Cumartesi günü CHP’de önseçim heyecanı yaşandı. Şerafettin Turpcu açık ara ile birinci olurken Deniz Yavuzyılmaz büyük bir sürpriz yaparak ikinci sırayı aldı. Daha ilginci uzun yıllar Zonguldak dışında yaşayan gencecik bir delikanlı Harun Akın, Ali İhsan Köktürk gibi kurt isimleri saf dışı bıraktı. Ne yalan söyleyeyim merkezde böyle bir rüzgârın eseceğini bekliyordum, ama ilçelerdeki durumu bilmediğim için sınırlı kalacağını düşündüm. Yakın çevremle bunu paylaştım da hatta… Statükoları altüst edip, siyasetin ezberini bozan Gezi ruhu önseçimde de tüm dengeleri yıktı. Şayet Çiğdem Şekerci de örgütün içinden gelip sol bir ruhu olduğuna örgütü ikna edebilseydi, çok daha farklı bir tablo çıkabilirdi ortaya…

 

Öyle anlaşılıyor ki CHP tabanı köklü bir değişim istiyor, önseçimin okunması gereken en önemli sonucu bu bence. Dişe tırnağa dokunur bir başarıları olmadığı halde, kendini “hini hacette” sayan yüzlerin her dönem karşılarında olması CHP’lileri bezdirmiş iyice. Yavuzyılmaz’la, Şekerci’ye giden oyların önemli bölümü de bu tepkinin ürünü zaten… Her ne kadar “Otuz yıldır siyasetin içindeyim” dese de Turpcu’nun da her dönem adı geçen isimlerden olmaması bu kanımı iyice güçlendiriyor. İkinci önemli sonuç, sokaktaki mücadele CHP tabanı için önemli hâlâ. Partililer boynunda kravatıyla ortalıkta kasılan aristokrat tipler yerine sokağa çıkan, karşı çıkışlara önderlik eden, militan ruhu içinde taşıyan, toplumsal arayışlar içinde olan, içtenlikli kişileri tercih ediyor.

 

AKIN ŞAPKASINI ÖNÜNE KOYMALI

Bence en dramatik sonuç Harun Akın için çıktı… Her ne kadar durumu “Şer güçlerin bir operasyonu” olarak yorumlamaya çalışsa da, kendini her şeyin merkezine koyan siyaset anlayışını tümüyle terk etmesi gerekiyor artık… Her seçimde aday olarak partililerin karşısına çıkması, bin türlü manevrayla geldiği il başkanlığından milletvekili adayı olabilmek için kısa bir süre sonra istifa etmesi yalnızca kamuoyunda değil, parti içinde de tepki gördü. Haddim değil ama Akın’a naçizane tavsiyem şapkasını çıkarıp, önüne koymasıdır. Hayat binlerce kez gösterdi ki, insanlar tarihin belli döneminde rolünü oynuyor, daha sonra kaçınılmaz olarak başka aktörlere bırakıyor yerini… Bu akışa karşı çıkmak hayatla inatlaşmak oluyor ki, bunun da kimseye faydası olmuyor…

 

İki dönem milletvekilliği yapan Ali İhsan Köktürk bana kalırsa Mehmet Haberal ile yaptığı işbirliğinin faturasını ödedi. Haberal ailesinin partiyi dizayn etmesine karşı çıkmayan Köktürk, parti içi çekişmelerin dönem içindeki çirkin yüzünü de görmezden geldi. MHP üyesi oğul Haberal’ın dümen suyundaki liyakatsizlerin yönetimlere gelmesine kayıtsız şartsız onay vererek, bana kalırsa, CHP ruhuna ihanet etti. İşin en kötüsü de parti adının mafyayla anılmasından hiç rahatsız olmadı. Sol, sosyal demokrat fikriyat, hele ki Zonguldak gibi gelenekleri olan bir ilde, böyle bir şeyi hiç hak etmiyordu oysa. Mehmet Haberal ise arkasında örselenmiş ilişkiler, dinamizmini yitirmek üzere olan bir örgüt bırakarak çekip gitti… Bu da tabii ki genel merkezin yanlış tercihinin sonucuydu…

 

DEMOKRASİ GÜZEL ŞEY

CHP tabanının sanıldığı gibi kabuk bir yapıda olmadığı bir diğer önemli sonuç olarak çıktı ortaya. Güzel olan şu ki, tıpkı şarkıdaki gibi CHP’de kimse şah değil, sultan değil… Taban belli ölçüde de olsa 70’li yılların değişim dinamiğini hâlâ bağrında taşıyor… Bu dinamik kimi zaman, niceliksel patlamalara dönüşüyor. Kendini delege ağası sayan ağır abilerle kente ayar vermeye çalışan aklıevvellerin yürüttüğü operasyonların sonuçsuz kalması bunun ürünü bence… Kim ne derse desin  “sol söylem” ahbap çavuş ilişkisinden daha güçlü partide, bol bütçeli reklamlardan çok daha fazla yüreğe sesleniyor… Umarım parti yönetimi üyelerdeki bu damarı görür, daha etkin çalışacak bir örgüt için seçim bildirgesinde sol iddialara sahip çıkan bir dil kullanır…

 

Gözünü sevdiğim demokrasi ne güzel bir şey… Önseçim nasıl bir ivme kazandırdı CHP’ye… Yalandan yere sandık başına toplanıp, çuvallara doldurulan oyları genel merkezde bir mahzene tıkılan AKP üyelerinin yanında, Ankara’da görmek istediği kişiyi kendisi belirleyen CHP üyeleri ne kadar şanslı… CHP’yi en çok eleştiren kişilerden biri olarak soruyorum, sizce, hangisi gerçek demokrasiyi getirir ülkeye? İradesini tek adama teslim etmiş AKP’mi, harala gürele de olsa üyesini söz ve karar sahibi yapmayı büyük ölçüde becermiş CHP mi? Temayül yoklamalarında üyelerin oylarıyla üst sıralara tırmanan kişilerin listelerde hiç adının olmaması, hangi ileri demokrasi ürünü sizce?