinin 4 ayetinde “nutfe”den ve son olarak da Alak süresinin 2 ayetinde ise “Alak” tan yaratıldığı  buyrulmaktadır. Kainattaki tüm varlıklar evrim geçirerek meydana geldiği gibi  insan da aşama aşama Allah’ın yaratması ile meydana gelmiştir. Yani Allah’ın  sünnettullahı çerçevesinde her şey oluşmuştur.

Kainatta var olan her  şey belli bir kurala tabidir. İnsan hiçbir alet kullanmadan  belli bir mesafeden ötesini göremez, belli ses aralığı dışındakileri duyamaz. Su, yüz derecede kaynar.  Yerin çekim gücü vardır. Dünya güneşin etrafında döner. Ateş yakar. Her canlı doğar büyür ve ölür…    Her nereye baksak, işleyen ilmi bir kurallar zincirini çok rahat görebiliriz. Bütün bunlar Allah tarafından konulmuş, değişmez kainat kurallarıdır.

Talak süresi 12 de yine şöyle buyrulmaktadır.“Allah yedi göğü  ve aynı şekilde yer yüzünü yaratandır. Allahın her şeye gücünün yettiğini ve bilgisiyle her şeyi kuşattığını bilesiniz diye göklerin ve yerin her yanın da iş ve oluş sürüyor.

Allah, insandan  Kuran ve kainat ayetlerini okuyarak, anlayarak ve yaradılış ilmine göre hareket ederek kuralına göre davranarak ibretler alıp dersler çıkararak onlardan faydalanmasını istemektedir. Kuranı okuduğumuzda,  Kainat ayetlerinden (sünnetullah)  yüzlerce kez  bahsettiğini görürüz. Muhammed süresi 24.ayetinde  “Bunlar, Kuranı hiç düşünmezler mi, Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var.” Buyrulmaktadır.

Yine Kuran yaklaşık  yedi yüz yerde  akla atıfta  bulunmaktadır. Bütün bu  ayetler  göstermektedir ki Kuran,  kainatın ve insanın yaratılmasında olduğu gibi  diğer bütün konularında da ilim ve akıl ile  çelişmez.  Eğer Kuran akılla veya ilimle çelişiyorsa,  ya Kuran anlaşılmıyor ya da akıl ve ilim yeterli kullanılmıyor demektir.

Rabbimiz, ilimsiz, akılsız,  gelişi güzel, rastgele, anlamsız ve boş iş yapmaktan münezzehtir. Yasin süresinin 38-40. ayetlerinde şöyle buyrulmaktadır: “Güneş kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu çok güçlü ve her şeyi en iyi bilen Allah’ın takdiridir. Ay için de kuru bir hurma dalı haline gelinceye kadar bir takım menziller belirledik. Ne güneşin aya ne de gecenin gündüzü geçmesi söz konusu değildir. Her biri uzayda yüzmektedir.

Netice olarak şunu söyleyebiliriz; tabiat kurallarına uyulduğu sürece hayatta başarılı olunur.  Tabiat kurallarına uyulmadığı sürece de tabiatın felaketi insanı yakalar ve Allah katında da suç işlenmiş olur.

 

SAĞLIK

Kepeklenme Sorunu Neden Kaynaklanır?

Saç ve kaş derisindeki kepeklenme birçok insanı etkileyen bir sorun… Geçici bir durum olan kepeklenme, birçok nedene bağlı olarak gelişebilir.

Kepeklenmeye Yol Açan Faktörler

Kepek oluşumunu tetikleyen faktörler içsel ve dışsal olarak 2’ye ayrılır. Ter bezlerinin aşırı faaliyeti, stres ve yorgunluk, hormonal problemler, kötü beslenme, aşırı yağ, nişasta ve şeker tüketimi, hastalıklar, yetersiz hijyen gibi metabolik kaynaklı nedenler; kepeklenmeyi doğrudan etkiler. Yanı sıra; saçı sık boyamak, fön, aşırı saç spreyi ve jöle kullanımı, saçı iyi durulamama ya da az yıkama gibi saç derisinde problemlere yol açan uygulamalar da kepek oluşumuna neden olur.

Kepeklenme, hormonal tedavi, dengeli beslenme ya da dış kimyasal uygulamaların kontrol altına alınmasıyla azaltılabilir. Ayrıca, kepeklenmeye özel olarak üretilen şampuanlar da kepek sorununa çözüm olabilmektedir. Kömür- katran, salisilik asit, kükürt ya da selenyum sülfat ihtiva eden şampuanlar, baş derisindeki iritasyon ve pul pul dökülmenin önüne geçebilir.

Karbonhidrat tüketiminin azaltılması ve B vitamin grubu yönünden zengin beslenme de kepek sorununa karşı faydalı olmaktadır.

 

 

HİKAYE

ARPA VE SAMAN

 

Eski Ramazanlardan birinde iki molla âdet olduğu üzere Anadolu köylerine ramazan hocalığı yapmaya çıktılar. Rahat birer köy bulmak için yollarına devam ederken bir akşam vakti yolları üzerindeki bir köyde misafir oldular. Ev sahibi köylü irfan sahibi, umur görmüş biriydi. Mollalar akşam namazı yaklaştığı için hazırlanmak istediler. Biri abdest almak için dışarı çıktı. Ev sahibi köylü içerde kalana sordu:

   - Arkadaşının tahsili, terbiyesi yeterli midir, Kur'an'ı iyi okur mu, tefsir ve hadis öğrenmiş midir? 
   Odada kalan cevap verdi:

    - Yok canım, ne tahsil ve terbiyesi, ne ilmi?

   Eşeğin biridir, bir şeyden anlamaz Biraz şarlatandır, ona güveniyor.

    Bu arada dışarı çıkan içeri girdi ve içerdeki dışarı çıktı. Köylü içeri girene de arkadaşı için aynı

soruyu sordu. O da arkadaşı için şöyle dedi:

   - Sığırın biridir. İlim ve edepten hiç nasip almamıştır. İstanbul'da boşuna kaldırım çiğnemiştir. 
   Mollaların hazırlanması bitince birlikte akşam namazı kıldılar. Namazdan sonra ev sahibi akşam yemeği getirdi ve mollaları sofraya buyur etti. Sofrada ağzı kapalı üç tabak yemek vardı. Ev sahibi bunlardan ikisini birer tane mollaların önüne, diğerini de kendi önüne koydu ve "Haydi buyurun" deyince herkes önündeki tabağı açtı.

   Mollalardan birinin tabağında arpa diğerinin tabağında saman vardı. Ev sahibi köylünün tabağında ise nefis bir tas kebabı bulunuyordu. Mollalar şaşırdılar, kızarıp bozardılar. Ev sahibi onların bir-şey söylemesine fırsat bırakmadan durumu aydınlatmaya başladı. Önce önünde arpa olana dönüp şöyle dedi:

   - Arkadaşın senin için "eşeğin biridir" dedi. Bunun için sana arpa koydurdum. Çünkü bir kimseyi en iyi arkadaşı tanır. Kişiyi arkadaşından sorarlar.

   Sonra önünde saman olana döndü ve,

   - Senin için de arkadaşın "sığırdır" dedi. En iyi sığır yiyeceği saman olduğu için senin tabağına da saman koydurdum. Buyurun, afiyet olsun, dedi... 

 

GÜNÜN SÖZÜ

Size kafanız hükmediyorsa kralsınız, vücudunuz hükmediyorsa köle...                                                                                                                                   Cato

 

BİR AYET

Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen, gerçeği kavramayan sağır ve dilsizlerdir. (enfal 22)