Türkiye de yaygın ve hâkim olan bir kanıya göre CHP ‘sol’ bir partidir. Gerçekten sol bir parti midir CHP?

Kendimin sol görüşlü olduğundan eminim, ancak hayatım boyunca ne CHP’ye üye oldum ne de seçimlerde oy verdim. Bir tek 1977 seçimlerinde “Karadeniz Dev-Genç” pankartı altında Trabzon’da düzenlenen,  Ecevit’in de konuşmacı olduğu ‘Fındık Mitingi’ etkinliğine katıldığımı anımsıyorum.  

Geçmişte aile ağacımızda yer alan bireylerin bu partiye teveccühü olmuş olabilir, ama bunun dışında ne benim ne de aile efradımın, sağ partilerin tümü dâhil hiçbir zaman bu partiyle hiçbir şekilde işi olmamıştır, hiçbir şekilde bu partiye iş filan gördürmemişlerdir. Bunu bir parantez açarak belirteyim.

            Bilmeliyiz ki, CHP, bir tek o dönem, yani 1974–1978 yılları arası, geleneksel yapısından farklı bir çerçeveyi öngörerek gelişmiş olan ‘Ortanın Solu’ kavramıyla Türkiye’de Sosyal Demokrasi’nin hüviyetiyle anılır. Bunun dışında CHP,  tarihi boyunca, hiçbir zaman “sol/sosyal demokrat” bir parti hüviyeti göstermemiş ve olmamıştır.

Benim nazarımda CHP ilk kurulduğunda neyse bugün de odur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ideolojisi ‘Kemalizm’ önderliğinde Türk/İslam ideolojisini kendi ideolojisi olarak benimseyen o günkü CHP, bugünkü CHP’dir. Zamanla meydana gelen “lider / program / tüzük” değişiklikleri kimseyi yanıltmasın,  ‘CHP sol bir partidir’ diye boş yere kimse kendini kandırmasın. 100 yıldır Türkiye halklarını sömürü çarkının ve kapitalist ekonomik ilişkilerin egemenliği altında bulunduran Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘kurucu / asker / sivil bürokrasinin partisidir CHP. Bunu o partiyle şöyle ya da böyle ‘aidiyet’ ilişkisinde bulunan tüm ‘sığ’ beyinlilere, bunu bir kez de ben hatırlatmayı görev biliyorum.

            Gelelim sadede…

Geçen ki yazılarımın birinde, 2014 Mart’ında yapılacak yerel seçimler için Zonguldak belediye başkanı aday adaylığını belirleme sürecinde, parti içinde ‘dönen’ entrikalara biraz olsun değinerek, CHP’nin ‘sol’culuğuna bir iki cümleyle de olsa dikkat çekmeye çalışmıştım. Çok daha önce Halkın Sesi Gazetesi yazılarıma bakarsanız, o yazılarımın birinde, CHP’ye “sol’un önünden çekilin artık, yeter!” dediğimi iyi hatırlıyorum. Bu tespiti yapmamın nedeni Deniz Baykal’ın “Ergenekon” tutuklamalarına ilişkin, “Ben onların avukatıyım” sözü üzerineydi. Görünen o ki, geçen zamanda partinin anlayışında değişen bir şey yok, partide hala “darbeci” bir zihniyet hakim. Ne diyor K. Kılıçdaroğlu, “Ergenokon” ve “Balyoz” davaları hükümlü generalleri için: “Acilen yeniden yargılansınlar, onlar masum ve suçsuzdur.” İnsanın  “Allah müstahakkını versin.” dememesi için hiçbir neden yok. Yıllar yılı Kürtlerin yaşadığı bölgeleri kan gölüne çeviren, halkın evlatlarının dağlarda boş yere katline sebep olan, faili meçhul cinayetler planlayıp organize eden bu askerler mi masum ve suçsuz?

Bu mudur solculuk!.. Tüm dünyada uluslararası kabul gören “Kürt” sorununa ‘lakayt’ davranmak mıdır solculuk? Ülke nüfusunun %20’sini teşkil eden Kürtlere “Kürt halkı” deme cesaretini gösteremeyen bir genel başkan ve partisi ‘sol’ görüşlü olabilir mi? Onların en insani temel hakkı olan ‘ana dilde eğitim’ ve ‘Kürt kimliği’ konusunda Türk milliyetçisi tutum takınmak solculuğun hangi kitabında yazar? Ve bu topraklar üzerinde bir başka inanç gurubu olan Alevilerin taleplerini hala Kemalizm’in kırmızıçizgisinde tutmaya çalışmak mı solculuk?  Milliyetçilik, devletçilik, Sünnicilik… İşte CHP’nin garabet solculuğu!

 Geçtik bunları… Her seçim yaklaştığında ABD ve AB ziyaretleriyle zengin sermaye çevrelerinden, cemaatlerden ve uluslararası lobilerden, kısacası “Karanlık /mahfil /sermaye” gruplarından ‘icazet’ almaya çalışmak solculuk mudur?

Seçim sathı mailine girdiğimiz şu günlerde, sanki partide işi bilen başka adam yokmuş gibi daha önce yolsuzluk suçlamasıyla partiden ihraç edilmiş olan, “hırsız” dedikleri Mustafa Sarıgül’ü İstanbul Belediye Başkanlığı’na, aday göstermeyi solculukla bağdaştırmak mümkün mü? Ankara Belediye Başkanlığına Deniz Gezmiş’e, Yılmaz Güney’e katil / terörist diyen, Eşber Yağmurdereli’ye kör, Yaşar Kemal’e çete diyen, MHP artığı Mansur Yavaş’ı aday yapmak solculukla nasıl izah edilebilir? Keza Hatay’a eski AKP’li belediye başkanını aday göstermek hangi akla hizmettir? Ya Zonguldak’ta gösterdikleri adaya ne demeli?

Zavallılar!..

Ne diyordu rahmetli Uğur Mumcu: “Vurulduk ey halkım unutma bizi!” Ne anlama geliyor bu söz? Bu partiye geçmişte gönül vermiş, meydanlarda, sokaklarda, köşe başlarında ‘demokrasi, hak/hukuk/adalet uğruna’ kör kurşunlara hedef olmuş partililer adına, insan biraz olsun utanç duyar. 

Bütün bunların açıklaması neymiş biliyor musunuz sevgili okurlar: “Türkiye son on yılda aşırı derecede ‘sağcılaşmış’, ‘muhafazakârlaşmış’ ve ‘milliyetçileşmiş’  Bu kesimlerden CHP’nin oy alabilmesi için bu adayları göstermesi gerekiyormuş!

Böyle bir mantık olabilir mi?.. Yani bunun anlamı şu: “Benim parti politikam artık para etmiyor, kendi sağımdaki güçlerden ve sağcı ideolojiden medet umuyorum!”

Durum buyken Zonguldak fotoğrafında hala bu partiyle yan yana durmayı/ bu partiye omuz vermeyi, dirsek temasında bulunmayı devrimci onuruna yediren/yedirmeye çalışan bazı tanıdık simalara iki çift lafım var: Ya olduğunuz gibi görünün, ya da göründüğün gibi olunuz!.. Devrimcilik adına çıkarcılığın, oportünistliğin âlemi yok!