Kaç kişi farkında bilmiyorum, işlerimin inanılmaz yoğunluğu nedeniyle yazılarımı aksatmaya başladım iyice. Yazamadığım gibi kitap okuma hızım da oldukça düştü. İnternetten bazı şeyleri okuyup gazetelere şöyle bir göz atmakla geçiyor günlerim. Yazmayı bilmem de, yoğunluğun arasına okumayı dahil etmek, mutlak çözmem gereken en önemli sorun olarak duruyor önümde. İyice yoksullaşan hayatımın en önemli renginin solması, ruhumun da kuruması anlamına geliyor çünkü…

Yazacak çok şeyim de birikti bu arada. Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz’ın önemli açıklamaları oldu. MAKZON’a ilişkin olarak, “Bu bir küçük sanayi sitesidir hatta az büyüğüdür. Çevreye zararı olur mu olur ama küçük sanayi sitesi yapıldığında da olmuştu. Orası için bunlar düşünülüyorsa o zaman tepki koyulmalıydı” dedi mesela. Sayın Vali’ye yanıt verip o zaman da itiraz edenlerin, tıpkı bugünkü gibi “yatırım” hatta “kent düşmanı” ilan edildiğini yazamadım mesela…

YANLIŞTA NEDEN ISRAR EDİLİYOR

Fırsat bulabilseydim, içtenliğine çok inandığım Mustafa Tutulmaz’a şunu da anımsatmak isterdim. Şayet yaşam alanlarının içinde bir kirlilik kaynağı varsa, size düşen görev, orada kirliliği artıracak yeni yatırımlar yapmak değil, o kaynağı yaşam alanlarından uzaklaştırmaktır. Tıpkı Bakacakkadı’daki Girişim Sanayi Sitesi, Gökçebey’deki Organize Sanayi Bölgesi, hatta Filyos Projesi gibi MAKZON için seçilen yer de son derece yanlış. Bu yanlışta bunca ısrar edilmesini anlamakta güçlük çekiyorum doğrusu…

Bu kentin en büyük sorunu planlama eksikliği kesinlikle. Yatırım yapılıyor, seçilen yer yanlış oluyor.  Yer doğru seçilse, bu kez, başka hatalar yapılıyor. Bazı kamu binaları, 69 Ambarlar mevkiine taşındı mesela. Üzülmez Deresi’nin kenarında, fukara kentin en düz alanına yapılan yapılar kent estetiğine en küçük katkı sunmadı. Sunmadığı gibi, işlevsel de olmadı. Tasarım, yapı dili, cephe düzeni gibi pek konuda birbirleriyle uyumsuz olan yapılar, aralarına örülen duvarlarla vatandaşa da zorluk çıkarıyor…

YAZARKEN BİLE NEFESİM KESİLİYOR

Zavallı kentte, “Yapıyorum derken yıkma gayretkeşleri” her şeye hakimdi, buna, “intikamcılar” eklendi bir de. Maden Mühendisleri Odası kentin sosyal kültürel açıdan önemli bir mekânı mesela. Birçok sivil toplum örgütü orada kongresini yapıyor, paneller, konferanslar,  imza günleri, söyleşiler düzenliyor. Kentte çürümeye terk edilmiş pek çok kamu yapısı varken, salt Oda’nın muhalif kimliği nedeniyle oraya Milet Kıraathanesi yapılmak isteniyor. Bunda iyi niyet aramak mümkün mü sizce?

Sözüm ona kentin ulaşım sorununu çözecek bir yol projesi hayata geçiyor İkici Makas’ta. Merkez Atölyesi önünden geçen ağaçlıklı yol, bu kentin peyzaj değeri en yüksek yolu olduğu gibi en eskisiydi de. Onlarca yıldır kentin en güzel görüntülerinden birini veriyordu. Üzerine çakıl yığılıp demiryolu yapıldı şimdi. O görüntü tümden kaybolduğu gibi ağaç sağlığı ve yaya güvenliği açısından da büyük sorunlar çıktı ortaya. Yazarken bile nefesim kesiliyor, ne yapmak istiyorsunuz Allah aşkına…