Türkiye’de deprem tehlikesi konusunda yaptığı bilimsel açıklamalarla dikkat çeken Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu, son paylaşımıyla yeniden uyardı. Uydulardan elde edilen yeni radar verileri, resmî haritalarda henüz tanımlanmamış fay hatlarının varlığını gözler önüne serdi.
SINDIRGI DEPREMİNDEN SONRA YENİ KIRILMA İZLERİ ORTAYA ÇIKTI
Prof. Dr. Kutoğlu, Ağustos ayında Sındırgı’da meydana gelen depremin ardından bölgeye ait radar verilerini analiz etti. Harita üzerinde siyah çizgilerin mevcut fay hatlarını, yeşil noktanın ise depremin merkez üssünü temsil ettiğini belirten Kutoğlu, bu noktanın hemen doğusunda yeni kırılma izlerinin belirdiğine dikkat çekti.
Uydu verilerine göre; kırmızı alanlar yerin çöktüğü, mavi alanlar ise yükseldiği bölgeleri gösteriyor. Bu renk sınırlarının fay hatlarının uzandığı alanlar olduğunu söyleyen Kutoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
“Faylar kırmızı-mavi renk sınırlarında uzanıyor. Yeşille gösterilen depremlerin üzerindeki siyah fay hattının doğuya doğru devam etmesi bekleniyor.”
Bu analiz, resmî haritalarda işaretlenen fay hatlarının aslında daha uzun ve farklı yönlerde uzanabileceğini ortaya koydu.
TANIMLANMAMIŞ FAY HATLARINA DİKKAT: “HARİTALAR GÜNCELLENMELİ”
Prof. Kutoğlu’nun ikinci değerlendirmesi, resmî kayıtlarda yer almayan ancak uydu görüntülerinde beyaz çizgilerle belirginleşen yeni hatlara odaklandı. Bu alanların, muhtemelen yeni tanımlanacak fay sistemleri olduğunu belirten Kutoğlu şu uyarıyı yaptı:
“Kırmızı-mavi renk sınırları fay hatlarına işaret ettiğine göre, daha tanımlanmamış nice fay hatları mevcut.”
Bu tespit, Türkiye’nin farklı bölgelerinde henüz kayıt altına alınmamış aktif fayların olabileceğini, bu durumun ise deprem risk analizlerinde eksik verilerle çalışıldığı anlamına geldiğini gösteriyor.
TOPOĞRAFYA HARİTALARI BULGULARI DOĞRULUYOR
Kutoğlu’nun üçüncü incelemesi, topoğrafya haritası üzerinden yapıldı. Yer şekillerindeki kıvrımların, radar verilerinde görülen fay hatlarıyla birebir örtüştüğünü belirten bilim insanı, bu durumun uydu verilerinin güvenilirliğini pekiştirdiğini söyledi:
“Topoğrafya haritasındaki kıvrımlar, ikinci haritada çizmiş olduğum fay hatlarıyla örtüşmekte, dolayısıyla da doğrulamaktadır.”
Bu bulgu, jeolojik verilerin sadece teorik değil, coğrafi olarak da doğrulanabilir olduğunu gösteriyor.
“KIRILMAMIŞ FAYLAR 6’NIN ÜZERİNDE DEPREMLER ÜRETEBİLİR”
Prof. Kutoğlu, daha önce yaptığı açıklamalarda “Kırılmamış faylar 6’dan büyük depremler üretebilir” sözleriyle dikkat çekmişti. Yeni radar analizleri, bu uyarının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Henüz tanımlanmamış bu hatlar, aktif deprem tehlikesinin tahmin edilmesini zorlaştıran en kritik faktörlerden biri olarak değerlendiriliyor.
RİSK YÖNETİMİ VE AFET PLANLARI YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ
Prof. Dr. Kutoğlu’nun bulgularından çıkarılabilecek başlıca sonuçlar şöyle:
Yeşil noktanın bulunduğu hat boyunca doğuya doğru yeni kırılma riski göz ardı edilmemeli.
Haritalarda yer almayan fay hatları, afet yönetimi ve imar planları açısından yeniden değerlendirilmelidir.
Topoğrafik veriler ve uydu görüntüleri birlikte kullanılarak Türkiye’nin fay haritaları güncellenmelidir.
Kutoğlu, son olarak yerel yönetimlere ve halka şu çağrıyı yaptı:
“Bilim insanlarının uyarılarına kulak verilmeli, yerel yönetimler ve bireyler tedbirleri erkenden almalıdır.”
UYDU VERİLERİYLE DEPREM ANALİZİNDE YENİ DÖNEM
Prof. Kutoğlu ve ekibi, Avrupa Uzay Ajansı’na ait Sentinel-1 uydularından elde edilen radar verilerini kullanarak yer kabuğundaki batma ve yükselme hareketlerini milimetrik hassasiyetle tespit edebilen sistemler geliştiriyor. Bu teknolojiler, jeodezik ölçümlerle desteklenerek potansiyel fay parametrelerini belirleme olanağı sunuyor.
Elde edilen veriler, Türkiye’nin farklı bölgelerinde gözden kaçmış fay hatlarını ortaya çıkarma konusunda devrim niteliğinde.
GİZLİ TEHLİKE YÜZEYE ÇIKIYOR
Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu’nun son araştırmaları, Türkiye’nin deprem risk haritasında yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Uydu verileri sayesinde görünmeyen gerilim hatları birer birer ortaya çıkarken, bilim dünyası bu bilgilerin afet yönetimi, şehir planlaması ve yapı denetimi süreçlerinde kullanılmasının hayati önem taşıdığını vurguluyor.





